Güncelleme Tarihi:
Dışişleri Bakanlığı’ndaki toplantıya Müzakere Yüksek Kurulu (MYK) Genel Koordinatörü Riyad Hicab, Suriye Ulusal Koalisyonu Başkanı Enes Abde, Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Emin Bozoğlu, Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı ile Astana toplantısına iştirak eden askeri grupların temsilcileri katıldı. Askeri temsilciler arasında Türkmen Sultan Murad Tümeni yetkilisi Albay Ahmet Osman da yer aldı. Bazı Dürzi ve Arap Alevi din adamları da katıldı. Toplantıda ocak ayında Astana’da yapılan Suriye toplantısının sonuçları ile 20 Şubat’ta yapılacak Cenevre toplantısında muhaliflerin pozisyonunu belirlemek için görüş alışverişinde bulunuldu. Toplantıya katılan bir muhalif yetkili şunları söyledi:
CENEVRE’YE GÜÇLÜ GİDECEĞİZ
“Cenevre’de yapılacak olan toplantıya Müzakere Yüksek Kurulu’nun yanısıra sahada olan muhalif askeri grup temsilcileri de katılacak. Askeri heyet için fikir birliğine varıldı. Rusya’nın istediği muhaliflerin değil, sahada var olan gerçek muhalif grupların Cenevre’de tek vücut olmasının önemi dile getirildi. Rejim ve İran destekli milis güçlerin ateşkes ihlalleriyle ilgili bilgiler paylaşıldı. Pazartesi Astana’da Türkiye, Rusya ve İran dışişleri yetkilileri arasında yapılacak olan ateşkes mekanizması toplantısında bu bilgilerin dile getirilmesini istedik.”
‘FEDERALİZM KABUL EDİLEMEZ’
Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre, bir süredir dolaşımda olan ve Suriye’nin geleceği ile ilgili “Federalizm” kavramını içeren anayasa taslağının da görüşüldüğü dünkü toplantıda, “Yeni anayasa, özerklik, federalizm gibi söylemler benimsenmesinin, bazı çevrelerin tek taraflı gündemlerine hizmet etme tehlikesi taşıdığına” dikkat çekildi. Ankara ve muhalifler Suriye’de siyasi sürecin temel hedefini “siyasi geçiş, yeni anayasa ve seçimler şeklinde” diye yineledi. Toplantıda ayrıca Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden PYD/YPG gibi unsurların Cenevre’de yerlerinin olmadığı da vurgulandı. Rejimin başta Barada Vadisi ve Doğu Guta olmak üzere gerçekleştirdiği ateşkes ihlallerinin ve ateşkes hükümlerine aykırı şekilde toprak kazanımında bulunmasının da kabul edilemez olduğu dile getirildi.