Güncelleme Tarihi:
***
Almanya’nın yanı sıra Hollanda ve Avusturya’dan da benzer sesler yükseliyor.
Avusturya Başbakanı Christian Kern, “Benzer seçim kampanyaları sürdürülmesinin yasaklanması için AB birlikte hareket etmeli” diyor.
Hollanda Başbakanı Mark Rutte, “Hollanda diğer ülkelerin seçim kampanyası yeri değildir” diyor.
Hollanda’daki aşırı sağcı, ırkçı, İslam düşmanı Özgürlük Partisi’nin (PVV) lideri Geert Wilders ise daha ileri giderek “Türkiye’deki tüm Bakanlar Kurulu üyelerinin Hollanda’ya girişleri yasaklanmalı. ‘İstenmeyen adam’ ilan edilmeli” diyor.
Evet, bu ve benzer yaklaşımlar, açıklamalar, talepler hiç şüphesiz Avrupa ülkelerinin Anayasalarıyla da, özgürlük projesi, medeniyetler projesi, dayanışma projesi olarak nitelenen AB’nin temel ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
Türk tarafı haklı olarak Avrupa’dan yükselen bu çirkin seslere tepki göstermektedir.
***
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya’da bazı Türk bakanların katılacağı toplantıların iptal edilmesine tepki göstererek “Sizin şu uygulamalarınız geçmişteki Nazi uygulamalarından farklı değildir” diyor.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, “Faşizmin ayak sesleri artık Avrupa’da duyuluyor” diyor.
Bazı uygulamalarına kızsak da, bozulsak da, tasvip etmesek de, günümüzün Almanyası demokratik bir hukuk devletidir.
Günümüzün Almanyasını Nazi dönemiyle kıyaslamak Almanya’ya, Almanlara haksızlıktır.
Almanya’da yarıdan fazlası Alman vatandaşı olmak üzere 3 milyona yakın Türk kökenli insan yaşamaktadır.
Fransa’da 600 bine yakın, Hollanda’da 365 binden, Avusturya’da 145 binden fazla Türk kökenli insan yaşamaktadır.
Bunların çoğu da bulundukları ülkelerin vatandaşıdır.
Yani ekonomik, politik ve diplomatik ilişkilerin yanı sıra bu ülkelerle Türkiye arasında çok sıkı insan ilişkileri vardır.
Bu olgu hiçbir zaman gözardı edilmemelidir.
İşte bu yüzden hem Türk hem de Avrupalı politikacılara önemli görevler düşmektedir.
İşte bu yüzden zaman sağduyu zamanıdır...