Güncelleme Tarihi:
Tamam..Pakistan'da inanılmaz Atatürk hayranlığı var..Türkiye'ye kardeş ülke, Türkler'e ise kardeş gözüyle bakılıyor..
Ama, ' bu kadarı da şaka olsa gerek' dedirtecek bir şey öğrendim..
Enformasyon Bakanı Tarık Azim, beni Parlamento Binası'ndaki makam odasında kabul etmeden önce, 'yanımda 1000 Rupi olup olmadığını' sormuştu. O an için bu soru çok da anlamlı değildi. Çantamı karıştırdım. Bütün bir binlik yoktu. 'Tamam o zaman' dedi.
Hikayenin aslı ise yan yana gelince anlaşıldı..Çok da ilginç..Pakistan'da birileri gerçekten Türkiye'yi çok seviyor olsa gerek..
Pakistan bayrağı, Türk bayrağına benziyor. Ama bu, Pakistan'ın yeni 1000 Rupisine Türk bayrağı basmak için yeterli değil. Türkiye'yi çok seven ve İstanbul hatıralarını anlatan Bakan Tarık Azim, işin özünü şöyle anlatıyor: "Bazı paraların şeklini değiştirmek istedik. Beş bin ve bin Rupi'nin rengi ve ölçüsü değişecekti. Yeni tasarımlar, Kabineye geldi. Beğendik. O taslaklar özel bir kağıda çalışılmıştı. Daha sonra, paralar basıldı ve piyasaya sürüldü. O da ne? İnanılmaz bir şey oldu, baskı başka kağıda yapılınca renk değişmiş. Ve, 1000 Rupi'de, Pakistan bayrağı gitmiş yerine resmen kırmızı zemin üzerine beyaz ay yıldızlı bir Türk bayrağı gelmiş. Şikayetler oluşmaya başladı. Ve şikayetler arttı. Biz de, yanlışlıkla olan olayı açıkladık. Bu bayrağın aslında Türk bayrağı olduğunu belirttik..Sonra, garip bir şekilde vatandaşlar şikayetten vazgeçti. Hatta, ' Biz, Türk bayraklı yeni para istiyoruz' diyenler arttı."
Bu inanılması güç ' yanlışlık' hikayesini Bakan Tarık Azim'den dinliyoruz. Ama, sanki bu yanlışlığa o da sevinmiş gibi.
Elinde yeni 1000 Rupi ile poz veriyor..Hatta bana işimi hatırlatırcasına, 'Yakından da fotoğraf çek istersen, daha net görülür' diyor.
İşte o an, Devlet Başkanı Pervez Müşerref'e yakınlığıyla bilinen Enformasyon Bakanı Tarık Azim'e bir telefon geliyor. Telefonda, Ürdüce konuşan Bakan'ın yüzü asılıyor. Konuşma bitiyor. Oldukça donuk ve üzgün bir ifade asılı yüzünde.Öylece..Kötü haber alan biri gibi..Ne olduğunu soruyorum. Sanki, sorduğum soruya doğru cevap alacakmışım gibi..
…..
Bir bakan ve karşısında bir gazeteci..Ülke karışık. İki dost ülke. Konuşulanlar ortak mevzular. Peki, Pakistan nereye koşuyor? Kararsız kardeş ülkede kararı kim verecek..Halk mı, politikacılar mı, dış güçler mi…Yoksa iç güçler mi?
Ben bu soruları ona sormadım..
O an beynimden geçen sorular ve bilmem kaç tane senaryo..İyisi ve kötüsüyle..Tarık Azim'in yüzüne bakıyorum..Sanki, telefonda aldığı haberde beni bir gazeteci olarak ilgilendirecek bir şey var mı, der gibiyim.. Ya da yüzüne öyle bakıyorum.
Öyle bir mesaj veriyor ki..Sanki hava daha da karışacak..Sanki, ülke daha da kararsız günlere gebe…Bu mesaj, konuşulmayan cinsten. Havadaki o garip koku..
………..
Bakan Tarık Azim'le görüştükten sonra hislerim beni yanıltmadı.
'Olağanüstü hal' ilan edildi. Pakistan ciddi bir kaosun içinde. Yaklaşan seçimler öncesi, tedirginlik ve belirsizlik artıyor.
Bakalım, 'Kararsız kardeş ülke Pakistan'ı bundan sonra nasıl günler bekliyor.
Bir yandan, 'Biz terörist yetiştirmiyoruz' diyen medrese yönetimleri ve ülke genelindeki 13500 medresenin siyasi hayata girme çabaları…Benazir Butto'ya seçimlerden önce Pakistan'a gelmemesi yönünde uyarı yapan kendisi de saldırıların hedefi olan Başkan Pervez Müşerref..
Sekiz yıl sürgünden sonra ülkesine dönen asi Benazir Butto..
Eski başbakanlardan Navaz Şerif..
Açlık grevindeki eski kriketçi İmran Khan.
Önümüzdeki günler kararsız kardeş ülkeye nasıl bir denge getirecek bekleyip göreceğiz ama orada yaşadığım günlerden sonra benim temennim, insanlık ve demokrasi adına artık kan dökülmemesi…
SON