A.A.
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 12, 2009 13:42
Dünya Uygur Kongresi lideri Rabia Kadir, "Türk halkının Doğu Türkistan'daki Uygur Türklerine sahip çıkmasından ve özellikle Başbakan Erdoğan'ın olayları soykırım diye nitelendirmesinden minnettarım" dedi.
ABD'de sürgünde yaşayan, Uygur Türklerinin "Ana"sı 62 yaşındaki Rabia Kadir, AA muhabirine, Uygur Türklerinin geçmişten bugüne yaşadığı olayları, çözüm yollarını, kendisinin cezaevinde yaşadıklarını ve lider konumuna nasıl geldiğini anlattı.
Bütün Uygur Türklerinin ve kendisinin yaşamının trajedilerle dolu olduğunu söyleyen Kadir, kendisinden önce de Mesut Sabir, Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin gibi kişilerin Uygur Türklerinin geleceği için mücadele ederek hayatını kaybettiğini ifade etti.
Kadir, daha önceden dünya basınına seslerini yeteri kadar duyuramadıklarını belirterek, "Bizim mücadelemiz, şimdi dünya basınına taşınmıştır. Bu sefer geleceğimize ümitle bakıyoruz. Bütün Türk halkı, ataları aynı olan Doğu Türkistanlı kardeşlerini bağrına bastı. Bunun için çok minnettarım ve ben bu trajedinin zaferle biteceğine inanıyorum. İnşallah bu sefer bütün dünyanın ve Türk halkının desteğiyle biz bu işin sonuna çıkacağız" diye konuştu.
Kadir, "Doğu Türkistan Cumhuriyeti'nin kurulduğu zamanki Ahmet Can Kasım ve İlhan Töre gibi liderlerin büyük bir suikasta uğrayarak öldürüldüğü için 40 yıldır lidersiz kaldıklarından" bahsettiklerini bir röportajda söylediğini belirterek, şöyle konuştu: "Liderlerimiz sürekli öldürüldüğü için oradaki insanları ve dışarıdaki Türkleri bir araya toplayıp sesimizi bütün dünyaya duyuran bir kişi çıkamamıştır. Liderlerimiz çıkmışsa da Türkiye ile sınırlı kalmıştır. Bütün dünyanın desteğine ulaşamadık. Maalesef bütün dünya, Uygur Türklerinin Doğu Türkistan'da dökülen kanlarıyla bizi tanımaya başladı. Bütün dünya halkı şimdi 'Uygur Türklerinin liderleri kimdir' diye sormaya başladı. İsa Yusuf Alptekin gibi liderlerimiz döneminde bu soru sorulmamıştı. Liderlerimiz, Türkiye'deki Türklerin desteğini almışsa da maalesef bütün dünyanın desteğine erişemedi. Şimdi bu dökülen kanlarla ben kendimi bu pozisyonda bulmuş bulunmaktayım. Ben, tarihimize cevap vermek için değil, şu anda vatanımızda dökülen kanlara cevap vermek için çıktım. Gerek İsa Yusuf Alptekin gerekse Mehmet Emin Buğra... Hepimiz Uygur Türklerinin hürriyeti için hizmet verdik, vermekteyiz. Şimdi her gün vatanımızdan gelen haberlerle ağlıyoruz. Bütün Türk kardeşlerimizin, İsa Yusuf Alptekin gibi beni de aynı Uygur Tüklerinin sesi olarak kabul etmesini istiyorum."
TÜRK KARDEŞLERİMİZ BİZE SAHİP ÇIKTI, GÖNLÜM RAHAT
Geçmişte de bu tür olaylarla karşılaştığını söyleyen Kadir, şöyle devam etti: "Hayatımda bu tür katliamlarla en az 10 kez karşılaştım. Çinliler 1951-1954 yılları arasında yaklaşık 60 bin aydın ve tarihçimizi katlettiler. Bunlar arasında Özbek, Kırgız, Kazak kardeşlerimiz de vardı. Onlar bağımsızlıklarını ilan ettikten sonra, onlara dokunamadıkları için hedef Uygur Türkleri oldu. 1997 yılında Gulca, 1990 yılında Barın vakası ve 1987 yılındaki olaylarda aynıdır. Katliamlarda yüz binlerce insan öldü. Bu sefer özellikle Türk halkı sesimizi duyup bize destek verdi. Kendi menfaatlerini bir kenara bırakarak, bize destek verdikleri için teşekkür edecek söz bulamıyorum. İnşallah Türk kardeşlerimiz bize destek oldukları için bir şey kaybetmez. Uygur Türkleri orada ölüyor, işkence çekiyor ama gönlümde bir rahatlık var, Türk kardeşlerimiz bize sahip çıktı. Bu yüzden kendimi çok mutlu hissediyorum."
