Güncelleme Tarihi:
1783'de Kırım Hanlığı’nın ortadan kaldırılarak Çarlık Rusyası’nın Kırım’ı ilhâkı sonrası Kırım’dan Osmanlı Devleti’ne zorunlu göçler gerçekleşmiştir.
21 Mayıs 1864’ soykırımın sona erdiği tarih
'21 Mayıs 1864' tarihi ise Çarlık Rusyası’nın Kuzey Kafkasya’yı ele geçirmesi ile birlikte gerçekleştirdiği sürgün ve soykırımın sona erdiği tarihtir.
Çarlık Rusyası ile yaşanılan savaş sonrası Kuzeybatı Kafkasya halkları olan Adıgeler, Ubıhlar, Abhazlar ve Karaçay-Malkarlar nüfuslarının yüzde 95’ini soykırım ve Osmanlı Devleti’ne zorunlu göçten oluşan etnik temizlik ile kaybetmişlerdir.
Ubıhların tamamına yakını öldürülmüştü
En ağır soykırımı yaşayan ve Kuzeybatı Kafkasya’da bulunan Soçi kentinin yerel halkı olan Ubıhların tamamına yakını öldürülmüş, kalan sağlar ise Osmanlı Devleti’ne göçe zorlanmış ve böylece bu halkın tamamı yok edilerek tarihten silinmiştir. Yaşanılan acıların yıldönümü olan ‘21 Mayıs’ yıllardır Kuzeybatı Kafkasya halkları tarafından sessizce anılmaktadır.
Zorunlu göçle, 1 milyondan fazla göçmen bu topraklara geldi
Hicri takvimde 1293 yılına denk geldiği için ‘93 Harbi’ diye anılan savaş ise 24 Nisan 1877 tarihinde Çarlık Rusyası’nın savaş ilanıyla başlamış ve 9 ay 7 gün sürmüştür.
II. Abdülhamit döneminde meydana gelen bu savaş bir yıldan az sürmesine karşın Osmanlı Devleti’nin adeta belini kırmıştır.
Hem Tuna Cephesi'nde, hem de Kafkasya Cephesi'nde süren 93 Harbi, Osmanlı Devleti için büyük toprak kaybına neden olmuştur. Osmanlı Devleti’nin Avrupa ve Kafkasya kanatları kırılmıştır. 93 Harbi, Osmanlı Devleti’nin dağılma sürecini başlatan önemli olaylardan biri sayılır. 93 Harbi sonrasında Güney Kafkasya ve Balkanlardan Anadolu’ya zorunlu göç ile bir milyonu aşkın göçmen gelmiştir.
Yüzyıllardır sürgün ve soykırıma uğrayanlar Türkiye’de huzur buldu
1783’de Kırım’ın ilhakı, 1864’te biten Kafkas-Rus Savaşı, 93 Harbi, Balkan Savaşı (1912-13), Birinci Dünya Savaşı (1914-18) ve 1923 sonrası Cumhuriyet döneminde Kırım’dan, Balkanlardan, Kuzey ve Güney Kafkasya’dan sürekli zorunlu göç olmuştur.
Bu zorunlu göçler, modern Türkiye’nin nüfusunu, ekonomisini, tarihi ve kültürel yapısını şekillendirmiştir. Karadeniz, Kafkasya, Balkanlar, Ortadoğu, Orta Asya, Türkiye’nin yakın akraba coğrafyalarıdır. Bu bölgeler nezle olursa, Türkiye’nin burnu akar. Bu bölgelerde yüzyıllardır sürgün ve soykırıma uğrayanlar Türkiye’de huzur bulmuşlardır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin nüfusunun yarısı soykırıma uğramış insanların toruanları
‘1783’, ‘1864’, ’93 Harbi’, ‘1913’ tarihlerini bilmeyen Türk toplumu Ermeni Soykırımı iddiaları yüzünden ‘1915’ tarihini bilmektedir.
Türkiye neden bu soykırım iddialarına karşı hep savunmada kalıyor?
Türkiye neden tarihinden korkuyor?
Aslında, Türkiye geçmişinden korkmamalı.
Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan nüfusun yaklaşık yarısı dünyanın herhangi bir yerinde etnik temizlik, soykırım ve sürgüne uğramış ve bu acılardan kurtulabilmiş insanların torunları değil midir?
İşte soykırıma uğratılan Türkler
Kuzeybatı Kafkasya’dan Adigeler, Ubıhlar, Karaçay ve Balkarlar, Kosaklar (Rus Kazakları), Abhazlar; Kuzeydoğu Kafkasya’dan Çeçenler, Dağıstanlılar, Osetler; Güney Kafkasya’dan Karabağlılar, Azeriler, Ahıskalılar, Terekeme ve Karapapaklar, Acaralar, Gürcüler; Karadenizin kuzeyinden Kırım Tatarları, Ukraynalılar, Beyaz Ruslar; Balkanlardan Balkan Türkleri, Arnavutlar, Boşnaklar, Pomaklar, Ulahlar, Torbeşler, Makedonlar; İspanya’dan Araplar ve Museviler; Ege’den Girit ve Rodos ve diğer Ege adalarındaki Türk ve müslümanlar; Kıbrıs’dan Kıbrıs Türkleri; Orta Doğu’dan Türkler, Filistinliler ve Kürtler; Afganistan’dan Özbekler, Kırgızlar ve diğer Afgan halkları, Orta Asya’dan Özbekler, Türkmenler, Kırgızlar, Kazaklar, Tacikler, Uzak Doğu’dan Uygurlar topraklarında etnik temizlik, soykırım ve sürgüne uğrayarak son 150 yılda Türkiye’ye gelmedi mi?
