Güncelleme Tarihi:
Hürriyet’e konuşan Irak Kürdistan Bölgesel Hükümeti (KRG) Sözcüsü Safin Dizayi, kendi kaderlerini tayin sürecinde geri döndürülemez bir sürece girdiklerini anlattı. Bölge Başkanı Mesut Barzani’nin partisi KDP’nin uzun süre Türkiye sorumlusu olarak görev yapan Dizayi, Irak Kürdistan’ın da yapılacak referandumda halkın iradesini aldıktan sonra başta Bağdat’la sonra da komşu ülkelerle müzakerelere başlayacaklarını söyledi. Dizayi, ‘Şiddet yoluyla değil diyalogla dostane ve anlaşmalı bir boşanma arzuluyoruz’ diye konuştu. Erbil konuyu resmen Ankara’nın gündemine getirmek için 16 Nisan’daki başkanlık referandumunun bitmesini bekliyor.
Safin Dizayi, Cansu Çamlıbel’in sorularını yanıtladı.
DAVET GELİRSE BARZANİ BARIŞ MASASINA DÖNÜŞTE ROL OYNAR
- Şu anda çok uzak bir ihtimal gibi dursa da Erbil Türkiye’de barış masasına geri dönülmesine nasıl bakıyor?
Kürdistan Bölgesel Hükümeti, Başkan Barzani ve Başbakanımız Türkiye’deki barış sürecini kolaylaştırmak ve desteklemek adına çok şey yaptı ki zaten süreç hem Türkiye halkının genelinin hem de uluslararası toplumun da desteğini almıştı. Maalesef süreç farklı bir yola girdi ama hemen olmasa da gelecekte yeniden sürece dönülmesi için fırsat yaratılabileceğine inanıyoruz.
- Ne kadar yakın bir gelecekten bahsediyorsunuz?
Belli bir zaman diliminden söz edemeyiz. Sürecin yeniden başlaması için gerekli koşulların oluşması lazım. Haziran 2015 seçimleri ve bugün arasında çok fazla şiddet yaşandı, çok fazla kan döküldü. Düşmanlık hasıl oldu. Dolayısıyla da yeni bir başlangıç için belli bir hazırlık sürecine ihtiyaç var.
- Bahsettiğiniz şartların oluşturulması için Mesut Barzani yeniden bir rol üstlenmeye hazır mı?
Eğer tüm taraflar böyle bir rol üstlenmesini isterse eminim ki biz Sayın Barzani’ye Türkiye’deki Kürtlerin büyük saygısını da göz önünde bulundurarak katkı sunmak isteriz.
TÜRKİYE KDP’SİNİN BİZİMLE İLGİSİ YOK
- Barzani’nin Türkiye’de etkisinden bahsetmişken biliyorsunuz artık partiniz KDP’nin burada da bir şubesi var. Hem de referandumda ‘evet’ oyu vereceklerini açıkladılar.
O partinin bizimle bir ilgisi yok. Aynı isme sahip evet ve hatta aynı siyasi felsefeyi paylaşıyor ama Türkiye’nin bir partisi. Yani bağımsızlar. İran ve Suriye’de de birer KDP var ancak hepsi bizden bağımsız. Kendi vizyonlarından ve politikalarından kendileri sorumlu.
SİNCAR’DA PKK PEŞMERGE İLE ÇATIŞMAYI ZORLUYOR
- Sincar’ın IŞİD’den temizlenmesi için PKK’dan destek alındı ancak sonrasında bölgeyi terk etmemeleri nedeniyle aranızda büyük bir ihtilaf yaşanıyor. Irak Kürt yönetimi olarak PKK ile askeri bir çatışmaya gitme ihtimalini ne kadar yüksek görüyorsunuz?
