Güncelleme Tarihi:
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nın ardından Ada’da çatışma yaşanmaması, Kıbrıs sorununu dünya gündeminde geri plana attı ve aradan geçen nesiller, artık sorunun ne olduğunu bile unuttu, Kıbrıs sorununu diplomasinin konusu haline geldi. Doğu Akdeniz’de son yıllarda peşpeşe bulunan doğalgaz kaynakları, konuyu yeniden gündemin üst sıralarına çıkardı. Kıbrıs sorunu aynı zamanda Türkiye’nin AB süreci önüne sürekli engel olarak konuluyor. 2 hafta sürmesi beklenen Kıbrıs konferansındaki konular özetle şöyle:
KİMLER KATILIYOR?
Garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan, İngiltere dışişleri bakanları seviyesinde katılıyor. Kıbrıslı Türk ve Rum liderler de masada yer alıyor. AB; 2004 yılında BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın adıyla anılan Annan planını Rumların reddetmesine rağmen Kıbrıs’ın tümünü AB’ye aldı. Rumlar uluslararası tanınmışlık nedeniyle AB üyesi oldu, Kıbrıslı Türkler, plana ‘evet’ demesine rağmen AB dışında kaldı. KKTC toprakları AB toprağı kabul ediliyor, ancak Kıbrıs sorunu devam etmesi nedeniyle AB müfredatı uygulanmıyor. Eğer konferansta çözüm bulunursa, Kıbrıslı Türkler de otomatik olarak AB üyesi olacak. Bu nedenle AB de masada gözlemci statüsüyle bulunuyor. Zirvenin ev sahibi Birleşmiş Milletler. BM konferansı ve müzakere sürecini yönetiyor.
GARANTÖRLÜK NE DEMEK?
Konferansta pazarlığı yapılacak en önemli konu güvenlik ve garantörlük olacak.
Kıbrıs 1960’a kadar İngiliz sömürgesiydi. Kıbrıslı Türk ve Rumlar, İngiltere’den bağımsızlığını ilan ederek Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında yeni bir devlet kurdu. Türkiye, Yunanistan ve İngiltere kurulan devletin garantörü oldu. Anlaşma garantör ülkelere Ada’ya anayasal düzen bozulması halinde müdahale hakkı veriyor. Rumlar, Yunanistan’la birleşmek için (ENOSİS) 1963’te Türkleri silah zoruyla devletten kovdu. Yunan cuntası da 1974’te Kıbrıs’ta darbe yaparak Yunanistan’la birleşme kararı aldı. Türkiye darbenin hemen ardından garantörlük hakkını kullanarak 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs Barış Harekatı’nı gerçekleştirdi. Kıbrıs sorununda garantörlük pratikte, Türkiye’nin askeri müdahale hakkı, güvenlik ise, Ada’daki Türk askeri varlığı diye anılıyor.
KİM NE İSTİYOR?
Türkiye ve KKTC, garantörlük ile Türk askeri varlığının çözümden sonra da güncellenerek devam etmesini istiyor. Güncelleme, asker sayısının azaltılması anlamına geliyor. Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetimi ise, tam aksini, garantörlüğün kaldırılmasını ve Türk askerinin tamamen çekilmesini talep ediyor. Üçüncü garantör ülke İngiltere ise, bugüne kadar görüşünü açıklamadı. İngiltere için önemli olan, Ada’daki biri deniz diğeri hava olmak üzere 2 askeri üssü. İngiliz üsleri İngiltere’nin toprağı kabul ediliyor ve müzakerelerin de konusu değil. Masada en rahat konumda olan İngiltere.
MASADA KİMLER OTURACAK?
