Güncelleme Tarihi:
Kanser Haftası nedeniyle akciğer kanseri hakkında bilgiler veren, akciğer kanserinin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ölüm nedenleni arasında ilk sıralarda yer aldığını dikkat çeken Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı ve Akademik Onkoloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof.Dr. Rüçhan Uslu, erken teşhis ve korunmanın önümina dikkat çekti. Akciğer kanserlerinin küçük hücreli ve küçük hücreli dışı akciğer kanserleri olmak üzere başlıca iki büyük gruba ayrıldığını belirten Prof.Dr. Rüçhan Uslu yüzde 80-85 ile en büyük grubu küçük hücreli dışı akciğer kanserlerinin oluşturduğunu söyledi. Bu hastaların yüzde 70-80'inin ileri evrede hekime başvurduğunu ifade eden Prof.Dr. Rüçhan Uslu, kısa süre öncesine kadar ileri evrede başvuran bu hastaların kemoterapi dışında başka bir tedavi şansları olmadığını belirtti. Son yıllarda akciğer kanserlerinin biyolojisinin anlaşılması ve kansere neden olan genlerin tanımlanmasıyla, kemoterapi dışında önemli kişiye özel tedavi yöntemlerinin kullanılmaya başlandığını ifade eden Prof. Dr. Rüçhan Uslu bu tedavilerin kemoterapiden farkını şöyle anlattı:
"Kemoterapi ile elde edilen yanıtlar ve yaşam süresi biz onkologları tatmin etmiyordu. Ayrıca hastaların genellikle ileri yaşlarda olması ve kemoterapinin yan etkileri tedaviyi daha da zorlaştırıyordu. Her hastanın kanserinin farklı olduğunun anlaşılmasıyla kişiye özel tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi mümkün oldu. EGFR ve EML4-ALK adı verilen genlerde mutasyonu olan hastalarda kullanılan kişiye özel tedaviler ve geliştirilen yeni ajanlarla yapılan klinik çalışmalar yüz güldürücü sonuçlar verdi. Kemoterapi ile elde edilemeyen uzun yaşam süreleri mümkün oldu."
Kişiye özel tedavi yöntemleri dışında akciğer kanseri tedavisindeki en önemli gelişmelerin immünoterapi alanında kaydedildiğini belirten Prof.Dr. Rüçhan Uslu, "Aslında kanser hücreleri bağışıklık sistemimiz tarafından tanınabilmekte ve yok edilebilmektedir. Ancak kanser hücrelerinin bazıları bağışıklık sisteminden kaçmayı başarabilmekte ve hastalık oluşturabilmektedir. Kanserin bağışıklık sistemi tarafından tanınmasını sağlamak uzun yıllardır araştırmacıların en önemli amacı olmuştur. Araştırmalar sevindirici sonuçlar vermeye başlamıştır. Bağışıklık sistemini kansere karşı harekete geçirmek için iki önemli tedavi metodu geliştirilmiştir: Kanser aşıları ve bağışıklık sistemi aktivatörleri. Her iki tedavi metodu da kansere karşı bağışıklık sitemini aktive etmeyi ve vücudumuzun kendi silahlarını kanser hücrelerine karşı kullanmayı amaçlamaktadır" diye konuştu. Kemoterapinin yan etkileri ve elde edilen yaşam sürelerinin tatmin edici olmamasına rağmen halen akciğer kanseri tedavisinde önemli yer bulduğunu belirten Prof.Dr. Rüçhan Uslu, "Her ne kadar yan etkileri fazla olsa da doğru hasta seçimi yapıldığında kemoterapi ile de önemli kazanımlar elde edilebiliyor. Bu nedenle hastaların doğru merkezi ve doğru doktoru bulması gerekiyor" dedi.
Kanserden korunma ve erken teşhisin kanserle mücadelenin en önemli aşamaları olduğunu da vurgulayan Prof.Dr. Rüçhan Uslu, şunları ekledi:
"En önemli şey başta hastalanmamak ve hasta olunduysa erken teşhis etmek. Halkımızı tütün ve tütün ürünlerinden korumamız, doğru beslenmelerini ve hareket etmelerini sağlamamız gerekiyor. Halkımızın hastalık belirtileri konusunda eğitimli olması ve düzenli doktor kontrolüne gitmeleri de erken teşhis açısından çok önemli. Bu şekilde başta akciğer kanseri olmak üzere tüm kanserlerin görülme oranlarında belirgin gerileme ve erken teşhis sayesinde de tedavi başarısının artmasını sağlayabiliriz."