Gerçekçi ve adil olmak durumundayız. Evet Sincar IŞİD tarafından ele geçirildiğinde PKK’nın bazı unsurları Suriye’den gelerek IŞİD’e karşı savaştı. Kendi üstlerine düşen rolü yerine getirdiler, pek çok hayat kurtardılar ve bu yüzden müteşekkiriz. Ancak aynı Kobani’nin kurtarılması için Türkiye üzerinden oraya giden peşmergenin savaşıp kazanıp sonra Irak Kürdistan’ına geri döndüğü gibi şimdi onlar da geri dönmeli. Biz onlara bunu söylüyoruz. Ancak PKK ‘Hayır burada kalacağız ve Yezdiler için bir öz yönetim kuracağız’ diye ısrar ediyor. Sincar Yezidileri Irak Kürt’üdür ve dolayısıyla kendi geleceklerine onlar karar verir, onlar adına başkası değil. İhtilaf buradadır. Son aylarda bazı tatsız olaylar olsa da biz silahlı bir karşı karşıya gelmeden uzak durmaya çalıştık. Ancak maalesef PKK işi bu yöne doğru itiyor.
- Yani Peşmerge PKK ile çatışabilir, doğru mu?
Dediğim gibi son aylarda onların provokasyonlarını tolere etmeye çalıştık ancak devam ediyorlar. Biz karşı karşıya gelmek istemeyiz ancak onlar bunu zorluyor.
KANDİL BAŞKA SİNCAR BAŞKA KANDİL İÇİN ŞU AN BİR PLANIMIZ YOK
- PKK ile çatışma noktasına gelinirse, hükümetiniz bunu bir paket olarak ele alır mı? Şunu kastediyorum; malum PKK’nın baş karargahı Kandil sizin bölgenizde ve yıllardır onları oradan çıkartmak için herhangi bir çatışmaya girmediniz. Bugün Sincar’da bir çatışma olursa Kandil’e de sirayet eder mi?
Kandil çok ayrı bir konu. Saddam rejiminden beri, yani 30 yıldır, PKK Kandil’de. Sincar’daki kaygımız ise Suriye sınırına yakınlığı artı bölgede etkin Şii milislerin Suriye’ye bir kara koridoru açma çabası. Yani Sincar bizim açımızdan öncelikli endişe kaynağı.
- Eğer Sincar ve Kandil’e bakışınız farklı ise o halde Kandil konusunda farklı bir planınız var mı? Barış süreci kapsamında Kandil’in paralel bir süreçle boşaltılması, liderliğin bir kısmına af bir kısmına üçüncü ülkeye gidiş opsiyonları konuşuluyordu. Kandil illa ki benzer bir formatta yani siyasi bir çözümle mi halledilir size göre?
Barış süreci şu an masada değil ve Kandil İran sınırına yakınlığı nedeniyle halledilmesi zor bir bölge. Dolayısıyla bahsettiğiniz işin pek çok boyutu kolay halledilebilir değil. biz umuyoruz ki Sincar’da aklıselim galip gelir ve herhangi bir çatışma yaşanmaz. Ayrıca şunu da hatırlatmam gerekir barış süreci kapsamında bahsettiğiniz senaryolar tartışılırken dahi Türk tarafı Kandil’in kolay bir iş olmadığının son derece farkındaydı. Yani tekrar sürece dönülse bile bu iş kolay olmayacaktır. Ama şu anda Kandil konusunda herhangi bir plan olmadığını söyleyebilirim.
ÇÖZÜM BAĞDAT’LA ANLAŞMALI BOŞANMA
- Son yıllarda Bağdat’taki Irak merkezi hükümetiyle yaşadığınız sorunlar nedeniyle lideriniz Mesut Barzani bağımsızlık referandumunu yeniden gündemine aldı. Kendi kaderinizi tayin referandumu için sanki kafasında bir tarih belirlemiş gibi. Var mı bir takvim?
