Güncelleme Tarihi:
KÜLTÜR VE EĞİTİM DERNEĞİ (KUBİ) BAŞKANI ARİF ARSLANER:
“25 yıldan beri gençlerle çalışan birisi olarak söylüyorum. İnsan bir gün mutlaka ‘Ben kimim, nereden geldim’ sorusunu soruyor. Biz yapmasak bile bize sorduruyorlar. Hem psikolojik açıdan, hem de zenginlik olması bakımından Türkçe önemli. Türkçe, edebiyatı, sanatı ile güçlü bir dil. İkinci bir dil öğrendiğimizde farklı kültürde düşünmesini öğreniyoruz. Kalıplar içinde düşünmemeyi öğreniyoruz. İki dünyayı daha iyi anlıyoruz. Bu ise iş hayatımıza çok pozitif etkide bulunuyor.
Alman şirketleri için de Türkiye vazgeçilmez bir ülke. Gençlerimiz ne kadar iyi Türkçe öğrenirlerse, değerleri o kadar artar. İş piyasasında iş bulma şansları, üstelik uluslararası piyasada da artar. Türkçeyi iyi bilmek dünyada farklı kapıların açılmasını sağlayabilir. Türkçe insana büyük bir zenginlik katıyor. Türkçeyi Türkiye’nin siyasi konumuna göre değerlendirenler var. İnsanlık tarihi çok uzun. Türkçeyi siyasi gelişmelerden farklı değerlendirmek lazım. Dil aynı zamanda bir kültür aracıdır.”
YÜZEYSEL BAKILIYOR
“Kendine özgüveni olmayan, kökenini bilmeyen, ailesiyle, Türkiye’deki, Avrupa’da farklı ülkelerde yaşayan akrabalarıyla iletişim kuramayan bir gençlik mi istiyorsunuz? Türkçe hem bu ülke, hem de gençler için büyük bir kazanım. Bizdeki muhafazakarlık, derinliği olmayan bir anlayış. Şekilcilik öne çıkıyor. ‘Çocuklar Türkçe öğrense ne olur!’ diye bakıyorlar. Bu çok yüzeysel bir bakış açısı.”
KONUŞURKEN UTANIYORLAR
“Türkçeye karşı büyük bir direnç var. Bu yüzden insanlar Türkçe konuşurken çekiniyor. Büyük bir kesim dışarıdan gelebilecek tepkileri azaltmak için, Almanca bilmeseler bile, çocuklarıyla bu dilde konuşmaya çalışıyor. Pek çok Türk pes etmiş durumda. Oysa ki Türkçe öğrenmek lüks değil, ihtiyaçtır, kişilik katmaktır. Türkçe için hem yetkililere karşı, hem de kendi içimizde mücadele etmeliyiz. Toplumun büyük bir kesimi eğitime istekli görünse de, nasıl ve ne yapması gerektiğini bilmediğinden haklarımızı savunamıyoruz.
Türkçe’nin okullardan silinmesiyle Türk toplumu büyük bir hazinesini kaybeder.”
YA BİR GÜN TÜRKİYE’YE DÖNERLERSE!
“Türkçe, Almanya için zenginliktir. Öyleyse, bu zenginliğin kapısını sadece Türk çocuklarına değil, tüm ulusların çocuklarının öğrenimine açmamız gerekir. Zira Türkçe, sanıldığının aksine Adriyatik kıyılarından Anadolu’ya; Türk Cumhuriyetlerine kadar geniş bir yelpazede konuşulan zengin bir dil ve kültürdür.
Türkçe’nin giderek, entegrasyon adı altında asimilasyona uğraması, yeni kuşaklar tarafından öğrenilmemesi, kültürel zenginliğimizin zamanla yok olmasına; kuşaklararası iletişimin kurulamamasına sebep olur. Şu ya da bu sebeple bir gün anavatanına dönmek durumunda kalan insanımızın anadiline hakim olmaması büyük sorunlar yaşamasına sebep olacaktır. Günümüzde, farklı uluslardan eşlerin evliliklerinden doğan çocukların da bu zenginliğin içine çekilmeleri gerekir. Unutmamak gerekir ki, bu çocukların sayısı da azımsanmayacak kadar fazladır.”
