Güncelleme Tarihi:
100 bin nüfuslu Venlo’dayız. Kentin alışveriş merkezindeki bir restoran işletmecisi, Geert Wilders ile ilgili sorumuza "Ona ‘Venlo'nun zencisi‘ derlerdi" şeklinde yanıt veriyor. İşletmeci Matheus, "Buradaki herkes onun çocukluğunu bilir. Annesi Endonezyalı olduğu için diğer çocuklardan biraz farklı görünüyordu. Bu yüzden sık sık dayak yiyiyordu" diyor.
Wilders memleketinde ne kadar seviliyor?
Matheus, 15 Mart'ta Wilders'in Özgürlük Partisi‘ne oy vereceğini açık açık söylüyor. Ancak Venlo sokaklarını dolaşırken, onun gibi şeffaf olanların sayısının, iki elin parmaklarını geçmediğini görüyoruz. Oysa farklı ten rengine sahip insanlar ya da başörtülü kadınların sayısı pek de fazla değil. Matheus, buna rağmen Faslı kökenlilerin insanlara saldırdığını söylüyor. Bu olaylara bizzat şahit olmamış ama Özgürlük Partisi’nin propagandasında anlatıldığı için kayıtsız şartsız inanıyor.
AB içinde serbest dolaşımın kaldırılması gerektiğini savunan lokanta işletmecisine "O zaman komşu ülkeler Almanya ve Belçika’dan gelen müşterilerde bir azalma olmaz mı?" diye sorduğumuzda "Yok canım, onlar her zaman gelir" cevabını alıyoruz. Matheus’un lokantısında Alman turistlerin fazlalığı göze çarpıyor. Buna rağmen ortak para birimi Euro’dan Gulden'e dönülmesini istiyor. Gerekçesi de yine parti propagandasıyla birebir örtüşüyor: "Euro ile herşeyin fiyatı iki misli arttı!"
‘İslam dünyayı ele geçirmeyi amaçlıyor'
Mikrofon uzattığımız bir diğer kişi olan Robert Housmans, adeta Geert Wilders'in klonu gibi. Limburg yerel parlamentosunda ikinci büyük güç olan Özgürlük Partisi’nin meclis grup başkanı. Gelecek ayki seçimlerde muhtemelen milletvekili seçilerek Lahey'deki parlamentoya girecek.
AB’ye bakış açısını sorduğumuzda "Bağımsızlığımızı geri istiyoruz" diyor ve ekliyor: "Artık Yunanistan’a para vermek istemiyoruz. Ülkeye kimin girebileceğine kendimiz karar vermek istiyoruz. İslam karşıtlığının nedenlerini öğrenmek istediğimizde ise "İslamiyet, her şeye ve herkese hükmetmek isteyen bir ideoloji. Tüm dünyayı ele geçirmeyi hedefliyor" diyerek, genel başkanı Geert Wilders’in söylemlerini tekrar ediyor.
Kitle partileri ve güven sorunu
Hristiyan Demokratların adayı Martijn van Helvert, seçim kampanyası sırasında yaptığı gözlemleri şöyle özetliyor: "İnsanların çoğu öfkeli ve hayal kırıklığına uğramış durumda. Çünkü kitle partileri, bugüne kadar verdikleri sözlerin çoğunu tutmadı. Vergi indirimleri, yaşlı ve düşkünler için daha fazla para… Bunlar hep lafta kaldı." Yıllarca iktidarda kalan ve Hristiyan Demokratlar, son kamuoyu yoklamalarına göre yüzde 14’e ancak ulaşabiliyor.
Başbakan Mark Rutte’nin, dört yıl önce herşeyin daha güzel olacağı ve çalışanın hakkını alacağı güvencesini verdiğini hatırlatan Martijn van Helvert, "Oysa bu doğru değildi ve nitekim de gerçekleşmedi. Geleneksel partilerin kan kaybetmesinin en önemli nedeni, güven sorunu. Tıpkı Amerika’daki gibi çok fazla kaybeden taraf var" diyor.
Sokağın nabzı
Tekrar Venlo’nun alışveriş caddesindeyiz. Yaşlı bir adam, "Durumumuz gayet iyi. Halimizden şikayetçi değiliz. Wilders’i de sevmiyoruz. Hiçbir şey söylemiyor. İşi gücü tweet atmak. Yazdıkları da saçma ve aptalca!" şeklinde konuşuyor.
Bir başka seçmen Wilders'in bazı fikirlerini olumlu buluyor: "Ülkemizde de bir sürü fakir varken, tüm paramızı Afrika’ya göndermemize gerek yok. Ama Wilders’i yine de seçmeyeceğim. Herşey giderek daha da karmaşık hale geliyor. Wilders ile bu karmaşa daha da artar."
Peynircide tezgâhtarlık yapan bir kadın ise partilerin çokluğundan şikayetçi: "28 parti çok fazla. Bir tane sağda, bir tane solda, bir tane de ortada olmalı. Hepsi bu! İrili ufaklı partilerin tümü, aşırı sağcı Özgürlük Partisi’ne karşı ancak oylar bölündüğü için sesleri yeterince güçlü çıkmıyor."
Wilders’e oy vereceğini söyleyen az sayıdaki kişiden biri olan emekli adamsa Özgürlük Partisi’nin reçetesini fazlasıyla benimsemiş: "Türkleri ve Faslıları ülkeden atın. Gerisi kendiliğinden düzelir."