Ege’de çözüm hız kazanmalı

KEŞKE iki gencin hayatı kararmasaydı. Keşke, Türkiye ile Yunanistan arasındaki it dalaşı olmasaydı da, bir Yunanlı genç hayatını yitirmese, genç bir Türk askeri o travmayı yaşamasaydı.

Dün Gül ve Bakoyani’nin iki ülke arasındaki sorunları gerilime yol vermeden çözmek için harcadıkları çabayı izlerken bunları düşündüm.

Ege’de moratoryum, 15 haziran ile 15 Eylül arasında yapılabiliyorsa neden bütün yıl yapılamıyor?

Madem iki ülkenin genel kurmay başkanları arasında kırmızı hat kuruluyor da, iki ülkenin siyasetçileri bir araya gelip suların ve gökyüzünün güvenliğini birlikte korumak için yaratıcı bir formül bulalım diyemiyor?

İstikşafi görüşmelerin 34’üncüsü yapılmış. Dün Dışişleri Bakanımız açıkladı. Bu görüşmelerin, dışarıya bilgi sızdırılmadan sürmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Bakoyani de onayladı.

Pekiyi bizim ne olup bittiğini anlamamız için daha kaç otuzdört toplantı gerekiyor? Yoksa bu görüşmelerde pek bir şey olmuyor mu?

Türkiye ile Yunanistan arasındaki ticaret 2 milyar dolara ulaşmış. Bu çok önemli. On beş yıl önce Yunanistan’da üzerinde Türk malı yazılı bir ürünün pazara adım atması bile mümkün değilken ve ticaret hacmi dört yüz bin doları zar zor bulurken bu rakkam büyük bir gelişmeyi gösteriyor. Halklar, sorunları aşıp iş yapmaya başlıyor, ne güzel.

Ama siyasi çözüm süreci aynı hızı yakalayamıyor.

***

DÜN
Dışişleri Bakanı Gül ve Yunanlı meslektaşı Bakoyani İstanbul’da Türk-Yunan Medya Konferansı’nın açılış oturumuna katıldılar.

Bu yıl dördüncüsü düzenlenen Türk-Yunan Medya Konferansı’nın adımı ilk kez 1999’da atıldı. Türk Basın Konseyi’nin girişimi ve Yunanlı bir grup gazetecinin desteğiyle başlayan bir süreç bu. Yedi yıllık bir çaba ve ikisi Yunanistan’da ikisi Türkiye’de gerçekleşen dört toplantının amacı, iki ülke medyası arasında kurulacak köprüler sayesinde Türkiye ve Yunanistan halkının birbirini anlayabilmesini sağlamak, sorunların iç siyaset malzemesi haline gelmesini önlemek.

Yani, ön yargısız doğru gazetecilik yaparak barış ortamına katkıda bulunmak.

Dün sabah konferansın açılışında konuşan Abdullah Gül ve Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyani, medyanın iki ülke ilişkilerindeki önemine değindiler.

Haklıydılar. Ege’de savaş rüzgarları estiren Kardak krizinde sorumsuz yayıncılığın etkisini kim inkar edebilir ki?

Ama, her iki bakanın medyanın rolünü çok fazla öne çıkarttıkları dikkatimi çekti. Hatta, medyanın siyasilerden daha etkili olduğunu bile söylediler.

Bu bana biraz fazla geliyor. Evet, önyargısız, nesnel ve kaliteli yayıncılık kaygısı olmayan misyon medyası Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunları kendi dar siyasi amaçlarına alet etmek isteyen çevrelerin ekmeğine yağ sürebiliyor.

Ama, ilişkilerin düzelmesinde tek başına medyanın etkisi ne olabilir?

***

ESAS
sorumluluk politikacıların.

Sorunları politikacılar çözecek. İyi niyet girişimlerini politikacılar ileri götürecek, onlar öncülük edecek.

Mesela, Türk-Yunan yakınlaşmasının İsmail Cem ile birlikte mimarı olarak tanıdığımız PASOK Lideri Papandreu, geçen haftalarda çıktı ve "Kara sularımızı 12 mile çıkartalım" dedi.

Siyasi kariyerini düşmanlık değil, dostluk teması üzerine oturtup geliştirmiş olan bir politikacı, sırf hükümeti sıkıştırmak için popülizme, hem de sorunları sömürme popülizmine bu kadar kolay sapabiliyorsa medya ne yapsın?

Dün bakanların İstanbul buluşması, son günlerde yaşanan gerilimlerden sonra iyi bir açılım, güven artırıcı önlemler de öyle. Ama artık Türkiye ve Yunanistan ilişkilerinin bu küçük adımların ötesinde daha büyük ve kalıcı uzlaşmalara ihtiyacı var.

Gerek Avrupa Birliği cephesinde, gerek ikili ilişkilerde ortak geleceğin tasarlanması zamanı geldi. Yeni dönem, bu konuda ortak vizyonu hayata geçirecek siyasetçileri geleceğe taşıyacak.

Güven artırıcı önlemlerin haber değeri yavaş yavaş düşüyor.

Medya, Türkiye ve Yunanistan’ın birbirine güvendiğini gösteren yaratıcı adımları bekliyor politikacılardan.
Yazarın Tüm Yazıları