Güncelleme Tarihi:
Bu rakamlar ışığında ÖVP’nin başbakan adayı Sebastian Kurz’un ya SPÖ ya da FPÖ ile ortaklık ederek bir koalisyon hükümeti veya azınlık hükümeti kurmasının dışında bir alternatif yok.
Tabii yeni bir erken genel seçim alternatifi hep var.
Ama bunun akıllı bir alternatif olmayacağını herkes biliyor.
***
Şimdiye kadarki koalisyon hükümetinin büyük kanadı SPÖ Genel Başkanı ve Başbakan Christian Kern, her ne kadar “Biz müzakerelere açığız” dese de, Kurz başbakanlığındaki bir ortaklığa çok da sıcak bakmıyor.
Zira bu iki ortak arasında özellikle son bir yılı aşkın süredir ciddi bir kavga yaşanmaktaydı.
Zaten bu yüzden de genel seçimler yasama döneminin bitmesine daha bir yıl olduğu halde öne çekildi.
Ayrıca bu kadar kavgadan sonra bu iki partinin yeniden niye ortaklık edeceklerini halka anlatabilmeleri de kolay olmayacaktır.
Ancak “Ne yapalım, sağ popülist FPÖ’nün iktidara gelmesini engellemek için ‘büyük koalisyon hükümeti’ kurmak zorunda kaldık” diyerek mantıklı bir yaklaşım sergilemeleri de mümkün.
Ama Avusturya’da ÖVP lideri Sebastian Kurz’un sağ popülist FPÖ ile ortaklık yolunu arayacağı görüşü de her geçen gün ağırlık kazanmakta.
Alman Neonazilerle sıkı ilişkileri olduğu bilindiği halde, Avusturyalı her 4 seçmenden birinden fazlasının desteğini alan FPÖ lideri Heinz-Christian Strache, ÖVP ile ortaklık edip iktidara gelmeye zaten dünden hazır.
***
“Wien darf nicht Istanbul werden” (Viyana İstanbul olmamalı), “Deutsch statt nix verstechen” (Birşey anlamıyorum yerine Almanca) gibi sloganlarla Türk düşmanlığı, “Sınırları kapatacağız” diyerek göçmen, sığınmacı ve İslam düşmanlığı yapıp Avusturyalı seçmenlerin hem desteğini hem de oylarını alan Strache, “Biz sorumluluk üstlenmeye hazırız” diyor.
Hatta İçişleri Bakanlığı’na talip olduklarını bile şimdiden ilan ediyor.
Aslında Avusturya’da daha önceki yıllarda da aşırı sağcı FPÖ ile ortaklık edildi.
SPÖ, 1983-1990 yılları arasında FPÖ ile ortaklık etti.
ÖVP de, 2000-2003 yılları arasında FPÖ ile koalisyon hükümeti oluşturdu.
ÖVP lideri Wolfgang Schüssel’in 2 Şubat 2000 tarihinde Jörg Haider’in başını çektiği aşırı sağcı FPÖ ile ortaklık etmesine Avrupa Birliği (AB) sert tepki gösterdi.
Dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac öncülüğünde harekete geçen 14 üye ülke, “AB, FPÖ’nün de yer aldığı bir Avusturya hükümeti ile kesinlikle resmi ikili ilişkilerde bulunmayı kabul etmeyecektir. Uluslararası kurumlarda görev almak isteyen Avusturyalı adaylara destek vermeyecektir. AB başkentlerindeki Avusturya Büyükelçileri sadece teknik düzeyde kabul edileceklerdir” içerikli ortak bir bildiri hazırlayıp, karara bağladılar ve Avusturya’ya yaptırım uyguladılar.
Bu yaptırımlara o zamanlar henüz AB üyesi olmayan Çek Cumhuriyeti’nin yanı sıra Kanada, İsrail ve Norveç de katıldı.
Bu bir AB ülkesinde ilkti.
Bir başka üye ülkenin iç politikasına doğrudan müdahale.
Ancak 6 ay bile geçmeden yaptırımlardan vaz geçildi.
Şu anda ÖVP’nin FPÖ ile ortaklık etmesi gündeme tam yerleştiği halde, AB’de kimse yaptırım sözcüğünü ağzına almamaktadır.
Almayacaktır da.
Çünkü sağ popülizm artık birçok AB ülkesinde moda haline gelmektedir.
Aslında bu gelişmenin demokrasi açısından hem bir tehlike hem de tehdit ettiği bilindiği halde.