Güncelleme Tarihi:
ALMANYA'DA TARİHİ KARAR: TÜRKLER VİZEDEN MUAF
Bazıları da “AB yine oyalıyor” diyerek vize haberlerine kuşkuyla bakıyor.
* Avrupa Birliği ile vize görüşmelerinin neresindeyiz?
* Vize kolaylığı ne zaman başlayacak?
* Türk vatandaşlarına ne gibi kolaylıklar getirecek?
* Vize kolaylığı için Türkiye’nin önüne koyulan ‘Geri kabul anlaşması’ nedir?
* Türkiye bu anlaşmayla ne gibi yükümlülüklere girecek?
* Avrupa Birliği hukuki kararlara rağmen vizeleri neden kaldırmıyor ve bu tavrına ne kadar dayanabilir?
* Gerek AB’nin resmi yargı organı Avrupa Adalet Divanı’nın, gerekse mahalli mahkemelerin vize kararları nasıl?
* AB ile Türkiye arasında yapılan hangi ortaklık anlaşmaları, Türk vatandaşlarının üç aya kadar AB ülkelerine ‘vizesiz’ girebilmesini öngörüyor?
* Avrupa Adalet Divanı’nın hangi kararları Türklere vize uygulanamayacağını öngörüyor?
* Almanya bu kararlar uyarınca konsolosluklara ne gibi bir genelge yolladı?
VİZENİN KALKMASI HUKUKUN GEREĞİ
Avrupa Adalet Divanı, Katma Protokol’ün yürürlüğe girdiği tarih olan 1 Mart 1973’te Türk vatandaşlarından vize uygulamayan ülkelerin, o tarihten sonra Türk vatandaşlarına vize uygulaması getiremeyeceğini belirtti.
Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD), Şubat 2009’da, Soysal-Savatlı adını taşıyan bir davayı sonuçlandırdı. Biz kısaca bu davaya Soysal Davası adını veriyoruz.
Almanya’nın Bavyera Eyaleti’ndeki Türk nakliyat şirketi Osman Çat GmbH’nın sahibi Osman Çat’ın, Türkiye’de ortağı olduğu Termotrans adlı acentesine bağlı çalışan TIR şoförlerinin yaşadığı sıkıntılar bu süreci başlattı. 1995 yılında getirilen vize kısıtlamasına karşı Mehmet Soysal ve İbrahim Savatlı isimli iki şoförün, Alman İdare Mahkemesi’ne başvurması ile dava süreci başladı. Alman İdare Mahkemesi’nin Soysal ve Savatlı’nın taleplerini reddetmesi üzerine konu Alman Temyiz Mahkemesi’ne taşındı. Temyiz Mahkemesi de görüş almak üzere konuyu Avrupa Toplulukları Adalet Divanı’na (ABAD) gönderdi. Adalet Divanı 19 Şubat 2009’da açıkladığı kararında, Katma Protokol’ün yürürlüğe girdiği tarih olan 1 Mart 1973 tarihinde Türk vatandaşlarından vize uygulamayan ülkelerin, o tarihten sonra Türk vatandaşlarına vize uygulaması getiremeyeceğini belirtti.
Kararın özeti şu: “Türkiye ile dönemin AET’si, yani bugünün AB’si arasında imzalanan Ortaklık Anlaşmaları’nın katma protokolları uyarınca bir Türk vatandaşına vize uygulanamaz...”
ABAD, daha önce de (Abatay-Şahin, Tüm ve Darı kararları) kararlar almıştı ama bu seferki daha açık ve netti. Adalet Divanı, Katma Protokol’ün 41’inci maddesinin birinci fıkrası (standstill hükmü) uyarınca, üye devletler tarafından hizmet sunmak (veya almak) veya iş kurmak amacıyla AB ülkelerine giden Türk vatandaşlarına uygulanan maddi ve usuli koşulların ağırlaştırılamayacağını açıkça ifade etmişti. Katma Protokol’ün üye devletlerde yürürlüğe girdiği tarihte olmayan vize uygulamasının, 41/1’inci madde uyarınca yeni bir kısıtlama ve bu itibarla da yasak olduğu açıktı.
Karar neler getiriyor?
