Güncelleme Tarihi:
Türkiye Genç İş İnsanları Derneği (TÜGİAD) Türkiye ekonomisinin yüzde 25’ini oluşturan ve 60’ın üzerinde sektörü temsil eden çatı niteliğinde bir sivil toplum kuruluşu. Depremde hızla aksiyon alarak bölgeye giden derneğin başkanı Nilüfer Çevikel, TÜGİAD’ın Doğu Akdeniz Şubesi’ni geçen kasım ayında Kahramanmaraş’ta açtıklarını hatırlatıyor. Şubenin hazırlık döneminde de birkaç kez bölgeyi gezip inceleme şansı bulduklarını anlatan Çevikel, ‘‘Orada çok nitelikli, eğitimli gençlerin olduğunu gördük. Geleneksel sektörlerin yanı sıra bölge, teknoloji üssü haline getirilebilir ve deprem bölgesi dışındaki girişimcilerin buralarda teknoloji yatırımları yapması sağlananılabilir. Açıkçası ben ve bazı üyelerimiz bölgede yatırım yapmayı düşünüyoruz. İnsanlara evinize geri dönün diyebilmek için bizlerin de oraya gitmesi, o insanlara iş imkânları yaratmamız gerekiyor’’ diyor.
TÜGİAD olarak depremden sonra nasıl aksiyon aldınız, dernek olarak bölgeye gittiniz mi, gözlemleriniz neler?
Depremden hemen sonra TÜGİAD Yönetim Kurulu üyesi arkadaşlarımla birlikte iki kez bölgeye giderek tüm illeri gezdik, ihtiyaçları belirledik. Oradaki durumu kelimelerle anlatmak zor. Tarihi ve kültürel miras özelliğini taşıyan illerimiz yerle bir olmuş durumda. Özellikle Adıyaman, Malatya, Kahramanmaraş, İskenderun, Antakya ve Hatay’ın büyük bir bölümü yıkılmış. Oraların yeniden yapılanması için uzun bir sürece ve büyük yatırıma ihtiyaç var. Biz o süreçte hemen harekete geçtik. Öncelikle enkaz altındaki insanlarımızın kurtulabilmesi ve hayatta kalanların yaşayabilmesi için gerekli olan jeneratör, tüplü ısıtıcılar, tüp, sağlık malzemeleri, gıda ve giyim malzemeleri, bebek maması ve hijyen ürünlerini TIR’larla bölgeye sevk ettik. İhtiyaç durumuna göre AFAD koordinasyonunda halen bölgeye yardım malzemesi göndermeyi sürdürüyoruz.
6. BÖLGE İLAN EDİLSİN
TÜGİAD yönetimi ve üyeler olarak bundan sonrasına dair deprem bölgesine ilişkin projeler geliştiriyor musunuz?
Biz ilk andan itibaren depremden hasar gören 11 ilimizin kalkınmada öncelikli 6. Bölge ilan edilmesini önerdik. Ayrıca belli bir süre bu illerdeki sanayicilerden, çalışanlardan kesilen vergi ve primlerin kendilerine verilerek, bölgenin cazip hale getirilmesi gerektiğini söyledik. Gerekirse depremden etkilenen illerde kamu ve özel sektör adına yeni birtakım yatırımların yapılması gerektiğini, orada yatırım yapacak şirketlere gerek KGF’den gerekse kamu bankalarından çektikleri kredilerden daha düşük faizle yararlandırılması gerektiğini savunduk. Çünkü bölgede fabrikaların yeniden açılması, depremzedeler adına hayatın yeniden normalleşmesini kolaylaştıracağı gibi yaşadıkları travmanın etkisini de azaltacaktır.
KONTEYNER KENTLER OSB’LERE YAKIN OLMALI
Depremzedelerin kendi bölgelerinde istihdamı büyük önem taşıyor. Bu konuda çalışmalarınız olacak mı?
