Oluşturulma Tarihi: Aralık 03, 2005 00:00
Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref, Hürriyet’e konuştu:Usame Bin Ladin: Hedefe çok yaklaşmıştık. Şimdi ise hayatta olup olmadığını bilmiyoruz.Türkiye: Yedi yıl yaşadığım Türkiye, vizyonumu genişletti.Deprem: Tarihimizin en büyük felaketi. Ancak her zorluk, aynı zamanda fırsattır.
GENÇLİK yıllarında yedi yıl Türkiye’de yaşayan ve bir
Beşiktaş taraftarı olan Pervez Müşerref, evinde ağırladığı Hürriyet muhabiri Defne Barak’ın El Kaide teröründen Türkiye’de yaşadığı günlere değin sorularını içtenlikle yanıtladı:
Deprem felaketi ile büyük bir trajedi yaşadınız. Sorumluluklarınızı yerine getirmeye çalışıyorsunuz.
Bu deprem ülke tarihimizin en büyük felaketi oldu. Ancak her zorluk aynı zamanda bir fırsat demektir. Bu felaket tabii ki bir süre bizim mesaimizi alacaktır, fakat ülke olarak bizi yürüdüğümüz yoldan alıkoymamalıdır. Başımıza bir felaket geldi diye dövünüp durmamalı, koyduğumuz hedefe doğru aynı hızda ilerlemeliyiz.
Şahsınıza yönelik suikast girişimleri oldu. Bu tür tehditler hayatınızı nasıl etkiliyor?
Tabii ki bir dereceye kadar etkiliyor ama günlük hayatımı çok etkilemesine izin vermiyorum. Korumalarım beni benden daha fazla düşünüyor. İstediğim yere gidiyor, istediğim toplantıya katılıyorum. Deprem bölgesinde herkesten daha fazla geziyorum, herkesle konuşuyorum. Ayrıca size garip gelebilir, ama korkmuyorum. Bunu laf olsun diye söylemiyorum. Ben hep tehlike içinde yaşadım. Savaştım. Birçok çatışmaya girdim. Komando timlerinde görev aldım.
Pakistan denince akla Bin Ladin geliyor. Bin Ladin’in hayatta olup olmaması ya da yakalanması sizce artık önemli mi?
Önemli olan şey terörizmi bitirebilmek. El Kaide terörizmde bir fenomen haline geldi. Nerede terörist bir saldırı olsa saldırıyı düzenleyenler hemen ‘Biz El Kaide’yiz’ diye ortaya çıkıyor. Yakalanması bir anlamda sadece sembolik bir hedef gibi görünebilir, ama bir örgütün liderinin etkisiz hale getirilmesi önemli sonuçlar doğuracaktır.
Bildiğim kadarıyla ilkbaharda az kalsın yakalıyordunuz.
Bir bölge üzerinde yoğunlaşmıştık. İstihbaratçılar bilir ki eğer elinize bir fırsat geçmişse onu anında değerlendirmelisiniz, yoksa fırsatı kaçırırsınız. Operasyon yapmak işin kolay tarafıdır. Önemli olan nereye operasyon yapacağınızı bilmenizdir. Ve evet biz bir ara istihbarat anlamında da hedefe çok yaklaşmıştık. Şimdi ise (Bin Ladin’in) hayatta olup olmadığını anlamaya çalışıyoruz.
Köken olarak Hindistanlısınız. Çocukluğunuzun bir kısmını Türkiye’de geçirdiniz. Hatta Türkçe konuşabiliyorsunuz.
Evet. Türkiye’de yedi yıl kaldım. Çocukluğumun büyük bir kısmını Türkiye’de geçirdim.
Çocukluğunuzun en başat dönemi. Çocukluğunuzda sizi en çok etkileyen dönem hangisiydi?
Evet, Türkiye’de yaşadıklarım vizyonumu genişletti. Türkiye halkının arasında, farklı bir çevrede yetişmiş olmam doğal olarak beni büyük ölçüde etkileyecekti. Küçük yaşta Türkiye’ye gittiğim için orada bulunmamın dilim üzerindeki etkisi çok açık. Döndüğümde en iyi bildiğim dil İngilizce, sonra Türkçe’ydi. Kendi dilim olan Urduca ancak üçüncü sıradaydı. Fakat tabii anadilim olduğu için burada kısa sürede geliştirdim.
Türkiye, (halkı) Müslüman bir ülke ama İslam ülkeleri içinde Batı’ya en açık olanı. Bunun sizi etkilediğini düşünüyor musunuz?
Hayır. Kanımca Türkiye sadece hükümetler ya da liderler düzeyinde değil aynı zamanda halklar anlamında da bize çok yakın. Pakistan halkı Türkiye halkını sever, Türkiyelilerin de Pakistanlıları sevdiğini düşünüyorum. Bu durum bizim için de geçerli olduğu için bir etkisi olmadı. Biz Türkiye’nin Müslüman dünyası ile Batı arasında mükemmel bir köprü olabileceğine inanıyoruz. Türkiye bu rolü üstlenmelidir.
Görücü usulüyle evlendik
First lady Sehba Müşerref de Defne Barak’ın sorularını yanıtladı.
Suikast girişimleri: Doğruyu söylemek gerekirse, en ufak bir şey duysam aklımı kaybediyorum. İlk suikast girişimi nispeten tehlikesizdi. Fakat ikincisi çok daha yakın bir tehlikeydi. Arabaların halini görünce deliye dönmüştüm.
Evlilik: Biz görücü usulüyle evlendik. Anne-babam (Pervez Müşerref’in) halalarından biriyle tanışıyorlardı. Halası ‘beni görmeleri’ için ailesini bize getirdi. Yaklaşık iki yıl nişanlı kaldıktan sonra da evlendik.
First lady’lik: Konumuma halen alışabilmiş değilim. Fakat bazı sorumluluklarım olduğunu biliyorum ve toplumsal olaylara daha çok katılmaya çalışıyorum.
Çocukların elebaşıydı
Pervez Müşerref’in annesi Zerrin Müşerrefüddin ise şunları söyledi:
Çocukluğu: Üç oğlumun ortancasıdır ve bana en yakın olanıydı. Kocam diplomattı ve sık sık partilere katılırdık. Pervez ‘Babam gitsin, ama sen gitme’ diye sürekli ağlardı. Tatlıyı çok severdi. Eğer sofrada tatlı yoksa ağlar ve ortalığı birbirine katardı. Dolayısıyla onun için mutlaka tatlı bir şeyler yapardım.
Liderlik özelliği: Aynı zamanda diğer çocuklar arasında elebaşı da oydu. Liderlik özelliği vardı. Onun asker olmasını ben istemiştim çünkü dersleri üzerinde yoğunlaşamıyordu. Daha çok sporla ilgileniyordu. Hatta ben kendi kendime ‘Allahım bu çocuğun hali ne olacak?’ der dururdum.