* Eğer bir AB üyesi ülke, Katma Protokol’ün yürürlüğe girdiği tarihte (ki bu tarih, 1 Ocak 1973’tür) Türk vatandaşlarına (hizmet sunmak veya almak veya iş kurmak amacıyla AB ülkelerine giden Türk vatandaşları) vize uygulamıyor ise bugün de uygulayamayacak. Uyguluyor ise bunun şartlarını ağırlaştıramayacak.
* Öncelikle bu durum, Katma Protokol’ün 41/1’inci maddesinin kapsamına giren Türk vatandaşlarını kapsamaktadır. Başta işadamları olmak üzere avukat, sporcu, doktor ve akademisyenler ile turizm, öğrenim veya tedavi amacıyla AB ülkelerine giren Türk vatandaşları, bu kapsamda değerlendirilebilir.
* Burada geçmişe gidilerek bakılacak tarih, her bir üye devlet için Katma Protokol’ün kendi hukuk düzeninde yürürlüğe girdiği tarih, yani Birliğe üyelik tarihidir. Örneğin bugün sonucu açıklanan davadaki devlet olan Almanya için bu tarih 1 Ocak 1973 iken; İspanya için 1986 ve Romanya için 2007'dir. Bu itibarla, bir üye devlet, ancak bu tarihte vize uygulamıyor idiyse bugün uygulaması hukuka aykırı ve yasak olacaktır. Örneğin olayda Almanya için bu tarih 1973 olduğundan, Adalet Divanı, geriye dönerek o tarihte yürürlükte olan Alman mevzuatına bakmış ve o tarihte 41/1’inci madde kapsamındaki Türk vatandaşları için vize uygulaması olmadığından, bugün böyle bir uygulamayı hukuka aykırı bulmuştur.
Vize neden kalkmıyor?
Peki bütün bu hukuki kararlara rağmen AB ülkeleri neden hala Türklere vizeleri kaldırmıyor?
Açıklayalım...
Avrupa Birliği Hukuk sisteminin kendine özgü yapısı gereği, milli hukukların aksine, ABAD kararlarını cebren uygulatacak bir mekanizma mevcut değil. Yani bu nitelikteki bir ABAD kararının fiilen uygulamaya geçirilebilmesi için üye devletlerin, hukukun üstünlüğü ilkesine saygı çerçevesinde kararın uygulamasına yönelik önlemler alması gerekmekte. Bu itibarla bu karar, hemen yarın belli Türk vatandaşlarının AB ülkelerine vizesiz girebilmeleri sonucunu doğurmuyor.
Ne yapılmalı?
Burada yapılması gereken, öncelikle diplomatik kanallar, siyasi ilişkiler ve ikna çabaları yoluyla, tüm üye devletlerin, bu ve daha önceki benzer kararları, davadakilerle aynı durumda bulunan tüm Türk vatandaşlarına teşmil etmelerini sağlamak. Yani, belki uzun zaman alacak ama 1 Ocak 1973’te yürürlükte olmayan vize uygulamasının şu anda olması, Birliğin en üst yargı mercii tarafından açıkça hukuka aykırı ilan edildiğinden, üye devletlerin buna uygun adımlar atmaması halinde, vize uygulamasından zarar gören Türk vatandaşlarının milli mahkemeler nezdinde tazminat davaları açmalarının da yolu açıldı. Zaten geçen günlerde Hannover mahkemesi, bu durumda olan bir Türk vatandaşına vize uygulanamayacağını belirtip, vize almadan Almanya’ya gelecek olan bir Türk vatandaşının burada üç ay kalabileceğine de hükmetti. Bundan sonra bu ve benzeri kararların etkilerinin uygulamaya yansıması açısından hükümetin, ilgili kamu kurumlarının ve sivil toplum kuruluşlarının yer alacağı bir eylem planı oluşturmak, AB ülkelerini zorlayacak.
ALMANYA ADIM ATTI AMA...
Kamuoyunda bilinen adıyla Soysal Kararı’nın ardından bu konuda ilk adımı atan Almanya oldu. Federal İçişleri ve Dışişleri Bakanlığı tarafından, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Eyalet İçişleri Bakanlıkları’na gönderilen genelgelerde, bilim, sanat ve sportif faaliyetler için Almanya’ya gelecek olan Türk vatandaşlarına vize istenmeyeceği resmen duyuruldu.