Bakın, neden buraya geldiğimizi hatırlamak lazım. Yıllarca süren baskı ve şiddetten sonra 2003’te rejim değiştiğinde artık yeni bir dönem başladı diye düşündük. Bağdat’a gidip demokratik ve federal bir Irak için çalıştık. Ancak Şii ortaklarımız önce Sünnileri marjinalize etti sonra da bizim güçlerimizi budayarak kontrolü ele aldı. Parlamenter demokrasi işliyorsa iyi bir şey elbette ancak Irak örneğinde çoğunluk kimdeyse iş orada bitiyor. Parlamentoda 65 sandalyelik bir azınlıkla merkezi hükümetin kararlarında hiçbir etkimiz olamadığını yaşayarak öğrendik. Üç senedir yasal olarak bizim için öngörülen bütçeyi kestiler. Her konuda Bağdat’ın merhametine kaldık. Bu böyle devam edemez. Bağdat’la dostane bir çözüme gitmemiz gerekiyor, yani boşanmak için dostane bir çözümden bahsediyorum. Biz Irak’la iki iyi komşu olabiliriz. 1920’lerde, 1930’larda hep beraber yaşamayı denedik. 1970’lerde özerklik sözü verdiler sonra güçlü hissedip 80’lerde kimyasal silah kullandılar. Enfal katliamını yaptılar. Saddam devrildikten sonra biz her şeye rağmen gönüllü olarak Bağdat’a geri döndük ve yeni Irak için elimizden geleni yaptık. Ama birlikte çalışamadığımız ortaya çıktı. Zaten bir de ülkenin Musul öncesi ve sonrası diye bir gerçeği var. Bütün bu şartlar altında bizim için tek yol Irak Kürdistan’ında bağımsızlık.
REFERANDUM KARTI ELİMİZDE MÜZAKERELERE GİRECEĞİZ
- Tek taraflı bir bağımsızlık ilanından mı söz ediyorsunuz?
Bunu şiddetle değil hem Bağdat’la hem de komşularımızla diyalog içinde yapmak istiyoruz. Referanduma gidildikten sonra halkın yüzde kaçının desteği alınacaksa o sonucu elimize alıp müzakerelere başlayacağız. Yani referandum kartı elimizde olacak ve ‘halkımız bize bağımsızlık yetkisi verdi’ diyebileceğiz. Ama bu kartı almak hemen ertesi gün bağımsızlık ilan edeceğimiz anlamına gelmiyor. Bunun müzakere yoluyla halledilmesi gerekiyor. Herkesten önce Bağdat ile ciddi bir müzakere sürecine girmemiz gerekecek. Sonrasında da umut ediyoruz ki komşularımızla da konuşabilelim ve bu yeni doğumu kendi güvenlik ve istikrarlarına bir tehdit olarak görmesinler. Zaten konuştuğumuz alan sadece Irak Kürdistan’ının sınırlarından ibaret. Bizim İran, Suriye ya da Türkiye topraklarıyla ilgili hiçbir hevesimiz yok. Dediğim gibi bir noktada bütün bunları komşularımızla da konuşmaya hazırız.
- Tarihsel olarak Ankara daima herhangi bir Kürdistan’ın herhangi bir şekilde bağımsızlığına karşı çıkageldi. Dahası bölgesel bir tanım olarak kullanılan Kürdistan kelimesi bile Türkiye’de alerjiyle karşılandı. Son yıllarda Erbil’deki yönetiminiz Türkiye’nin neredeyse bölgedeki tek müttefiki olarak ortaya çıkmış olsa da bağımsızlık kararı Ankara’nın sert tepkisine neden olmaz mı? Bu dosyayı Barzani’nin son Ankara ziyaretinde masaya getirdiniz mi?
Hayır resmi düzeyde birebir görüşmelerde henüz konuşmadık. Ancak akademisyenler ve bazı politikacılar bireysel görüşmelerde zihin jimnastiği yapıyor. Malum Türkiye’nin referandum gündemi var, o nedenle de biz tamamen farklı bir gündem yaratmak istemiyoruz.
ANKARA İLE KONUŞMAK İÇİN REFERANDUMUN BİTMESİNİ BEKLİYORUZ
- Yani referandumun bitmesini bekliyorsunuz, doğru mu?