Depremden etkilenen Gaziantep, Kahramanmaraş, Malatya gibi iller sanayide güçlü, büyük oranda ihracat yapan ve istihdam yaratan kentler. Bu illerimiz aynı zamanda Ege ve Marmara bölgesindeki birçok sanayi kuruluşunun da tedarikçisi konumunda. Yani ülke ekonomisi ve ihracatı için stratejik önem taşıyorlar. Konutlardaki yıkımın aksine buralardaki sanayi tesislerinde elektrik, su, doğalgaz gibi altyapı sorunlarının dışında bir hasar yaşanmadığını gördük. Ancak göç nedeniyle bölgedeki firmaların istihdamla ilgili büyük sorunları olacak. Çünkü çalışacak insan yok. Birçoğu depremden sağ kurtulamamış, hayatta kalanlar da ya ailesini, evini barkını kaybetmiş ya da kenti terk etmişler. Bu şartlarda bölgeden göç olması normal ancak, bu göçün kalıcı olmasının önüne geçilmeli. Yani bu insanların yaşadıkları yerlere dönmelerini sağlamalıyız. Bunun için de güvenli bölgelerde sağlam kalıcı konutların inşası bir an önce tamamlanmalı. O zamana kadar da konteyner kentlerin OSB’lere ve fabrika alanlarına yakın yerlerde kurularak insanların yeniden işlerine dönmeleri sağlanmalı. Aksi takdirde; zaten bizim bölgelerde kalifiye eleman eksiği olduğu için gelenler bir daha geri dönmeyecektir.
DEPREM BÖLGESİNE YATIRIM DÜŞÜNÜYORUZ
Üyeleriniz bölgede yatırım yapma konusunu değerlendiriyor mu?
Açıkçası ben ve bazı üyelerimiz bölgede yatırım yapmayı düşünüyoruz. İnsanlara evinize geri dönün diyebilmek için bizlerin de oraya gitmemiz, o insanlara iş imkânları yaratmamız gerekiyor. Geçtiğimiz kasım ayında TÜGİAD’ın Doğu Akdeniz Şubesi’ni Kahramanmaraş’ta açmıştık. Hazırlık döneminde birkaç kez bölgeyi gezip inceleme şansımız oldu. Orada çok nitelikli, eğitimli gençlerin olduğunu gördük. Geleneksel sektörlerin yanı sıra bölge teknoloji üssü haline getirilebilir ve deprem bölgesi dışındaki girişimcilerin buralarda teknoloji yatırımları yapması sağlanabilir.
Bu depremde arama kurtarmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördük. Bu nedenle her firmanın, kurumun ve STK’nın kendi arama kurtarma ekiplerini oluşturması gerekiyor.
EKİLEBİLİR TARIM ALANLARIMIZI KAYBETMEYELİM
Deprem bölgesinin yeniden yapılanması için de projeler geliştirilecek. TÜGİAD olarak bu şehirlerin yeniden inşasına yönelik model, strateji önerileriniz var mı?
Depremde yıkılan veya ağır hasar gören yapıların büyük bölümünün, yumuşak zeminli sulak tarım alanları olduğu gerçeğini gördük. Yamaçlarda ve dağlık alanlardaki çok eski yapıların bile ayakta kalması en büyük hatanın nerede yapıldığını açıkça gösteriyor. Aslında bu sorun tüm bölgelerimiz için geçerli. Şehirler ovalara doğru plansız bir şekilde büyüyorlar. Bu şekilde ekilebilir tarım alanlarımızı da kaybediyoruz. Sonuçta da gıda ihraç eden ülke haline geliyoruz. Deprem bölgesindeki yeni yapılaşmada aynı hatanın yinelenmemesi çok önemli. Kalıcı konutların tarım alanları dışında sağlam zemine sahip yerlerde yapılmasına dikkat edilmeli. İnsanlar en azından bir yıl daha konteyner kentlerde veya çadır kentlerde hayatlarını sürdürmek zorundalar. Ekonomik canlanmayı hızlandırmak için bunların Organize Sanayi Bölgeleri çevrelerinde kurulması gerekli. Son alarak depremin yıkıp geçtiği illerimizin büyük bölümünün çok uzun bir tarihi ve kültürel geçmişi var. Medeniyetlere ev sahipliği yapmış bu illerimizde tarihi yapıları yeniden eskisi gibi ayağa kaldırmak için özen gösterilmeli. Çünkü bu illerimiz ruhunu tarihinden ve üzerinde yaşayan insanların kültüründen alıyorlar.
