Güncelleme Tarihi:
1976 yılında keşfedilmesinin ardından 2014 yılında bir kez daha tarih sahnesine çıktı Ebola virüsü... Ve bu kez bir önceki salgından 5 kat daha ölümcüldü.
İDDİA 1- 'EBOLA KONTROLDEN ÇIKAN BİR BİYOLOJİK SİLAH'
İddialardan biri su kaynaklarına bilinçli olarak virüs karıştırıldığı yönünde... Amaç ise ebolanın yayıldığı ülkelerdeki siyahi Müslüman çoğunluğu yok etmek. ABD'de 'İslam Ümmeti' olarak bilinen siyahi hareketin lideri Louis Farrakhan, ebola virüsünün Özellikle siyahileri yok etmeye yönelik bir komplo olduğunu öne sürüyor. Farrakhan konuya ilişkin 'Siyahi ya da kahverengiyseniz yok edilmek için seçilmişsinizdir' ifadelerini kullanıyor.
Komplo teorisyenlerinin bir kısmı da Ebola virüsünün çalınan bir biyolojik silah olduğu görüşünde... Bu teorinin mimarı ise Prof. Francis Boyle...
Illinois Üniversitesi'nde biyolojik savaş ve Uluslararası Hukuk üzerine çalışan Boyle, 1976 yılında ortaya çıkan ilk salgını işaret ederek ' Bu normal bir Ebola virüsü değil ben bunu genetik olarak olarak modifiye edilmiş bir virüs olduğuna inanıyorum.' İfadesini kullanıyor. Boyle, ABD hükümetinin tedaviler üzerine çalışma kisvesi altında Afrika’daki laboratuvarların varlığına işaret ediyor
Boyle’a göre Sierra Leone’nin Kenema kentinde ABD’nin bir laboratuvarı bulunuyor. Kenema, Sierra Leone’de salgının merkezi sayılıyor. Boyle, bu laboratuvar da bir kaza olmuş, biyolojk silahın çalınmış olabileceğini ya da bilinçli olarak deneysel bir virüsün toplum üzerinde kullanılmış olabileceğine dikkat çekiyor.
Boyle, kanıt olaraksa Ebola’nın diğer salgınlara göre yüzde 70 oranında daha hızlı yayılmasını ve daha ölümcül olmasını gösteriyor. Bu durumu da virüsün genetik olarak değiştirilmiş olmasına bağlıyor. Boyle’a göre bu çalışmadan ABD’deki üst düzey yöneticilerin hatta ABD Başkanı Barrack Obama’nın dahi haberi var.
İDDİA 2- ‘AŞILARA KANSERE NEDEN OLAN VİRÜSLER ENJEKTE EDİLİYOR’
Kanser dünyadaki en ölümcül hastalıklardan biri. Her yıl binlerce can almaya da devam ediyor. Bunca yıldır ölümlere sebep olan hastalığı bir türlü çözüm bulunamaması da bu hastalığı komplo teorisyenlerinin ‘yakın markajı’na sokuyor.
Bilinen onlarca çeşit kanser türü var. Kanserin bir türüne çare bulmak diğer türlerine de etki edeceği anlamına gelmiyor. Ancak komplo teorisyenleri bu konuda oldukça inatçı. Bir çok kişi kansere çok uzun zaman önce çare bulunduğunu düşünüyor. Ancak bu çözümün ilaç sektörüne olumsuz etki edeceği gerekçesiyle kamuyla paylaşılmadığı düşünülüyor.
Bir başka iddia ise aşılara bilinçli olarak kansere neden olan virüsler enjekte edildiği yönünde. Bunun dayanağı ise Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC)’nin bir raporu... Şehir efsanesine dönüşen raporda 1955-1963 tarihleri arasında 98 milyon ABD vatandaşına uygulanan çocuk felci aşısında kansere neden olan Simian (SV40) isimli bir virüs bulunduğu öne sürülüyor. İddialara göre rapor CDC’nin resmi internet sitesinde yayınlandıktan kısa süre sonra kaldırıldı. Bu iddianın doğruluğu da henüz kanıtlanmış değil.
