Dünyayı avuçlarının içinde hissetmek

‘BİZ dünyayı avuçlarımızın içinde hissetmiştik.’ Yüzüme öyle bir baktı ki, siyaset yapmak için yıllar önce ayrıldığım üniversiteye dönüşümün altıncı ayını doldurmuş olmasam, Arzu ile arkadaşlığımız gerçek bir sınıf arkadaşlığı temeline oturmuş olmasa o şaşkın, beni anlamayan bakışlarını aramızdaki nesil farkına verecektim.

Ben kırk yaşındaydım ve şimdiki gibi erguvanların tepeleri donattığı bir bahar günü Boğaziçi kampüsünde sınavdan sınava koşarken, genç sınıf arkadaşımla yirmi yıl önceki duygularımı paylaşmak istemiştim.

Ne dediğimi anlamıştı. ‘‘Dünyayı değiştireceğinize inanıyordunuz siz demek.’’

Onlar inanmıyordu. ‘‘Bizim aklımıza hiç böyle bir şey gelmedi’’ dedi Arzu.

Şimdikiler de inanmıyorlar.

* *

NEDENLERİNE dalmak istemiyorum ama çocuklarımdan arkadaşlarına, öğrencilerimden genç meslektaşlarıma kadar çeşitli milletlerden gençlerle birlikte olduğumda sezdiğim ilk duygu ne biliyor musunuz? Kaygı.

Bu gençler ‘‘kaygı’’lı.

Diplomaları anlamsızlaştıran ekonomik krizler, sonsuz ve sonuçsuz rekabet ortamı, orta yaş işsizleri, güç oyunlarının ağır baskısı altında sanal ortamlara kaçışlar, yolsuzluklar ve kayırmaların altüst ettiği değer hiyerarşileri yüzünden hayatta ustalık mertebesinin gittikçe uzaklaşması sonucu öğrencilikte ustalaşma dürtüsü.

İş yerlerinin, yük kaldıran sigortasız alt kademe ebedi gönüllüleri olmanın hayal kırıklığı ile akademik kariyer ve devlet memurluklarına artan talep.

Bunlara bir de gençlerin her türlü düşünce ve isteğini sorgulayıp cezalandırmaya hazır sistemi ekleyin, kaygıdan başka ne kalıyor onlara?

Ya aşk? Aşk hikayeleri anlatırdık biz birbirimize, onlardan ‘‘aşık olamama’’ hikayeleri dinliyorum.

* *

TÜRKİYE gençlerini hiç düşünmüyor. Hayatın, adaletin, barış ve demokrasinin değerlerini önemseyen bir bilinç ortamını kökleştirmeden, kendilerini ifade edebilecekleri ve ayrıcalıklı hissedebilecekleri kültürel gelişim olanakları sağlamadan bu mümkün mü?

Hem Avrupa'nın en genç nüfusuna sahip bir ülke, hem de gençlerini düşünmeyen bir ülke.

Bu dinamizmi, hayata nasıl geçireceğimizin planlarını yapmaya başlamazsak büyük bir hediyeyi heba etmiş olacağız.

Ben bugün, öncelikle cezaevlerindeki gençleri ve Türkiye'ye dönemeyenleri düşünüyorum. Onların en kısa zamanda bıraktıkları yerden hayata başlamalarını, katılımlarını istiyorum. Pişmanlık yasasının, ismini beğenmiyorum ama, en geniş kitleyi kapsayıcı biçimde çıkması gerektiğine inanıyorum.

Gençler, dünyayı avuçlarının içinde hissetmeli. Onlara bu ilhamı vermedikçe, 19 Mayıs'ın anlamını gençlere aktarmak mümkün mü?
Yazarın Tüm Yazıları