ÜLKE OLARAK ZORLU BİR SINAV VERİYORUZ
Depremin Türkiye ekonomisine faturasının da yüksek olması bekleniyor. Sizin bu konuda öngörüleriniz nasıl, bu negatif etkiyi en aza indirgemek için neler yapılabilir?
Depremin ülke ekonomisine faturasının 103 milyar doların üzerinde olacağı tahmin ediliyor. Zaten zorlu bir süreçten geçen ekonomimizin bu yükün altından kalkması için bir dizi önlemlerin alınmasına, katma değerli üretimi, ihracatı artıracak uygulamaların hayata geçirilmesine ihtiyaç var. Ülke olarak çok zorlu bir sınav veriyoruz. Eksenimizi genişletmeli, daha fazla ticaretle ve yatırımla bölgesel ve küresel bir ekonomik güç olma konumumuzu kuvvetlendirmeliyiz. Makroekonomik hedeflere ulaşılması yolunda iş dünyamızın özverili çalışmaları, 2022’de olduğu gibi yeni yılda da belirleyici olacaktır. Ancak bu yolda kapsamlı ekonomik reformlarla, ekonominin lokomotifi olan sanayicinin desteklenmesini bekliyoruz. Reformlar sayesinde yatırım iştahı mutlaka artacaktır. Reel sektörün önündeki belirsizliklerin bertaraf edilmesiyle birlikte iş dünyamızın, ülkemizin rekabetçiliği artacak ve bu da refah seviyesine olumlu şekilde yansıyacaktır. 2023’te daha fazla üretim, daha fazla yatırım ve daha fazla istihdam için yeni başarı hikâyeleri yazarak bu zorlu süreci atlatabiliriz.
SEÇİM EKONOMİSİ PLANLARI ETKİLEMEZ
Türkiye aynı zamanda bir seçim sürecine de girmiş bulunuyor? Seçim iş dünyasının karar alma mekanizmalarını etkiliyor mu, yatırımlar öteleniyor mu?
Ülkemiz bu yıl diğerlerinden farklı bir seçim atmosferi yaşıyor. Çok büyük bir felaket yaşadık ve halen etkileri sürüyor. Barınma öncelikli olmak üzere insanların yaşamlarını sürdürebilmeleri için halen desteğe ihtiyaçları var. Öte yandan şehirlerin yeniden inşaası, ekonomik hayatın yeniden canlandırılması da çok önemli ve bu da çok büyük bir ekonomik güç gerektiriyor. Bizler iş dünyası olarak ara vermeden üretmeye devam etmek zorundayız. Özellikle bu dönemde daha fazla üretmek, daha fazla ihracat yapmaya ihtiyacımız var. Çünkü depremin neden olduğu ekonomik kaybın telafisi için bu gerekli. Bununla birlikte çok büyük zorluklarla elde ettiğimiz yurtdışı pazarları elimizde tutmak hatta yeni pazarlara girmemiz gerekiyor. Sanayide siparişler, planlar ve hedefler uzun vadeli olmak zorunda. Seçime iki ay kadar bir sürenin olması nedeniyle planlarda ve yatırımlarda bir öteleme olacağını düşünmüyorum. Sonuçta seçimler demokrasinin bir gereği ve bizler ülkemize güveniyoruz.
STRATEJİK SANAYİ TESİSLERİ RİSKSİZ BÖLGELERE TAŞINMALI
Beklenen büyük İstanbul/Marmara depremi de tekrar gündemimizde. Bölgede depreme ilişkin nasıl hazırlıklar yapılmalı?
