Güncelleme Tarihi:
120’den fazla ülkede üyesi bulunan Viyana merkezli Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) çağrısıyla aralarında Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF), Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) ve Avrupa Gazeteciler Federasyonu’nun da bulunduğu dünyanın önde gelen sekiz basın kuruluşu, 1 Kasım seçimleri öncesinde Türkiye’ye “acil basın özgürlüğü misyonu” gerçekleştirdi.
İstanbul ve Ankara’da aralarında Hürriyet gazetesinin de bulunduğu farklı medya kuruluşlarını ziyaret eden, yaklaşık 20 farklı medya kuruluşunda ve muhalefet partilerinden temsilcilerle görüşen IPI Heyeti, misyon ziyareti sonrasında yayınladıkları raporda, Türkiye’deki izlenimlerini uluslararası kamuoyuyla paylaştı.
Raporun giriş yazısını kaleme alan IPI Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Markus Spillmann, Meclis’te grubu bulunan dört partinden üçüyle görüşen basın özgürlüğü misyonunun, AK Parti temsilcileri ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın danışmanlarıyla görüşme taleplerine ise bir yanıt alamadıklarını belirtti.
42 sayfalık raporda medya kurumlarına ve gazetecilere karşı fiziksel saldırılar, medya organlarına yapılan baskınlar ve el koymalar, gazetecileri doğrudan hedef alan söylemler, bağımsız medyayı ve hükümeti eleştirenleri hedef alan anti-terör yasalarının ciddi endişe kaynağı olduğu ifade edildi. Seçim gecesi yayınlanan raporda gazetecilere yapılan baskıların seçmen yeteneğini olumsuz bir şekilde etkilediği de vurgulandı.
"SORUMLULUK HÜKÜMETTE"
Raporda, “basın özgürlüğünün Avrupa standartlarına ve uluslararası standartlara getirilmesi ve durumun iyileştirilmesi hususunda birinci ve öncelikli sorumluluğun saraya, hükümete ve iktidardaki AK Parti’ye ait olduğu” belirtildi. Raporda, “Delegasyon olarak aynı zamanda tüm gazetecilerin yolsuzluk iddiaları, Kürt sorunu, insan hakları ihlallerine dair iddialar, Suriye’deki çatışmalar, yerel ve bölgesel politikalar başta olmak üzere silahlı çatışmalarla ilgili konular dahil, kamuoyunun çıkarını ilgilendiren haber konularını özgür bir şekilde araştırabilmelerine olanak tanıyan adımların atılmasına davet ediyoruz” denildi.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ GARANTİSİ
Raporun sonuç kısmındaysa şu ifadelere yer verildi:
“Meslektaşlarımızla dayanışma içinde olduğumuzu ve onlara yalnız olmadıklarını göstermeyi; Türkiye’de olup bitenlere ve gazetecilerin demokrasinin bekçisi olma görevlerini yerine getirme gayretiyle çalışırken karşı karşıya kaldıkları şeylere dünyanın dikkatini çekmeyi temenni ediyor, bu baskının sona ermesini talep ediyoruz. (…) Demokratik değerleri destekleyen, istikrarlı, barışçıl ve refah içinde bir Türkiye hepimizin çıkarınadır. Bu nedenle seçimlerin ardından oluşturulacak herhangi yeni bir hükümetin, bu raporda ifade edilen endişeleri dikkate alacağını ve temel insan haklarından olan ifade ve basın özgürlüğünü garanti altına almak için çalışacağını umut ediyoruz.”
“SALDIRILAR CEZASIZ KALMASIN”
Raporda, delegasyon Türkiye’deki yetkililere özellikle şu noktalarda çağrıda bulundu:
- Hürriyet’i ve köşe yazarı Ahmet Hakan’ı hedef alan son saldırılar da dahil gazetecilere ve medya kuruluşlarına karşı şiddet içeren saldırılarla ilgili soruşturmalar eksiksiz ve şeffaf bir şekilde yürütülmeli, gazetecilere karşı şiddet içeren saldırıların cezasız kalmadığından emin olunmalı.
- Kamu yararı gözeten konulara ya da kamuya mal olmuş kişilere ilişkin haberlerde anti-terör yasalarının suistimal edilmesinin önüne geçilmeli, bu tür yasaların tam anlamıyla sadece meşru sınırları içinde ve dar olarak yorumlandığından emin olunmalı
- Hakaret ve iftira sebebiyle cezai yaptırım öngören yasalarda reforma gidilmeli, özellikle de uluslararası standartlara aykırı bir biçimde cumhurbaşkanına eleştiriden abartılı bir şekilde muaf tutan TCK’nın 299. maddesi olmak üzere bu tür yasaların gazetecilerin hedef alınması için kullanılmasına son verilmeli.
- Çoğul ve farklı kaynaklardan bilgi sunan bir kamu yayın hizmetine geçilmesi sağlanarak devlete ait medya kuruluşlarını siyasi baskıdan kurtaracak reformlar yapılmalı.
- Hükümetin eylemlerine ya da siyasetçilere yönelik eleştiride bulunan gazetecilere baskı uygulamak için vergi denetçileri gibi devlet kurumlarının kullanılması son bulmalıdır.
- Ankara’daki bombalamalara ilişkin haberlere getirilen yayın yasağı gibi kamu yararını içeren konularda yayın yasağı uygulamasına son verilmeli, bazı yayın kuruluşlarının uydu ve online platformlardan yayınlarının durdurulması gibi uygulamalar son bulmalı.
- Web sitelerinin ya da URL’lerin bloke edilmesi gibi online içeriklerin sansürlemesi yönünde başka adımların atılmasından ya da sosyal medya hesaplarının kapatılmasından kaçınılmalıdır.
- Gazetecilik faaliyetiyle bağlantılı olarak cezaevinde bulunan tüm gazeteciler serbest bırakılmalı. Birlikte çalıştığı ve kendisiyle birlikte gözaltına alınan iki İngiliz meslektaşı serbest bırakıldığı halde kendisi hala hapiste tutulan Vice News muhabiri Muhammed Resul, derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılmalı.
- Tüm keyfi tutuklamalar ve yabancı gazetecilerin sınır dışı edilmesi sonlandırılmalı.
- Gazetecilerin özgürce örgütlenmesine saygı duyulmalı ve Türkiye Gazeteciler Sendikası’na son yıllarda yapılan baskılar son bulmalı.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’A ÇAĞRILAR
Raporda ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da şu yönde çağrıda bulunuldu:
- Eleştirel yayın yapan medya organlarının sahiplerine ve/veya genel yayın yönetmenlerine doğrudan baskı uygulamaya son verilmesi,
- Gazetecileri hedef alan olumsuz ve düşmanca söylemlerin sonlandırılması,
- Devlet makamında bulunuyor olmanın beraberinde getirmiş olduğu eleştirilere daha fazla açık olunması, eleştirenleri susturmak için hakaret davalarının kullanılmasından vazgeçilmesi ve (Cumhurbaşkanı’nın) tüm destekçilerine ve kendi adına bu davaları açmak isteyenlere bundan kaçınmaları yönünde çağrıda bulunması.