Güncelleme Tarihi:
Celp belgesi var zarfta. Hürriyet ve benim hakkımda dava açılmış. Duruşma tarihi ve yeri yazılı, bir Amerikan şirketi itibarını zedelediğimizi iddiasıyla 10 milyon dolar talep ediyor. Dilekçe altındaki isme göre şirket sahibi Türk. Ohio’daki merkezini arıyorum, adımı veriyorum, Bir kaç saniye sonra bizi dava eden Türk hattın öbür ucunda.
‘’Nedir bu dava?’’ Anlatıyor: ‘’ Fabrikamızda vidanjör üretiyoruz. İzmir Belediyesi’nin açtığı ihaleyi kazandık. Vidanjörleri gönderdik, haftası dolmadan ‘Bunlar bozuk, çalışmıyor’ haberi geldi. Akabinde bizi dışlayıp rakip firmaya verdiler işi. O firmadan rüşvet aldıklarını sanıyorum. Hürriyet’te bu haber yayımlandı, biz çok eski bir şirketiz, saygınlığımız lekelendi. Zararımızın tazmin edilmesi lazım.
’’ Arkadan gönlümü alıyor: “Sizi basında takip ettim uzun zaman. Hata sizde değil ama gazetenin ABD sorumlusu diye adınız geçiyor.’’
Ertesi sabah telefonla arayacağımı söylüyorum. Amerika baskısı gazeteleri tarıyorum, verilen tarihte
böyle bir haber yok, İstanbul baskısında da yok. İhale İzmir’de, bozuk vidanjör haberi Ege baskısına çift sütun girmiş. Fabrikatör Türk’ü tekrar arayıp ‘’Bizi burada dava edemezsiniz, o haber ABD baskısında yok’’ diyorum.
Evlilik yoluyla fabrikanın sahibi olan Türk kararlı: ‘’İlkin burada kazanacağım davayı, sonra Avrupa ofisinizi, daha sonra da İstanbul merkezine dava açacağım. Ben bu işe iki milyon dolar bütçe ayırdım.
’’ Bu memlekette varlıklı birisi dar gelirliye ıstırap vermek için yanlış iddialarla dava açtığında karşısındakini cüzdan dolusu avukat parası ödemeye mecbur eder. Tüm ısrarlarıma rağmen geri adım atmadı kanalizasyon fabrikatörü. Tanıdık bir Türk musevisi avukat günlerce benzeri davaların evraklarını
inceledi, haberin ABD’de basılmadığını kanıtlayınca dava düştü. Ama bize 8 bin dolara mal oldu.
Bu konuda ilginç bir kaç örneği sıralıyorum:
Eleanor Capogrosso, çevresine korku salmış bir kadın avukat. Hobisi, kişisel dava açmak. Özel dişçisini, New York ve New Jersey’de iki devlet hakimini, ayak ameliyatı için gittiği hastanede odasına geç gelen doktoru, yanlış operasyon yapan hastaneyi, bacağına kahve döken hemşireyi, kiraladığı avukatları aleyhine dava açmakla ün yapmış. New York’ta bir şifa yurdunu da dava etmiş ama şimdi niye olduğunu hatırlamıyor. Amerika’da kimi mesnetsiz, kimi deli saçması nedenlerle para vurmak için onlarca bin dava açılıyor. Çoğu da komik.
Roy Pearson, Washington’lu bir hakim. Kuru temizleyicide pantolonu kaybolunca Kore’li sahiplerine 54 milyon dolar tazminat davası açıyor. Hakim Kore’liler lehine karar verdi ama Pearson temyize başvurdu.
Jerome ve Judith O’Callaghan American Airlines (A.A) ile New York’tan Paris’e uçtu. Akabinde Roma’ya gittiler. Jerome bir katedrali gezerken ayağı takılarak düştü burnu ve dişleri kırıldı. Adam ‘’A.A ayaklarınızı rahatça uzatabilirsiniz diye yanlış reklamla bizi kandırdı. 9 saatlik yolculuk ayak ve sırt ağrılarına sebeb oldu. O yüzden Roma’da düştüm’’ diyerek 100 bin dolar tazminat istedi.
Ed Brewer, çalıştığı hastanede bir kadın hastanın ırzına geçtiği için 10 yıl hapis yedi. Brewer ‘’Bana mani olmadınız’’ diye hastane aleyhinde 2 milyon dolar ihmal davası açtı.
Long İsland’lı doktor Dick Batista, 8 yıl önce ağır hasta karısına böbreğini verdi. Sağlığına kavuşan eşi Dawnell’in, kendisini sürekli aldattığını tesbit eden doktor, açtığı boşanma davasında böbrek nakli yaptığı organına karşı 1,5 milyon dolar istedi. Dava hala devam ediyor.