Güncelleme Tarihi:
“GECELERİ yüzümüzde fareler dolaşıyor, burada bu şartlar altında yaşamaktansa Suriye’de bombalar altında yaşamayı tercih ederim.” Bu sözler; dünyada Suriyeli mültecilerin kaldığı en büyük mülteci kampı olan Ürdün’deki Zaatari Kampı’nda yaşayan Suriyelilere ait. Zaatari Kampı, Suriye sınırına 8 km uzaklıkta. Suriyeli mültecilerin kaldığı en büyük, Kenya’daki Dadaab kampından sonra ise dünyanın ikinci en büyük mülteci kampı. Yaklaşık 140 bin kişi kalıyor. Ürdün’de BM kayıtlarına göre 550 binden, hükümet yetkililerine göreyse 800 binden fazla Suriyeli mülteci bulunuyor. Bunların 230 bini kamplarda, geri kalanıysa şehirlerde kiraladıkları apartman dairelerinde yaşıyor. Ürdün’de çalışma izinleri olmayan ve oldukça kötü koşullarda yaşayan Suriyeli mültecilerin en büyük hayaliyse “Türkiye’ye gelmek.”
HÜRRİYET ZAATARİ KAMPI'NA GİRDİ / Foto Galeri
Kapısında Ürdünlü polislerin nöbet tuttuğu Zaatari Kampı’na girer girmez ilk iş polis merkezine gidiyorum. Polis merkezinin amiri, “Burada duyduğunuz her hikâyeye inanmayın, biz elimizden geleni yapıyoruz. Herkese günde üç öğün yemek veriyoruz. Tabii ki mükemmel değiliz, Ürdün zengin bir ülke değil, kaynakları az, bizim de buradaki imkanlarımız kısıtlı. O yüzden Suriyeliler arasında geri dönüşler başladı. En az 60 bin kişi Suriye’ye geri döndü. Hâlâ da günde 200-300 kişi kampı terk ediyor” diyor.
Hayvanlar gibi yaşıyoruz
Zaatari’de kalan her ailenin trajik bir hikayesi var. Hemen herkes ya iç savaşta yaralanmış ya da ailesinden birisini kaybetmiş. Son iki ayda binlerce aileye konteynır verilmiş ancak kamptaki en büyük problem hâlâ binlerce ailenin daha çadırlarda yaşamak zorunda kalması. 43 yaşındaki Omar Abu Ziyad, Suriye’deyken Dara’da araba tamircisiymiş, ancak kampta ne işi ne de geleceğe dair bir umudu var. “Burada geleceğimiz yok. Hayvanlar gibi yaşıyoruz, sadece yemek yiyip uyuyoruz” diyor.
Türkler daha iyi davranıyor
Amman’da Suriyeli mültecilerin oturduğu, inşaatı yarım kalmış bir apartmana gidiyorum. Apartmanda toplam 32 aile yaşıyor, kimi Şam’dan, kimi Humus’tan, kimi Dara’dan kaçıp gelmiş. Her biri iki odalı olan dairelerde en az altışar kişi yaşıyor. Çoğunluğu dul kadınlardan oluşan apartman sakinlerinin bir kısmıyla dairelerden birinde buluşuyoruz. Hüda Abazit (42), Ürdün’e Dara’dan kaçıp gelmiş. “Türkiye’ye gitmek istiyoruz. Burada bize iş yok. Yetkililer eğer izni olmadan çalışan birilerini yakalarlarsa sınır dışı ediyorlar. Türkiye’deyse Suriyeliler çalışabiliyorlar. Hepsinden önemlisi, Türkler Suriyelilere karşı Araplardan çok daha iyi davranıyor. Orada akrabalarımız var, duyuyoruz” diye anlatıyor.
EVDEKİLER DAHA KÖTÜ DURUMDA
Suriyeli mülteci çocuklara psikolojik destek veren “Syria’s Bright Future” adlı Fransa destekli sivil toplum kuruluşundan Nader Elawa, “Her gün en az dört-beş Suriyeli beni arayıp ‘Türkiye’ye gitmeyi düşünüyorum, nasıl yaparım?’ diye soruyor” diyor.
Suriye bombalarını tercih ederim
Kampta çadırda yaşayan bir aileyi ziyaret ediyorum. Aynı çadırda sekiz kişi kalıyorlar. Kocası, beş çocuğu ve kayınvalidesiyle bir yıl önce Dara’dan kaçan Rima, “Uçaklar Dara’da her yeri bombalayınca buraya kaçtık. Ama burada daha kötü durumdayız. Çadırlarda çok fazla fare ve böcek var. Bazen geceleri yatarken fareleri yüzümüzde dolaşırken buluyoruz” diyor. Sonra 5 yaşındaki kızının yüzündeki kırmızı kabarıklığı gösteriyor: “Bak kızımın yüzünü de fare ısırdı.” Umra Afad (36) ve kocası Muhammed Harb (43), mayıs ayında altı çocukla Şam’ın kırsalından kaçmışlar. Afad, kampta haklarının çok kısıtlı olduğundan ve kendilerine değer verilmediğinden yakınıyor: “Burada olmamızın tek sebebi çocuklar. Onların yaşaması için geldik. Bu şartlar altında yaşamaktansa Suriye’de bombaların altında yaşamayı tercih ederim.”