Bu genelgede, başka meslekteki muafiyetlere de yer verildi. Buna göre, Türkiye’deki bir firmada çalışan ve montaj, tamir ve revizyon gibi gerekçelerle gidenlere de vize muafiyeti olacaktı. Almanya, 6 Mayıs 2009 tarihli iki ayrı genelgenin birer kopyasını da Brüksel’e ulaştırdı.
2 ay vizesiz gidilebilir
Genelgelerde Soysal Kararı’nın ayrıntılı olarak incelendiği belirtilirken, bu karara uyulması zorunluluğu bulunduğuna dikkat çekildi. Almanya genelgelerinde, 19 Şubat 2009 tarihli Soysal Kararı’na göre bundan sonra Türkiye’deki bir firmada çalışan, Almanya’ya mal getirmek amacıyla seyahat edenlerin 2 ayı geçmemek şartıyla vizesiz seyahat edebileceği hatırlatıldı. Almanya’nın bu kararı büyük heyecan yaratmış ve bu genelgeyi özel haber olarak sayfalarına taşıyan Hürriyet, bu gelişmeyi tarihi adım olarak duyuruyordu. Diğer Avrupa ülkelerinde de uygulamaların bu yönde değiştirilmesinin gündeme gelmesi, 1973’de dönemin AET üyesi olan 6 ülke (Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg, İtalya) ile, o tarihte üye olmamasına rağmen Türklere vize uygulamayan İspanya, İngiltere, Portekiz ve Danimarka’nın da bu karara uyması bekleniyordu.
Ama olmadı.
Vize muafiyet formu
Olmadı çünkü, vizesiz seyahat için istenen Vize Muafiyet Formu’nu doldurmak ve gereklerini yerine getirmek, vize almaktan daha zordu. Yapılan düzenlemelerin ardından, uygulama şöyle olacaktı: “Soysal Kararı kapsamına giren Türkler, Almanya’nın Türkiye’deki temsilciliklerinden alacakları Vize Muafiyet Formu’nu dolduracak. İstenilen belgeler de eklenerek temsilciliğe verilecek. Evraklar eksiksiz olduğu takdirde, temsilcilik Vize Muafiyet Belgesi’ni imzalayıp damgalayarak talep sahibine iade edecek. Böylece vize almadan Almanya’ya gidilebilecek.”
Hangi belgeler gerekiyordu? Sıralayalım...
Vize almaktan zor
Türkiye’deki bir işverenden, Almanya’ya geçici aktif hizmet için gidildiğine dair iş anlaşması veya ticaret sözleşmesi benzeri bir belge. Örneğin TIR şoförleri, Türk şirketinde çalıştıklarını ve bu şirketin o tarihte Almanya ile ticaret yaptığını kanıtlamak zorundalardı. Sanatsal, sportif ve bilimsel hizmet için Türk vatandaşını çağıran Almanya’daki şirket veya kurumdan davetiye yazısı veya iş sözleşmesi. Türkiye’de sanat, spor veya bilim adamı olduğunu kanıtlayan belgeler.
Dünyaca ünlü biri ise
Türkiye’de ki Almanya Büyükelçiliği, 6 Haziran 2009’da bir bildiri yayımlayarak durumu kamuya duyurdu. Bildiride, bazı kategorideki Türk vatandaşlarının, Türkiye’deki ikametlerini korumak kaydıyla, yalnızca aşağıda belirtilen seyahat amaçları doğrultusunda iki ayı geçmeyecek şekilde Almanya`ya vizesiz giriş yapabileceklerdi. Bu kişilerin özellikleri ve istenilenler sıralandı. Durum fıkra gibiydi...
* Seyahat edecek kişi, kazanç getirici bir hizmet sunmak üzere sanatsal açıdan özel değeri olan bir sunum veya gösteri yapacak uluslararası düzeyde kabul gören ve tanınan bir sanatçı ise; (Buna kim karar verecek?)
* Bilimsel açıdan özel değeri olan bir sunum yapacak ise; (Bunu kim belirleyecek?)
* Ya da sportif amaçlı gösteri yapacak profesyonel sporcu ise. (Buna da kimse uymadı)
* Muafiyet Belgesi almak için, seyahat tarihinden en az 10 gün önce Almanya’nın yetkili dış temsilciliğine başvuruda bulunulması gerekecekti ve Almanya`nın dış temsilciliklerinden alınan bu belge, sınır kapısındaki Alman makamlarını, gerekli görmeleri halinde, vizesiz giris yapma şartlarının yerine getirilip getirilmediğini kontrol etme hakkını koruyordu.