Haksızlığa uğrayanların vatanı
Aslında, Anadolu binlerce yıldır Türk üst kimliği altında göçmenlerin, sürgüne ve haksızlığa uğrayanların vatan edindiği, huzur bulduğu topraklar olmadı mı?
Peki Türkiye bu gerçekleri neden yüksek sesle telaffuz etmiyor?
Atalarımıza hürmeten sürgün ve soykırım anıtı Türkiye’nin herhangi bir yerine neden dikilmiyor veya dikilmesi için herhangi bir girişimde bulunulmuyor?
Kimi bekliyoruz?
Kafkasya’dan, Balkanlardan, Kıbrıs’dan, Girit’den, Rodos’dan, Kırım’dan, Orta Asya’dan, Doğu Türkistan’dan, Afganistan’dan ve diğer coğrafyalardan gelip Anadolu’yu yurt bilen ataların acılarını hatırlamak için bu ataların bir anıt hakkı yok mudur?
Kırım Tatarlarının tradejisi yok mu?
Türkiye’nin gündeminde sadece Ermeniler var.
Bir kısım Türk aydını Ermeni Tradejisi söylemini benimsemiştir. Son 150 yılda Anadolu’ya göçmek zorunda bırakılan ve günümüz Türkiye nüfusunun yaklaşık yarısını oluşturanların tradejisi yok mu?
Kırım Tatarlarının, Girit Türklerinin tradejisi yok mu?
Hıristiyan olmayanların trajedisi olamaz mı?
Türk aydını köklerinin trajedisiyle de ilgilenmez mi?
Türk aydını komşusunun acılarına ortak olmalıdır. Ama, kökenlerindeki, damarlarında akan kanın tradejisi ile de ilgilenmelidir. Ermeniler tehcire uğradığı ama deportasyona uğramadığı vurgulanmalıdır. Çünkü, tehcir ile Ermeniler Osmanlı Devleti içerisinde zorunlu olarak yer değiştirilmişlerdir. I. Dünya Savaşı koşuları nedeniyle Anadolu’dan Orta Doğu’ya kaydırılmışlardır. Sınırdışı edilmemişlerdir. Ancak, Türk ve müslüman göçmenler sınır dışı edilmişlerdir. Deportasyondan, sürgünden söz edebilmek için sınırdışı edilmek gerekmektedir.
ASALA'lı yıllar
7 Ağustos 1982 tarihinde ASALA terör örgütüne mensup 2 terörist, Ankara’nın Timur’un komutanı ve sağkolu olan Esenboğa'nın adını taşıyan havaalanına silahlı baskın düzenlemişlerdi. 2 güvenlik görevlisi, 2'si yabancı uyruklu 6 yolcu olmak üzere 8 kişi ölmüş, 72 kişi de yaralanmıştı.
Esenboğa baskını ASALA’nın Türkiye’deki ilk eylemi olmuştu. Ermeni kökenli terör örgütlerinin yurt dışındaki Türk diplomatlarına karşı saldırıları 1973 yılında başlamıştı.
1973-94 yılları arasında dünyanın dört kıtasından, 13 ayrı ülkeden, 17 ayrı şehirden (Roma, Marsilya, Atina, Lyon, Paris, Sydney, Kopenhag, Cenevre, Los Angeles, Ottowa, Boston, Lizbon, Burgaz, Belgrad, Brüksel, Viyana, Tahran) Ankara-Esenboğa havaalanına Türk bayrağına sarılı tabutlar ulaştı. 7 Ağustos 1982 tarihinde ASALA terör örgütünün silahlı baskını sonrası Ankara-Esenboğa havaalanında şehitlerimizi anmak için ne yapıldı? Hiç. Havaalanına şehitleri anmak için bir plaket bile konulmadı.
Şehitler için bir köşe bile açılmadı
Onların anısına fotoğrafları bile konmadı. Bir küçük barış heykeli bile dikilmedi. Hiçbir 7 Ağustos’ta Esenboğa havaalanında onların anısına saygı duruşu için sirenler bile çalmadı.
Türkiye’de artık “Atalarımızı Anma” günü kutlanmaya başlanmalıdır.
Halkın hafızası zayıf olsa da devletin ve aydınların hafızası daha kuvvetli olmalıdır. Ermenilerden özür dilemeyi bilen aydınların atalarının acılarına da sahip çıkmasını bilmesi uygun olacaktır.
Ermeniler, Türklerin kapı komşusudur. Aynı ailenin araya ayrılık girmiş parçasıdır. Bu nedenle, terör örgütlerinin ve radikallerin eylemleri Ermeni halkına mal edilemez. Ancak, unutmalayım ki son yüzyıl ile ilgili yalnız Ermenilerin değil Türklerin de acıları büyüktür.