Güncelleme Tarihi:
Suriye’de Esad rejiminin devrilmesi, ABD’de gelecek ay göreve başlayacak Donald Trump yönetiminin kısa vadede çözmesi gereken meselelere bir yenisini ekledi. Heyet Tahrir eş Şam (HTŞ) öncülüğündeki muhalif grupların Suriye’de yönetimi ele geçirmesinin ardından gerek Türkiye gerek HTŞ dahil olmak üzere muhalif grupların terör örgütü PKK/YPG’nin bu ülkenin kuzeydoğusunda işgal ettiği toprakları boşaltması yönündeki baskı artıyor. Amerikan Washington Post gazetesine göre, terör örgütü DEAŞ’a karşı mücadele gerekçesiyle yıllardır PKK/YPG’ye destek veren ABD’de ise Suriye konusunda verilecek kararla ilgili belirsizlik hâkim. Trump’ın “Ortadoğu’da savaşlara müdahil olmayacağız” söylemi yeni yönetimin buradaki Amerikan varlığını sonlandırabileceğine işaret etse de ABD’nin PKK/YPG’ye verdiği desteği çekmesinin Washington açısından sonuçları olabileceği yorumları yapılıyor.
‘NEDEN KALALIM Kİ’
Son dönemdeki gelişmeler ışığında Suriye’deki asker sayısını 900’den 2000 dolaylarına çıkaran ABD için buradaki varlığıyla ilgili vereceği kararın birkaç farklı tarafı var. İlk döneminden bu yana dile getirdiği “gereksiz savaşlara girmeyeceğiz” politikasını, ikinci döneminde daha net şekilde uygulaması beklenen Trump, kısa süre önce de bu ülkedeki ABD askerlerini geri çekmek istediğini yinelemişti. Trump’ın ilk döneminde Suriye özel temsilcisi olan James Jeffrey gazeteye verdiği demecinde buradaki ABD varlığının öncelikli amacının DEAŞ terör örgütü ile mücadele olduğunu hatırlatırken, HTŞ’nin de DEAŞ’la mücadelede daha önce başarı sağlaması ve ABD’nin bölgedeki askeri faaliyetlerinin hava saldırılarıyla sınırlı olması gibi faktörlerin “Bu askerleri neden Suriye’de tutmak zorundayız” sorusunu gündeme getireceğini belirtiyor.
YİNE DE BELİRSİZ
Trump’ın ulusal güvenlik danışmanı olarak atadığı Michael Waltz da bölgedeki önceliklerinin DEAŞ’ın bitirilmesini olduğunu vurgulayıp, geçtiğimiz günlerde verdiği bir röportajda Trump’ın “Ortadoğu savaşlarına karışmayacağız” sözlerini hatırlatarak Suriye’den çekilebilecekleri sinyalini verdi. ABD’nin bölgedeki varlığını sonlandırmasına karşı çıkanlar ise Washington’ın terör örgütü PKK/YPG’ye verdiği desteği sonlandırmasının farklı bölgelerdeki ortaklarıyla ilişkileri için olumsuz sonuçlar doğurabileceğini savunuyor.
RUSYA VE İRAN ETKİSİ
ABD’nin bu denklemi çözerken bölgesel aktörlerle ilişkilerini koruması gerekiyor. Moskova ve Tahran’ın bölgede yeni stratejiler geliştirme potansiyeli, İsrail’e karşı olası risk durumu Washington’un alacağı kararı daha karmaşık hale getiriyor. ABD’nin buradaki varlığı bir yönüyle de İran’ın bölgedeki vekil güçlerinin hareketlerini yakından izleme işlevi görüyordu. Rusya’nın Suriye’deki varlığını sürdürüp sürdürmeyeceği de ülkedeki Moskova etkisini bitirmek isteyen Washington açısından karar alma sürecinde önemli bir unsur olabilir.
KANADA, PANAMA VE GRÖNLAND: TRUMP ORALARA EL Mİ KOYACAK
Dört yıllık aradan sonra, Ocak 2025’te Oval Ofis’te işbaşı yapacak olan Donald Trump’ın Kanada’dan sonra Panama ve Grönland’ı “almaya” yönelik açıklamaları ciddi tartışma yaratıyor. Trump’ın ‘Önce Amerika’ politikasının bu kez yayılmacılığı da kapsayabileceği, bu bölgelerin doğal kaynakları ve stratejik konumları nedeniyle eski Başkan’ın sözlerinin ciddiye alınması gerektiği yorumları yapılıyor.
- KANADA: Eski Başkan’ın ilk çattığı ülke Kanada’ydı. Sınırdan gelen “düzensiz göçmenler ve uyuşturucuyu” engellememeleri halinde, ABD’nin en büyük ticari ortağı olan ülkeye ağır gümrük vergileri uygulamakla tehdit etti. Gümrük meselesini görüşmek için Kasım ayında ziyaretine gelen Kanada Başbakanı Justin Trudeau’dan “Kanada Valisi” diye bahseden Trump, ülkenin “ABD’nin 51’nci eyaleti” olabileceğini iddia etti. Trump’ın hamleleri, yeni dönemde de dış politikasını ticari anlaşmalar üzerinden sürdüreceği sinyali veriyor.
- PANAMA: Kanada’nın ardından Trump’ın radarına, bir başka mali mesele olan Panama Kanalı’nın geçiş ücretleri girdi. Amerikan gemilerinden yüksek ücret alındığını belirten eski Başkan, bu durum değişmezse kanalın “eskiden olduğu gibi ABD yönetimine girmesi gerektiğini” söyleyerek Panama Devlet Başkanı’nın tepkisini çekti. 2023’te orta Amerika’da yaşanan kuraklık yüzünden kanalı kullanan gemi sayısı azaldığından, yöneticiler geçiş ücretlerini artırmak zorunda kalmıştı. Kanaldan gerçekleştirilen kargo taşımacılığında ilk sırada ABD bulunuyor.
- GRÖNLAND: Eski Başkan’ın son çıkışı ise, önceki yönetimi sırasında ifade ettiği Grönland’ın mülkiyeti hakkında oldu. Danimarka’ya bağlı özerk adanın “dünya çapında ulusal güvenlik ve özgürlük” için Amerikan mülkiyetine dönmesini zorunluluk olarak niteledi. Yüzde 80’i buz tabakasıyla kaplı adada, “stratejik önemde” bir ABD uzay üssü bulunuyor. Ayrıca petrol ve Rusya ve Çin’den ithal edilen neodimyum ve disprozyum gibi nadir toprak mineralleri rezervlerine ev sahipliği yapıyor. Buzulların erimesiyle önemli ticaret yolları üzerinde bulunacağı öngörülüyor.
BİLGİ NOTU
82 km uzunluğundaki Panama Kanalı, 1881-1914 yılları arasında ABD tarafından inşa edilmiş 1977 yılında ABD Başkanı Jimmy Carter’ın Panama ile yaptığı anlaşma sonrasında yönetimi 31 Aralık 1999’da Panama’ya devredilmişti.