Olmadı. Bu genelge hiç bir zaman işe yaramadı.
Uçak şirketleri tanımadı
Evrakların eksik olması durumunda belge verilmeyecek ve talep sahibine normal vize başvurusunda bulunması tavsiye edilecekti. Üstelik bu belgeyi alabilseniz bile, Almanya’ya girişte sınır polisi hiç bir sebep göstermeden sizi geri çevirebilirdi. Bu belgeyi vize olarak kabul etmeyen uçak şirketleri ise sizi uçağa almayabilirlerdi. Ve zaten öyle de oldu.
Bu genelge hiç bir zaman uygulanamadı. Almanya’nın, hukuki manevrası olarak hafızalarda kaldı.
VİZE KOLAYLIĞI YOLDA
Gerek, Avrupa Birliği ve özellikle Almanya üzerinde “hukuki baskı” oluşturan Avrupa Adalet Divanı’nın “Soysal kararı”, gerekse Almanya’nın başarısız “Muafiyet Belgesi Genelgesi”, vize konusunu Türkiye ile AB ülkeleri arasında “birinci konu” haline getirdi. Avrupa Birliği daha önce Balkan ülkeleri ve Gürcistan, Ukrayna gibi ülkelerle yaptığı “Vize Kolaylığı Anlaşması” için Türkiye ile işbirliği müzakereleri başlattı.
Ancak bunun için 3 şart ortaya koydu:
1) AB’ye Türkiye üzerinden kaçak giren üçüncü dünya vatandaşlarını Türkiye’nin kabul etmesi için yapılacak bir ‘geri kabul anlaşması’.
2) Pasaportların biyometrik olması.
3) Türkiye’nin sınır güvenliğini tam olarak sağlaması.
Kaçakların Türkiye’ye iadesi
AB, Türkiye üzerinden Avrupa ülkelerine “kaçak” olarak gelenlerin Türkiye’ye iadesi ile ilgili bir anlaşma yapmak istiyordu. Akın akın Türkiye üzerinden Yunanistan’a, oradan da Avrupa’nın diğer ülkelerine Afganlı, Iraklı, Pakistanlı, Endonezyalı kaçaklar geçiyordu. Ankara ise bunun Türkiye’ye sadece ciddi mali külfet değil, ondan da fazla ve önemli olarak sosyal külfet getireceğini belirterek bunu reddetti. Maliyetinin paylaşılmasını istedi.
AB’ye göre, Türkiye üzerinden gelen “yasadışı” göçmen sayısı yılda 15 bini aşıyordu. Ankara ise bu anlaşmanın Türkiye’ye getireceği mali külfetin 1.2 milyar euro tutarında olacağını söylüyordu. AB’ye, “Bu külfeti paylaşalım” diyen Ankara, uzun süre olumlu yanıt alamadı. AB, “Geri Kabul Merkezleri” için Türkiye’ye yıllık 72 milyon euro kaynak sağlandığını, bunun ancak biraz artırılabileceğini belirtiyordu. O kadar.
Anlaşma imzaya kaldı
Ama kaçaklar akın akın gelmeye devam ediyor, vizeler konusunda hukuki baskı devam ediyor ve her iki konu da sürüncemede bırakılmaya devam ediyordu. Sonunda AB razı oldu ve mali külfeti paylaşma konusunda bir bütçe belirledi.
Türkiye de, AB’nin ilk ön şartı olan “Biyometrik Pasaport” konusunu çözdü ve geçtiğimiz Haziran ayından itibaren TC vatandaşlarına biyometrik pasaport dağıtmaya başladı.
Sınırların kontrolü ile ilgili 3’üncü ön şart konusunda ise, AB’nin resmi organı olan Frontex ile Türkiye arasında işbirliği başlatıldı. Türkiye-Yunanistan sınırını Frontex Savunma Gücü de denetlemeye başladı. Ve geçtiğimiz 14 Ocak’ta Ankara’da yapılan son görüşmeyle de, vize kolaylığının önünü açacak olan “Geri Kabul Anlaşması” konusunda uzlaşmaya varıldı ve görüşmeler tamamlandı. 24 şubatta, AB İçişleri ve Adalet Bakanları bu anlaşmayı imzalayacaklar ve sonra da Avrupa Parlamentosu onaylayacak.