TEMEL OLMADAN BİNA İNŞA EDİLEMEZ
İşadamı Mehmet Kocagöl, dilin hem birey, hem de toplum için hayati önem taşıdığını belirterek Türk toplumuna anadiline sahip çıkma çağrısı yaptı:
“Profesör Dr. Cemal Yıldız’a göre ikinci dil olarak öğrenilen dilin yanında çocuğun birinci dilinin de desteklenmesi gerekir. Bu görüş beyin üzerinde yapılan araştırmalarla da desteklenmektedir. Araştırmalarda elde edilen bulgulara göre, birinci dilin edinilmesinde beyindeki nöronlar (sinir hücreleri) arasında bir takım ilişki ağları kurulduğu ve bunların daha sonra artık değişmediği, diğer tüm öğrenme süreçlerinin bu ağlar üzerinden gerçekleştiği (yani ikinci dil ve diğer öğrenme süreçleri) ve bunlar üzerine kurulduğu belirtilmektedir. Durum böyle olunca, birinci dildeki gelişim süreçlerinin ihmal edilmek hatta bastırılmak suretiyle tehlikeye atılmamasının gerektiği savunulmaktadır.”
ANA DİLSİZ BAŞARAMAZ
Okullarda Türkçe anadil öğretiminde yazma, en önemli becerilerden biridir. Çünkü birey ana diline ne kadar hâkim olursa, yabancı bir dili konuşma ve yazma becerileri ve tüm yaşam ve iş hayatında başarısı da o derece olur.
Bir öğrencinin Almancayı en iyi biçimde yazabilmesi, öğrencinin okuduğunu, duyduğunu iyi anlayabilmesi ancak anadili Türkçeye vakıf olması, dilbilgisi kurallarını bilmesi ve kendini ifade edebilecek kelime hazinesine sahip olmasıyla mümkündür. Temel olmadan bina inşa edilemez.”
ARAŞTIRMALARA GÖRE ANADİL EĞİTİMİ ŞART
Goethe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nin Araştırma ve Öğretim görevlisi Esra Hack Cengizalp ile Heidelberg’deki Egitim ve Sosyal Bilimler Fakültesi‘nin Araştırma Görevlisi Nebiye Hilal Şan, siyasi gelişmelerin, Türkçe derslerinin Almanya eğitim sistemindeki yerini tartışmaları hale getirdiğini söyledi.
Özellikle konsoloslukların sorumluluğunda verilen Türkçe derslerinin kaldırılmasının gündeme geldiğini kaydeden akademisyenler, şu açıklamayı yaptı:
“Ancak Türkçe dili ve öğrenimi Almanya eğitim sisteminin bir gerçeğidir. Bu gerçeği gözardı etmek aynı zamanda eğitimbilimsel olarak edinilen araştırma sonuçlarını da gözardı etmek demektir. Birçok bilimsel araştırma sonucuna göre Türkçenin varlığının ve öğretiminin Almanca dili eğitim ve öğretiminde hiçbir şekilde engel teşkil etmediği anlaşılmıştır.”
SIKINTIYA YOL AÇAR
“Türkçe derslerinin devamlılığı bilimsel açıdan şarttır. Çünkü bu sayede Türkçe’nin düzenli ve sistematik öğretiminin Almanya’da eğitim gören tüm Türk kökenli öğrencilerin okul başarılarına olumlu etkilerinin olup olmayacağı konusu açıklığa kavuşturabilecektir. Türkçe ile dünyaya gözlerini açan, ebeveynleri, akrabaları ve arkadaşlarıyla yani iç ve dış dünyasını paylaşmayı öğrendiği bir dili çocuklardan okula başladığı ilk günden itibaren esirgemek, onlarda duygusal iletişim bozukluklarına ve özgüven sorunlarına yol açabilmekte. Bu sebeple Türkçe derslerinin yoksunluğu hem bireysel yeteneklerin geliştirilmesinin engellenmesine, hem de Türkçe dilinin toplumsal varlığının reddedilmesine yol açacaktır.”