"Çin'de Türk olmakla başka bir millet olmak arasında çok büyük fark olduğunu" ifade eden Kadir, "Biz Türk olduğumuz için Çin'in önünde 'pantürkist' olarak nitelendiriliyoruz. Bütün Uygur Türkleri bu lakap altında cezalandırılıyordu. 11 Eylül saldırılarından sonra da Müslüman olduğumuz için terörist-dinci gibi lakaplar eklendi. Bizim Türk ve Müslüman olmamız Çin'in işine gelmiştir. Yıllarca bu yüzden bize işkence ettiler" dedi.
LİDER OLMAYI BEN PLANLAMADIM
Rabia Kadir, Uygur Türklerinin lideri olmayı kendisinin planlamadığını kaydederek, "Orada yaşayan bütün Uygur Türkleri gibi vatanına ve milletine olan sadakatından dolayı onlarla birlikte mücadele verdiğini ve nasıl bu konuma geldiğini kendisinin bilmediğini" ifade etti.
Kadir, "Milletime olan sevgim için hayat boyu mücadele verdim ve kendimi burada buldum. Hatta ben Uygurlara lider aramıştım, fakat bu süre içerisinde halkım beni bu konuma getirdi" dedi.
Çin'de tutuklanarak 6 yıl hapiste kaldığını hatırlatan Kadir, yaşadığı günleri şöyle anlattı: "Çin parlamentosunun üyesiydim. Bu pozisyonda Çin hükümetinin kanunları içerisinde kendi halkımın sesini duyurmaya çalıştım. Çin hükümetine karşı hiçbir yanlış yapmadım. Halkımın sesini duyurdum. 'Barış içinde beraberce yaşayalım' dedim. Benim suçum 'neden, niçin, niye' diye sormaktı. 'Uygur Türkleri size her şeyini verdi, daha ne istiyorsunuz, bizi rahat bırakın' dedim. 'Halkım, barış ve huzur içinde yaşamak istiyor' dedim. 'Bizim dinimize dokunmayın, ramazanda oruç tutabilelim, namaz kılabilelim, bizi rahat bırakın' dedim. Bunun gibi bir sürü sorunlarımızı söyledim. 1997 yılındaki Gulca olayının bütün gerçeklerini ortaya çıkardım. Olayla ilgili gerçekleri toplayarak Amerika'daki delegasyona sunmak için gideceğim sırada Çin hükümeti beni tutukladı. 2 sene karanlık zindanda kaldım. 6 sene içinde başkalarıyla konuşmam, kitap okumam ve yazma haklarım çiğnendi. Gülme hakkım bile elimden alındı. Uygur Türklerini önüme getirip işkence yaparak, 'hadi bunları kurtar' dediler. Şu anda da benim bütün maddi varlığım elimden alınmış durumda, sadece geçinebiliyorum, karnım doyuyor."
KENDİ GELECEĞİMİZİ KENDİMİZ ÇİZMEK İSTİYORUZ
Rabia Kadir, Urumçi'de meydana gelen son olaylarda Çin hükümetinin ölü sayısını 186 olarak duyurduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Bizim kendi kaynaklarımıza göre bu sayı bundan kat kat fazla. Yaralıların sayısı da söylenenden çok fazla. Yaralıların çoğu direk hapse götürüldüğü için net bir sayı verilmemekte. Tutuklu sayısını 1500 söylediler. Biz buna da inanmıyoruz. Çinliler, Uygur Türklerini sokaklara çıkarıp onlarla güzel pozlar verip bütün dünyaya propaganda yapmaya başladılar.
Türk halkının Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Uygur Türklerine sahip çıkmasına ve özellikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ve olayları 'soykırım' diye nitelendirmesinden minnettarım. Türkiye'nin verdiği destekten dolayı Uygur halkının geleceği için daha çok ümitliyim. Türk halkından bu güçlü desteğini devam ettirmesini, hatta tutuklu bulunanların serbest bırakılması için çaba göstermesini istiyoruz. Şu anda okullardaki Uygur ve Çinliler birbirine girmiş durumda. Türk hükümetinden, Çin hükümeti ile bizim aramızda bir diyalog kurulması için yardımcı olmasını ümit ediyoruz.
Önceki gün Amerikan parlamentosundaydım. Orada Uygurlara ilişkin bir kanun çıkarmak için çalıştıklarını bildirdiler. ABD, Japonya, Almanya ve İngiltere de Türkiye'nin gösterdiği destekten dolayı bizim arkamızda. Başbakan Erdoğan'ı göstermiş olduğu cesaretten dolayı tebrik ediyoruz."
Kadir, "Çin hükümeti ile bir masaya oturup konuşabilirsek onların planları nedir bunları öğrendikten sonra daha detaylı konuşabiliriz, ancak kendi geleceğimizi kendimiz çizmek istiyoruz" dedi.
Uygur Türklerinin bir gün mutlaka özgürlüklerine kavuşacaklarına inanmalarını, barış ve sabırla beklemelerini söyleyen Kadir, "Mutlaka o beklenen günün geleceğini ve bunu bütün dünyanın göreceğini" kaydetti.
Kadir, çok kısa süre içinde Türkiye gelmek istediğini, ancak gününü belirlemediklerini de sözlerine ekledi.