Türkiye’nin şartları
Her halükarda Türkiye, ‘Vize Kolaylığı’nın kısa süreli ve ‘geçici’ olmasını istiyor ve bunun ‘Vize Muafiyeti’ ile ilgili görüşmelerin, yani vizelerin tamamıyla kaldırılmasını sağlayacak olan kararın ön adımı olarak görülmesini istiyor. Aksi taktirde geri kabul anlaşmasını imzalamayacağını söylüyor.
Türkiye aynı zamanda, vize konusunda AB ülkelerinin tamamıyla ayrı, ayrı görüşmeler yapmak yerine, AB ülkelerinin tamamını temsil edecek “tek bir muhatap” talep ediyor. Yani AB Komisyonu’nun, AB ülkeleri tarafından Türkiye ile “Vize Muafiyeti” görüşmeleri yapmak için resmi olarak görevlendirilmesini talep ediyor.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Muafiyet görüşmelerinin biran önce başlaması için AB’nin gerekli kararı almasını ve adımları atmasını bekliyoruz. Geri kabul anlaşması ancak ondan sonra, o sürece paralel olarak işletilebilir bir süreçtir” dedi.
Vize kolaylığı ne getirecek
Diyelim ki bunlar benimsendi ve “Vize Kolaylığı” yürürlüğe girdi.
Bunlar neler getirecek? Bir de ona bakalım...
Türk vatandaşlarına bürokratik bazı kolaylıklar getirecek. Buna göre;
*AB vizesi için başvuru ücreti, 60 euro yerine 35 euro olacak.
*12 yaşından küçük çocuklar, emekliler, engelliler, öğrenciler, gazeteciler, sivil toplum örgütü temsilcileri ve AB’de yakın akrabası bulunanlar vize ücretinden muaf tutulacak.
*Vize başvurusunda talep edilen belge sayısını azaltan ve işlem süresini azami 10 gün olacak şekilde kısaltan anlaşmayla, işadamları ve TIR sürücüleri gibi AB’ye sık sık seyahat eden meslek grupları için uzun dönemli ve çok girişli vizeler verilecek.
Vize kolaylığı çözüm değil
Vize kolaylığı Anlaşması, daha önce Balkan ülkeleriyle yapıldı. Beş Batı Balkan ülkesinde kurulan vize şikâyet hatları ve tespit edilen konsolosluklar önünde başvuruda bulunan kişilerle yapılan yüz yüze görüşmeler sonucunda elde edilen verilere göre:
*Vize ücretinin 35 euroya düşürülmesine karşın konsolosluklardan randevu alınmasına ilişkin ortaya çıkan diğer masrafların maliyeti yukarı çektiği... (Başvuran kişinin ücret karşılığında telefonda randevu alma zorunluluğu gibi)
*Vize verilme süresinin azami 10 gün olarak belirlenmesine karşın konsolosluklardan randevu almak için kişilerin çok uzun süreler beklemek zorunda kalması ve bu sebeple birçok kişinin belirli tarihte yetişmesi gereken randevularını kaçırması (düğün, gösteri vs).
*Vize başvurularının çoğu kez gerekçe gösterilmeksizin reddedilmesi (özellikle öğrenciler, kamyon şoförleri, sanatçılar, akredite olmayan gazeteci grupları için).
*Başvuranların konsolosluk görevlileri tarafından kötü muameleye maruz kalması (kaba davranış vs) gibi olaylar yaşandı ve vize şikayet hattına bu yönde başvurular geldi.
Dolayısıyla Türkiye ile de başlayacak olan “Vize Kolaylık Anlaşması” sorunu çözmüyor. Almanya’nın havada kalan ve hiç bir zaman hayata geçirilemeyen “Vize Muafiyet Belgesi Genelgesi” gibi bir durum yaşanacak.
Şimdi AB bize, “Merak etmeyin, vize kolaylığı geliyor” diyor.
Halbuki, Batı Balkan ülkeleri vatandaşlarında olmayan haklar, Türk vatandaşları için mevcut. AB Adalet Divanı da bunu defalarca ‘teyit’ etti. Türklere vizelerin tamamen kaldırılmasından başka çare yok.
Vizeler kalkmalı ve Türkiye AB’yi bunun için bir ‘takvim belirlemeye’ zorlamalı.