İDDİA 3 – DELİ DANA’NIN NEDENİ ‘CHEMTRAİL’
Bir diğer komplo teorisi ülkemizde de aşina olduğumuz deli dana hastalığına ilişkin... Deli dana hastalığı büyükbaş hayvanlarda yaygın olarak görülen, prion isimli bir proteinin varlığına bağlı bir hastalıktır. Prionun vücutta yok oluşu tüm proteinlerin de yok olmasına yol açar ve bu yüzden ölümcüldür. Ancak bu hastalığın insanlara da bulaşabilmesi bilim insanlarının özellikle ilgisini çekmiştir.
Bu hastalık beyin ve merkezi sinir sistemine etki ederek zamanla bu fonksiyonların yitimine sebep olan tehlikeli bir hastalıktır ve bilinen bir tedavisi yoktur.
Komplo teorisyenleri bu hastalığı ‘Chemtrail’ yani kimyasal iz teorisine dayandırmaktadırlar. Kimyasal iz denilen teoriye göre yüksek hızda uçan jet vb. uçakların gökyüzünde arkalarında bıraktıkları izde kimyasal maddeler bulunur. Bu maddeler ölümcül hastalıklara neden olan virüsleri de barındırır. Çabuk yok oldukları gerekçesiyle de izleri sürülemez.
Deli dana komplocuları vücuttaki tüm proteinlere etki eden Prionların da bu yöntemle atmosfere salındığını ve amacın nüfus kontrolü sağlamak olduğunu öne sürüyor.
İDDİA 4 –‘AİDS ABD HÜKÜMETİ TARAFINDAN YARATILDI’
Dünyaya nam salan ölümcül hastalıklardan biri de HIV virüsünün neden olduğu AİDS...
Cinsel yolla bulaşan en ölümcül virüslerden biri olan HIV, ABD’de ilk meydana çıktığında siyasi bir tartışmanın da büyük bir parçasını oluşturdu. ‘Eşcinsel hastalığı’ olarak lanse edilen AİDS dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan’ın neo- muhafazakar politikalarından nasibini aldı. Reagan’cılar, hastalığın Tanrı tarafından eşcinselleri cezalandırmak için gönderildiği savını politik bir söylem olarak kullandılar. Reagan yönetimi hastalık için, küresel bir kriz haline gelene ve binlerce ABD’li ölene kadar hiçbir eylemde bulunmadı. Bu tartışmalar da komplo teorisyenlerini harekete geçirdi.
Afrika kökenli olan hastalık için komplo teorisyenleri bu hastalığın ABD yönetimi tarafından, kendi politikalarını desteklemek için insan eliyle yaratıldığını öne sürüyor. Onlara göre hastalığın kökeni Afrika değil ABD. Teorisyenler bu iddialarını da Manhattan’daki eşcinseller arasında başlayan ilk salgının Afrika’dakinden çok daha önce olduğunu söyleyerek kanıtlamaya çalışıyor.
İDDİA 5 – ‘SARS ÇİN NÜFUSUNA KARŞI BİR SALDIRIYDI’
Yaklaşık 10 yıl önce dünyayı etkileyen SARS (Ağır akut solunum yetersizliği sendromu) hastalığı özelikle Çin’de adeta yıkıma sebep oldu. Batılı ülkeler SARS’ın küresel bir salgına dönüşmesinden endişe duydular ancak korkulan olmadı.
Çinliler tüm propagandalara rağmen yada propagandalar sebebiyle SARS’a ilişkin hükümetin aktardığından çok daha fazla bilgiye sahiptiler. Çin hükümetinin SARS için uyguladığı yoğun sansür ters tepti ve Çinliler üzerinde paranoyaya sebep oldu.
Çok sayıda Çinli, SARS’ın yakın ülkeler olan Tayvan yada Japonya’ya sıçramaması üzerine komplo teorileri üretmeye başladılar. Komplo teorisyenlerine göre SARS ABD’de üretilmiş, Tayvan ve Japonya’ya yardım etmek, Çin’e zarar vererek Irak savaşından uzak tutmak için gönderilmişti. Bu iddiayı iki Rus bilim insanı da destekledi. Onlara göre böylesine bir salgın ancak laboratuvar ortamında, insan eliyle tasarlanabilirdi.
Mert Şuşut, mert şuşut, MERT ŞUŞUT