ALMANCAYA KATIYORLAR
“Ana dilini iyi bilen çocuklar, yabancı bir dili daha güzel konuşuyor. Oysa bizim çocuklarımız bir araya geldiklerinde bile ya Türkçe hiç konuşmuyor ya da Almancanın içine katarak, iki dil karışımı yeni bir literatür oluşturuyor.”
AİLELERE ÇAĞRI YAPTI
“Sevgili ebeveynler çocuklarımızı kendi kökenini unutmaması adına korumakla ve onlara kültürlerini öğretmekle yükümlüyüz.
Ne burada Alman, ne vatanında Türk olabiliyor yavrularımız. Eğer geleceğimiz olan çocuklarımızı düşünüyorsak; dilini, kültürünü, değerlerini, örf ve adetleri bilen evlatlar olarak yetiştirmek zorundayız. “
‘SOKAK DİLİ’NE İTİLİYORUZ
Giessen Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi, Frankfurt Türk Öğrenci Platformu üyesi Aykut Kaya:
“Türkçe’nin okullarda ders olması, Türk toplumuna Alman kurum ve kuruluşlarınca önemsendikleri duygusunu verir. Aynı zamanda bulunduğu ülkeye aidiyet hissini artırır. İnanıyorum ki bu kampanya bu yönde kapıyı aralayıp, nihayetinde başarıya ulaşacaktır.
Çalışma hayatında ve eğitim sisteminde Alman diline daha çok muhatap olunması ve ebeveynlerin iş hayatlarından dolayı çocuklarına ilgisizliği, Türkçeyi doğru öğrenme ve kullanma bağlamında olumsuz etki yaratmakta. Bu sebepten dolayı biz gençler ‘sokak dili’ kültürüne itilmekte ve Türkçenin atasözü, deyim ve edebi zenginliklerinden ve derinliklerinden maalesef mahrum bırakılmaktayız. Şüphesiz bu durum gelecek kuşakların karşısına daha büyük bir sorun halinde çıkacaktır.
Anadilini doğru öğrenmekten mahrum kalmış bir çocuğu, köksüz ve meyvesiz bir ağaca benzetmek yanlış olmayacaktır.
İki-üç dile hakim olan gençlerimizin, uluslararası ilişkilerin günden güne sıklaştığı bir dünyada toplumumuz için büyük bir kültürel zenginlik oluşturduklarının farkına varmaları ve gerekli siyasilere ve kuruluşlara sesimizi duyurmak için, gündelik hayatımızın yoğunluğundan bir kaç dakika ayırıp bu kampanyaya destek vermenizi rica ediyorum.”
OKULLARDA KONUŞULUYOR AMA DERS OLMUYOR
Hessen Türk Toplumu Derneği‘nde proje yöneticisi, Frankfurt Üniversitesi’nde doktora öğrencisi, FraTÖP Derneği Başkanı Esad Şahin:
“Türkçe Almanya’daki okullarda her gün konuşulan bir dil. Bugün Almanya’da 4, Avrupa’da 7-8 milyon kişinin konuştuğu, dünyanın yedinci büyük dili. Fakat Almanya’da anadil derslerine katılan öğrenci sayısı her gecen yıl azalıyor. 700 bin potansiyel öğrenciden sadece 20 bini bu derslere katılıyor. Sorunun çözülememesi olasılığı, Türkçenin zamanla Almanya’da yok olmasına veya eğitim ve bilim dili olmaktan uzaklaşmasına yol açacaktır. Berlin’de Türkçe derslerinden belediyenin ücret talep etmesi gibi gelişmeler, kaygıları artıyor.”
VELİLER İLGİSİZ Mİ?
“Hessen’de yetkililer velilerin Türkçeye ilgisiz kaldığını savunuyor. Bu konularda daha aktif çaba sarf etmeliyiz. En azından bu tür kampanyalara destek olmalıyız. Türkiye kökenli vatandaşlarımızın başarılı olması, toplumda etkili olması ve seslerini duyurması için bu gibi kampanyalara destek olmalıyız.”