Yeşilçam’dan Londra’ya... Dokuz Canlı Adam...

Güncelleme Tarihi:

Yeşilçam’dan Londra’ya... Dokuz Canlı Adam...
Oluşturulma Tarihi: Şubat 24, 2018 09:51

Londra’da yaşayan birinci ve ikinci kuşağın geniş bir kesimi aşinadır Ali Şakar ismine. Sadece, İngiltere’de ilk eğlence etkinliklerine attığı imza değil, çevirdiği filmlerden, tekstil ve düğün sektörüne kadar çok yönlü ve renk bir sima olarak tanınır. Oldukça hareketli ve renkli geçen hayatından bazı kesitleri anlattı Ali Şakar...

Haberin Devamı

ALİ Şakar, Adana’nın Saimbeyli köyüne bağlı Kırıkkilise mezrasında 1950 yılında dünyaya gelmiş. 1979 yılından bu yana Londra da yaşıyor. 1989 yılında başlayan göç dalgası ile İngiltere’ye 300 bin, Avrupa’ya 800 bin kişinin gelişini sağladığını söylüyor.
Türkiye’de fotoroman, sinema, tiyatro sanatı üzerine yaptığı çalışmaların ardından, başrol oyunculuğu da dahil 20’ye yakın filmde rol alan Şakar, aktörlüğe 1969 yılında Ses Dergisi’nin açtığı yarışmada, ilk 40 kişi arasına girerek adım atmış. Sevda, Leş Kargaları ve Bodyguard adını taşıyan üç filmde başrolü üstlenen Ali Şakar, Sami Hazinses, Erol Taş, Murat Soydan gibi isimlerle birlikte filmlerde oynamış.
İngiltere’deki hayatını anlatırken, 1984’ün Aralık ayı ortasında ve 31 Aralık gecesi Yıldıray Çınar, Serpil Örümcer, Bedia Akartürk ve Şener Şen’le düzenlediği yılbaşı konserlerini ilk ve önemli anıları arasında sayıyor...
Londra’da 20 yıl süreyle düğün salonu da işleten Şakar, 1985’te Giysili Güzellik Yarışması, Fotoroman Yarışması ve Ses Yarışması düzenlemiş.
Anılarını ’Dokuz Canlı Adam’ ve ‘Londra Yolcusu Kalmasın’ adlı kitaplarında geniş şekilde anlatan Ali Şakar, çocukluğundan bu yana pek çok ölüm tehlikesi atlattığı için kitabına ‘Dokuz Canlı Adam’ adını koymuş. Şakar, İngiltere’ye geldikten sonraki anılarını şöyle anlatıyor:

Haberin Devamı

BERBAR BİR KONSER OLDU
“O yıllar video filmleri yurt dışında halkın tek eğlencesi olmuştu. Bir video makinesi olan bir kasetle evinde sinema keyfi yaşıyordu. Kasetleri en çok izlenenler Kemal Sunal ile Şener Şen’di. Ben de iki konser için Şener Şen ile 6 bin sterline, Yıldıray Çınar’la 2 bin, Bedia Akartürk’le 2 bin 500’e ‘Bayan Bacak’ lakaplı Serpil Örümcer’le de bin sterline anlaştım. İlk konser, Noel yani 25 Aralık, ikincisi ise yılbaşı gecesi olan 31 Aralık akşamıydı. Derken afiş basıldı. Sanatçılara avanslar verildi. Londra’ya geldim. Burada düğün işletmeciliği yapan Kıbrıslı biri vardı. Adam çok kurnazdı, cebinden para koymadan ortaklık istedi. Hayır deyince gizli gizli aleyhimde propaganda yapmış. Velhasıl düşünün bu kadroya 100- 150 seyirci ya vardı, ya yoktu. Ben de konserde sıkıntılı bir konuşma yaptım. Çok berbat bir konser yaptık.”

Haberin Devamı

10 BİN STERLİN ZARARETTİM
“Bir gün sonra Bloomsbury Hotel’de kalan Bedia Akartürk’ün yanına gittik. Odaya girince ‘Nasılsın Bedia Hanım’ dedim. Bana döndü, ‘Hadi oradan’ dedi. Evet konser sabote edilmişti. Bedia Akartürk’e öyle gaz verilmiş ki, bana küfür edebiliyor. Ben de ‘Bedia kime dedin?’ dedim. ‘Sana’ deyince bir iki darbe sanatçıya, bir darbe de kocasına vurdum, yere serildiler. Şener Şen ve Bedia Akartürk’ü devre dışı bıraktım. Bedia Akartürk’ün dövülmesi, Şener Şen’in kovulması ile yılbaşını Yıldıray Çınar ve Serpil Örümcer’le yaptım. 150 kişi vardı, yoktu. Ama sanatçı ve salonun parasını verebilmiştim. O günlerde 15 bin sterline ev alınabiliyorken ben bir gecede 10 bin sterlin zarar etmiştim.”

Haberin Devamı

BEBEĞİMİZİ EVLATLIK İSTEDİ
“Ömer- Bilge Şan, benim eski dostlarımdı. Onlarla anlaştım. Bir de halkın ilgisini çekebilecek bir ünlü kadın sanatçı düşünürken Fatma Girik, aklıma düşürüldü. Menduh Ün’ü tanıyan bir prodüktör arkadaşım olan Hayat Film’in sahibi Şevki Tosunoğlu’nu devreye soktuk. Oluru aldık. O zamanın parasıyla 2.5 milyon lira yaklaşık 2 bin 500 sterline anlaştık. Şen Ola Düğün Salonu’nda geceyi yaptık. Fatma Girik çok da güzel program yaptı. Ben bile şaşırmadım desem yalan olur. Benim hanım üçüncü çocuğumuza hamileydi. Bir ay sonra bebeğimiz dünyaya gelecekti. Fatma Girik, ‘Bu bebeği bana verir misiniz?’ dedi. Ben de, ‘Kim bebeğini başkasına verir ki, biz sana bebeğimizi verelim’ dedim. ‘Çocuk Esirgeme Kurumu’ndan sen istersen bir bebek alabilirsin’, dedim. Fatma, döndü ‘Ben annesi babası belli olmayan çocuğu almam’ dedi.”

Haberin Devamı

ANLAŞMA İMZALANMAMIŞ
“Araştırmalarıma göre 1960’lı yılların ilk başlarında başlayan işçi göçleri ile işçi akımının düzenli gerçekleştirilmesini kolaylaştırmak ve göçmen işçiler ile işverenlerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere Türkiye, Almanya ile 1961’de, Avusturya, Belçika ve Hollanda ile 1964’te, Fransa ile 1965’te ve Avusturalya ile 1967’de işgücü anlaşmaları imzalamıştı. Ancak İngiltere ile böyle bir anlaşma olmaması nedeniyle boşluktan istifade ederek binlerce göçmenin bu ülkeye getirilmesine öncülük ettim. Kahramanmaraş, Kayseri, Adana, Çorum, Gaziantep, Adıyaman, Malatya, Andırın, Kadirli, Tarsus ve Osmaniye’den İngiltere’ye 30 bin, Avrupa’ya 800 bin kişinin gelmesini sağladım.”

BAKMADAN GEÇME!