Garantör ülkelerin de katıldığı Kıbrıs konferansının ikincisi yapılıyor. İlk zirve bu yıl Ocak ayında yine İsviçre’de Cenevre kentinde yapıldı. Dışişleri bakanları seviyesindeki ilk zirvede Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Kocyas, “Biz hazır değiliz” diye zaman istemişti. Konferansı ertelendi. Bugün başlayan ikinci zirvede de masada aynı isimler yer alıyor. Türkiye’yi Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Yunanistan’ı Dışişleri Bakanı Nikos Kocyas ve İngiltere’yi de Dışişleri Bakanı Boris Johnson temsil ediyor. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Cuma günü konferansa katılması bekleniyor. AB adına AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans ile Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini masada oturuyor. Konferansta ilerleme olması halinde seviye başbakanlar düzeyine çıkartılacak.
SADECE GARANTÖRLÜK VE ASKER Mİ KONUŞULACAK?
İsviçre’deki konferansta 2 masa kurulacak. İlk masada garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere, yeni Federal Kıbrıs’ta güvenlik ve garantilerin nasıl olacağına karar verecek.
İkinci masada Türk ve Rum liderler Mustafa Akıncı ile Nikos Anastasiadis, Kıbrıs’ta bugüne kadar anlaşamadıkları önemli konuları ele alacak. Bunlar arasında, yeni Federal Kıbrıs’ta Türk ve Rum kurucu devletlerinin haritalarının belirlenmesi, toprak paylaşımı ve Rum ve Türklerin devleti dönüşümlü başkanlıkla yönetmesi gibi önemli konular yer alıyor.
ÇÖZÜM OLURSA, TÜRKİYE VATANDAŞLARI KIBRIS’A AB VİZESİYLE Mİ GİDECEK?
Pazarlık masasındaki en önemli konulardan biri, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, günümüzde KKTC, çözümden sonra ise Federal Kıbrıs’taki konumunun ne olacağı sorusu. Ayrıca, 60 binin üzerinde öğrenci KKTC üniversitelerinde eğitim görüyor. 100 bine yakın Türk vatandaşı çalışma izniyle KKTC’de yaşıyor. Türkiye, çözümden sonda Türk vatandaşlarının Yunan vatandaşlarıyla aynı haklara sahip olmasını istiyor. Bu talep, AB’nin 4 özgürlüğünün Ada’da Türk vatandaşlarına uygulanması anlamına geliyor. 4 özgürlük, serbest giriş (vizesiz giriş), serbest dolaşım, serbest yerleşim ve mülk edinme hakkı diye özetleniyor. Rumlar ise, buna karşı çıkıyor. Yunanistan’ın AB’nin tam üye olduğunu ve Yunan vatandaşlarıyla Türk vatandaşlarına eşit muamele yapılamayacağını savunuyor. Türkiye vatandaşlarının vize alarak Ada’ya gelmesini istiyor.
KONFERANSTAN BİR SONUÇ ÇIKMAZSA NE OLUR?
Kıbrıs sorunu Pakistan ve Hindistan arasındaki Keşmir sorunundan sonra BM gündemindeki en uzun süre devam eden 2’inci müzakere süreci. BM Kıbrıs müzakereleri 1968’de Beyrut’ta başladı ve 49 yıldır aralar verilecek devam ediyor. Sorun çok sayıda lider ve BM genel sekreteri eskitti. BM, Türkiye ve KKTC, İsviçre’deki Kıbrıs konferansının son adım olduğunu ve mutlaka bir çözüm bulunması gerektiğini dile getiriyor, ancak Kıbrıs müzakere tarihi, diplomasilerde nokta olmayacağını, virgül konularak daha sonra devam ettiğini gösterdi. Kıbrıs Rum yönetiminde Şubat ayında başkanlık seçimleri yapılacak. Rum lider Nikos Anastasiadis de seçim propagandasına daha fazla ağırlık veriyor. Rum ve Yunanlıların, sonuç alınmasını engelleyerek müzakere sürecini uzatabileceği tahminleri yapılıyor. Öte yandan kısa sürede çözüm olmazsa, ya da müzakereler çözüm yönünde ilerleme kaydetmezse, Rumların tek yanlı parsellediği Kıbrıs açıklarında Fransız Total ve İtalyan ENI şirketlerinin sondajları başlayacak. Sondajlar Türkiye ve KKTC ile Rumlar arasında yeni bir gerginlik anlamına geliyor.