Türkiye ekonomisinin yüzde 80’ine yakınını İstanbul ve Marmara Bölgesi sırtlanıyor. Belki İstanbul 11 ilin yaralarını zor da olsa sarabilir ancak, Allah korusun İstanbul ve Marmara Bölgesi’nde bu büyüklükte bir depremin yaralarının sarılması neredeyse imkânsız. Daha önce Gölcük ve Düzce depremini yaşayan İstanbul ve Marmara Bölgesi’nde yüz binlerce binanın riskli olduğu belirtiliyor. Bu çok tehlikeli bir durum. Hiç vakit kaybetmeden, belki de radikal bir uygulamayla riskli binaların yeniden yapılması gerekiyor. Özellikle stratejik sanayi tesislerinin deprem riski olmayan bölgelere taşınması ülkemizin geleceği açısından da önem arz ediyor. Büyük yıkımların olmaması için inşaatlarda denetimlerin çok sıkı yapılması, ihmali olanların mutlaka bunun bedelini ödemesi, bu konuda kimseye taviz verilmemesi gerektiğine inanıyorum.
AB’NİN 2 KRİTERİ: POLİTİK DURUŞ VE KESİNTİSİZ TİCARET
2023’te dünya ekonomisi nasıl şekillenir sizce?
Önce pandemi, ardından Ukrayna-Rusya savaşıyla küresel ticaretin yeniden şekillendiğini görüyoruz. Pandemi döneminde Uzak Doğu ile ilişkileri hasar gören Avrupa, tedarik konusunda artık 2 noktaya bakıyor: ‘Birincisi, kesintisiz ticaret imkanı var mı? İkincisi ülkelerin politik duruşları nasıl?’ Pandemi başlarken pek çok ülke şalterleri indirirken, biz çalışmaya devam ettik. Dünyaya tedarik gücümüzü gösterdik. Rusya’ya başlayan ambargo uzun süre devam edeceğe benziyor. Türkiye dengeli dış politikasıyla bu süreci iyi yönetiyor. Bunun yanında Çin meselesi büyüyor. Tayvan üzerindeki hâkimiyetini artırmak isteyen Çin’e karşı batı ülkeleri esnemiyor. G20’de NATO ülkelerinin de Çin’e açık uyarıları oldu. Çin’in, Rusya’nın Ukrayna’ya yaptığının benzeri bir işgal olması durumunda ağır yaptırımlara uğraması söz konusu. Bu henüz olmadan biz kendimiz ön plana atıp ihracattan daha çok pay alabiliriz.
RESESYON BİZİM İÇİN ZORLAYICI OLABİLİR
Resesyon tahminleri de yapılıyor…
Evet bu dünya ekonomisine dair bizi düşündüren bir konu. Birçok gelişmiş ülke kendi sanayicisini korumak adına yerli üretime yönelme arayışında. Bu doğal olarak ihracatının yarıdan fazlasını AB ülkelerine gerçekleştiren bizim gibi ülkeleri zorlayacak. İhracatımızı olumsuz etkileyecek bir başka unsur da Yeşil Mutabakat’a uyum konusu olacak. Bazı firmalar bu konuda çalışmalar yapsa da sayının yeterli olduğu söylenemez.
NİLÜFER ÇEVİKEL KİMDİR
Türkiye Genç İş İnsanları Derneği’nin (TÜGİAD) 36 yıllık tarihinin ilk kadın genel başkanı Nilüfer Çevikel, ilk, orta ve lise öğrenimini Bursa’da tamamladıktan sonra üniversite eğitimini Uludağ Üniversitesi İşletmecilik Fakültesi’nde aldı. Amerika’da yabancı dil ve dış ticaret eğitimi aldı. Bursa Uludağ Üniversitesi İşleme Fakültesi’nde eğitim gördüğü yıllarda kurduğu öğrenci yurtlarıyla profesyonel hayata atılan Çevikel, iş yaşamı boyunca özellikle iş dünyasında kadının ağırlığının artması konusuna eğildi. Tekstil sektöründe 70’ten fazla ülkeye ihracat yapan entegre üretim tesisinin hem kurucusu hem de yöneticisi olan Nilüfer Çevikel, Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi Sanayici ve İş İnsanları Derneği’nin (DOSABSİAD) Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçildi. Pandeminin zirve yaptığı dönemde Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’nde ‘işçi çıkarılmaması’ kararı alınmasına öncülük etti.