Zaten referandum bir kaç hafta sonra. Bu sürenin bir ulusun tarihinde çok uzun bir tarih olduğunu düşünmüyorum. Beklemeye hazırız. Elbette Türkiye ile konuşacağız.
IRAK’TA MERKEZİYETÇİ BİR YÖNETİM ANCAK DİKTATÖRLÜKLE OLUR
- Bağdat’la anlaşmalı ve dostane bir boşanmadan yana olduğunuzu söylediniz. ABD’nin tepkisi ne olacak? Türkiye’de yıllardır yaygın ‘Amerika Kürdistan’ı kurduracak’ algısına rağmen rapmen ABD son yıllarda hep ‘tek Irak’ vurgusu yaparak sizden gelen bağımsızlık açıklamalarına mesafe koydu. ABD’nin rızası olmadan Irak Kürtleri nasıl bağımsızlık ilan edecek?
Benim şahsi okumama göre mesele ABD’nin Kürtlerin bağımsızlığına karşı olmasından çok Irak’ın bölgede güçlü varlık göstermesi arzusundan kaynaklanıyor. Zira Irak onlar için stratejik önemde bir ülke. Ancak Irak’ta Kürt sorunu çözülmeden – ki bugüne kadar gerçek anlamda bir çözüm hiç olmadı – güçlü ve istikrarlı bir ülke olma şansı yok. Amerikalıların anlamadığı şu; Saddam’dan sonra bir daha Irak’ta onların arzuladığı şekilde güçlü bir merkezi hükümet olması ihtimali yok. O tarz merkeziyetçi ama güçlü bir yönetim ancak diktatörlükle olabilir. Demem o ki bugünkü şartlarda istikrarlı bir Irak ihtimali yok.
BİZİM ZATEN YASAL STATÜMÜZ VAR TÜRKİYE YA DA SURİYE KÜRTLERİNİN DURUMU ÇOK FARKLI
- Sizin Türkiye ya da Suriye ya da İran topraklarında gözünüzün olmaması bu ülkelerde yaşayan Kürt halkları için bir ilham kaynağı olmanızı engeller mi? Mesela savaşta olan Suriye’de zaten Kürtler askeri anlamda Batı’nın ortağı olarak belli bir başarı elde etmişken sizin örneğinizi bir model olarak almak istemez mi?
Bunların hepsi ayrı konular. Öncelikle hatırlatmak isterim ki Irak’ta Kürtlerin bağımsızlık yolculuğu neredeyse bir asırlık bir tarihe sahip. I. Dünya Savaşı’ndan beri farklı aşamalardan geçtik. Ayrıca 2003’te kurulan yeni ve federal Irak’ın anayasasıyla bölgemiz özerk bir varlık olarak yasal statü aldı. Liderimiz Sayın Barzani Beyaz Saray’da, Downing’de, Elysee’de ve Beştepe’de en üst düzeyde kabul ediliyor. Yani zaten fiiliyatta tanınma var. Yani bizim durumumuzla PKK ile ya da Suriye Kürtleri arasında bir benzerlik kuramazsınız. Bugün Suriyeli Kürtlerin yaşadığı durum maalesef çok uzun sürmeyecek. Zira başkalarının savaşında ölüyorlar ama henüz yaşadıkları ülkede vatandaşlık hakları bile yok. Biz tam da bu nedenle daha gerçekçi olmalarını salık veriyoruz. Son 5 senedir Sayın Barzani Suriye’deki farklı Kürt grupları bir araya getirmek için çok uğraş verdi ancak maalesef PYD bir uzlaşmaya yanaşmadı. Başta bir uzlaşma vardı ama sadık kalmadılar çünkü PKK Suriye’de PYD’yi kullanarak meşruiyet peşinde. Biz ise PKK’ya diğer gruplarla diyalog kanallarını açık tutarak savaş sonrası Suriye’de daha gerçekçi hedefler belirlenmesini salık veriyoruz. Çünkü bu kafayla Suriyeli Kürtlerin istediklerini alması zor.