Güncelleme Tarihi:
ANNEM REST ÇEKMİŞ
“Babam geldikten dokuz sene sonra biraz da annemin ‘Ya döneceksin, ya da bizi de aldıracaksın. Beş çocukla burada yapamıyorum’ resti üzerine bizi de yanına aldırdı. Annem ve babam için Türkiye çok önemliydi. Biz çocukları, buraya uyum sağlarken ülkemizi, kültürünü ve dilini unutmamamıza hep önem gösterdiler. Senede mutlaka iki defa Türkiye’ye giderdik.”
JORK BANA KÜÇÜK GELDİ
Hamburg yakınlarında elma bahçeleriyle ünlü Jork kasabasında büyüyen Göktaş Rosati’nin meslek yaşamı hiç düz olmamış. Jork’ta doktor yardımcılığını öğrenerek iş hayatına atılan Göktaş Rosati, neden farklı bir sektöre geçtiğini şöyle anlattı:
“Jork küçük bir yer. Oranın ilk Türk ailesiydik. Doktor yardımcılığı mesleğini oradaki ev doktorumuzun yanında öğrendim. Muayenehane eve çok yakındı. Çok şey öğrendim ama bu mesleğin tam istediğim şey olmadığını anladım. Jork bana küçük gelmeye başladı. Ailece gezmeyi çok seviyorduk. Her hafta sonu mutlaka Almanya’nın bir köşesine gidiyorduk. Bu şekilde Almanya’yı belki bir Almandan daha iyi tanıdım. Farklı yerlere gidip, görmeyi çok seviyor, başka ülkeler ve kültürleri çok merak ediyordum. Bu nedenle daha doktor yardımcılığı eğitimindeyken, kafamda hosteslik mesleği vardı. Bu Türkiye’de, İstanbul’da yaşama hayalimle de örtüştüğü için, meslek eğitimimi tamamladıktan sonra hostesliğe geçmek kafamda yer etmişti. İstanbul Hava Yolları’na girdim ve hostes olarak çalıştım. İstanbul’a yerleştim. Ancak süreç içinde hostesliğin de hayal ettiğim gibi olmadığını gördüm.”
DEPREM DÖNÜM NOKTASI OLDU
Göktaş Rosati, iki senelik hosteslik deneyiminden sonra Almanya’ya dönüp, ünlü müzikallerin bilet satışlarını yapan çağrı merkezinde yönetici olarak işe başlamış. Aynı sistemi İstanbul’daki Mydonose Showland için kurmaya gittiği 1999 yılında, yaşamında dönüm noktası olan Marmara Depremi’ni yaşamış. Göktaş Rosati, o günleri şöyle anlatıyor:
“Gittikten bir ay sonra büyük Ağustos depremi meydana geldi. Orada kendi işimizi, gücümüzü bıraktık. Diğer yabancı dil bilen arkadaşlarla beraber, yabancı yardım ekiplerine çevirmenlik yapmak üzere Adapazarı’nda gönüllü çalışmaya gittim. Orada yaşadıklarımı hayatta unutamam. Beni çok etkiledi ve tekrar Almanya’ya dönmeme neden oldu.”
İKİ ÜLKEYİ DE ÖZLÜYORDUM
“Almanya’dayken Türkiye’yi, Türkiye’deyken Almanya’yı özlüyordum” diyen Göktaş Rosati, başvurduğu bir iş ilanı üzerine 2001’de Öger Tours’un rezervasyon merkezi yöneticisi olarak işe başladığını şöyle anlattı:
“Önce çağrı merkezinin yöneticisiydim. Bir yıl sonra 20 kadar havalimanında bulunan Öger Tours’un satış ofislerinin sorumluluğu da bana bağlandı. 2004’de çağrı merkezini Antalya’ya kurdum. Çok başarılı çalışma oldu ve şimdi Thomas Cook için de hizmet veriyor. 2010’da Öger Tours, kurucusu ve sahibi Vural Öger tarafından Thomas Cook’a satıldı. Müşteri hizmetleri, havalimanları ofisleri koordinasyonu görevini sürdürdüm. 2013’de Ege ve İstanbul ürün sorumluğu da bana verildi. Geçen yıl, önceki CEO’muz Björn Walther, kendisinin Thomas Cook’un Oberursel’deki merkezine döneceğini ve görevinin bana devredileceğini söyledi. Çok şaşırdım ve aynı zamanda çok gururlandım. Her şey aklımdan geçti ama dünya devi Thomas Cook’un, hem kadın, hem Türk, hem de Öger elemanı birini CEO yapacağı hiç aklımdan geçmemişti.”
TÜRKİYE’YE GİDEN DOST DÖNÜYOR
“Turizm her ne kadar ticari bir alan olsa da, aynı zamanda insanların ön yargılarıyla bir mücadele enstrümanı. Örneğin ben kendimi Türkiye’nin tanıtım elçisi olarak görüyorum. Ailemle yaşadığım Jork’ta yıllardır kamp için hep Mayorka’ya giden yerel bir futbol kulübü vardı. Onlara Türkiye’ye gitmelerini önerdim. Çok temkinli ve ön yargılıydılar. İkna etmem kolay olmadı. Çok dil döktüm. Sonunda Antalya’ya gittiler. O kadar memnun döndüler ki, bana kocaman bir buket yapıp getirdiler. Artık kampa hep Antalya’ya gidiyorlar. Hatta takımın oyuncuları aileleriyle yıllık izinlerini de Türkiye’de geçiriyor.”
CİDDİ ÖNYARGILAR VAR
“Türkiye diğer tatil ülkelerine nazaran çok ciddi ön yargılarla boğuşmak durumunda. Ama giden de hayran kalıp tam bir dost ve elçimiz olarak dönüyor. Turizmin insanların birbirlerine, farklı kültürlere karşı ön yargıları yenmesinde, hoşgörülü olmasında inanılmaz büyük rolü var. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim. En sadık ve devamlı desteğini aldığımız müşterilerimiz Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenliler. Bunu her gün incelediğim rezervasyon kayıtlarındaki isimlerde çok net görüyorum.”
BROWN, BASKETBOL, BEŞİKTAŞ
Avustralya dışında tüm kıtaları gören, onlarca ülkeyi gezen Songül Göktaş Rosati’nin Türkiye dışında en sevdiği ülke 15 kez gittiği Güney Afrika. Dan Brown, Paolo Coelho ve Elif Şafak gibi yazarların kitaplarını okuyan, bale gösterileri izleyen Göktaş Rosati’nin en büyük tutkusu, eşi Marco ve 10 yaşındaki kızı Nisa ile golf oynamak. Kendi yaş grubunda Aşağı Saksonya üçüncüsü olan kızıyla gurur duyuyor. İlgi duyduğu diğer spor türü ise basketbol. NBL’in ve Türkiye basketbolunun iyi bir takipçisi olan Göktaş Rosati, futbolda ise renkleri ve semtini sevdiği Beşiktaş’ın taraftarı.