Güncelleme Tarihi:
Esad rejiminin işkenceyle öldürdüğü iddia edilen 11 bin muhalifin dehşet verici fotoğrafları ortaya çıktı. Suriye’den bir askeri polisin kaçırdıkları dahil 55 bin fotoğrafı inceleyen dünyaca ünlü hukukçulardan oluşan bir komisyon, görüntülerin “şüphe götürmeyen bir savaş suçunu” gösterdiğini belirtti. Londra’da Katar adına çalışan bir hukuk bürosu tarafından fotoğraflarla ilgili hazırlanan 31 sayfalık bir rapor, Cenevre-2 konferansının hemen öncesinde BM yetkililerine sunuldu. Uzmanlar fotoğrafların iç savaşı, Esad’ın geleceği ve Cenevre-2’yi etkileyeceğini belirtiyor.
Suriye ordusunda 13 yıl askeri polis olarak görev yapan bir kişi, ülkede yaşanan iç savaş boyunca, rejime bağlı askeri hastanelere ölü olarak getirilen kişilerin fotoğraflarını çekmekle görevlendirildi. Hastaneye getirilen kişilerin tamamı gözaltındayken işkence, elle boğma ve aç bırakılarak öldürülen Suriyeli muhaliflerden oluşuyordu. Askeri polis her gün, ölü olarak getirilen bu kişilerin yüz ve beden fotoğraflarını çekerek, numaralandırıp üstlerine teslim etti. Cesetlerin yüz ve bedenleri üzerine elle yazılan şifreli notlarla beraber çekilen bu fotoğraflar, Suriye ordusu içinde sistematik olarak verilen öldürme emirlerinin yerine getirildiğine dair belge olarak görülüyor.
SURİYE'DEN İNSANLIK DIŞI GÖRÜNTÜLER / Foto Galeri
RAPORUN ORJİNAL TAM METNİ İÇİN TIKLAYIN
BM SAVCILARI İNCELEDİ
Çalışma arkadaşlarıyla iki yılda on binlerce kare fotoğraf çeken askeri polis, sistematik işkenceyle öldürme politikasına dayanamayarak Suriyeli muhaliflerle gizlice irtibat kurdu. Askeri polis, iki yıl boyunca çekilen 27 bin fotoğrafı düzenli olarak bir flaş belleğe kaydetti ve gizlice muhaliflere verdi.
Suriye'deki 'işkence ve infaz' raporunun arkasında Katar var |
|
| |
Suriye'de Esad rejimi tarafından işlendiği belirtilen savaş suçlarına dair belgelerin kaynağı, "Sezar" kod adlı eski bir askeri polis. Suriye askeri polis teşkilatında fotoğrafçı olarak çalışan "Sezar", Katar tarafından desteklenen Suriye Ulusal Hareketi'yle temasa geçerek, flaş belleklere kaydettiği görüntüleri muhaliflere aktardı. Güvenlik nedeniyle sadece "Sezar" ismiyle anılan kaynak, Suriye muhalefetiyle gizlice işbirliği yaptıktan sonra ülkeden kaçtı. Teşkilattaki görevinin öldürülen tutukluların fotoğraflarını çekmek olduğunu belirten "Sezar", yapılan infaz ve işkencelere bizzat şahit olmadığını ifade etti. Katar'ı temsilen çalışan, Londra merkezli ünlü hukuk bürosu "Carter-Ruck and Co." tarafından eski Yugoslavya ve Sierra Leone için kurulan savaş suçları mahkemelerinde görev yapmış savcılara hazırlatılan 31 sayfalık rapor; Birleşmiş Milletler'in yanı sıra hükümetler ve insan hakları örgütlerinin de dikkatine sunuldu. Raporu yayımlayan medya kuruluşlarından Guardian gazetesi, belgelerin, bu hafta gerçekleştirilecek Cenevre-2 barış konferansından önce ortaya çıkmasının da dikkat çekici olduğunu belirtti. Bu arada Katar'ın desteğiyle hazırlanan raporun ilk yayınının El Cezire yerine en büyük rakibi CNN International ve Guardian'a verilmiş olması da ilginç bir detay olarak kayda geçti. |
|
|
Muhaliflerin girişimleri sonucunda, İngiltere’de savaş suçu ve insanlığa karşı işlenen suçlar konusunda söz sahibi uluslararası hukukçular ile adli tıp ve adli fotoğraflar konusunda uzman kişilerden oluşan özel bir komisyon kuruldu. Komisyonda, Birleşmiş Milletler tarafından daha önce savaş suçu işlemiş eski Yugoslavya Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç ve Sierra Leona için kurulan özel mahkemelerde görevlendirilmiş savcılar Sir Desmond de Silva, Sir Geoffrey Nice ve David Crane yer aldı.
Komisyon üyeleri resimleri kaçıran ve güvenlik nedeniyle “Sezar” adını verdikleri askeri polisle görüşmelerinin ardından hikayenin güvenilir olduğuna kanaat getirip ilgili raporu hazırladı. Fotoğrafların ve diğer görüntülerin gerçek olup olmadığı ve üzerlerinde oynama yapılıp yapılmadığı konuları İngiltere’de bir laboratuvarda incelendi. İncelenen materyallerin tümünün müdahale edilmeyen gerçek fotoğraflar olduğu tespit edildi.
AÇIK DELİL
Komisyon toplam 55 bin fotoğraftan 26 binini inceledi. Fotoğraftaki kişilerin, sistematik işkenceye tabi tutulduğu, kurbanlara elleri ve ayakları bağlıyken işkence yapıldığı, tel, ip ve hatta araçlardaki “triger kayışı”na benzer cisimlerle boğulduğu inceleme sonunda tespit edildi. Dikkat çeken bir diğer önemli tespit de açlığın bir işkence yöntemi olarak kullanılması oldu. Komisyon, bu yöntemlerle öldürülen ve 55 bin kare fotoğrafı çekilen kişi sayısının yaklaşık 11 bin olduğu tahmininde bulundu. Fotoğrafları çeken kişiyi, Suriye dışına kaçmasının ardından görgü tanığı olarak da dinleyen Komisyon üyeleri, konuyla ilgili diğer şahitlerin ifadelerine başvurdu. Komisyon, tüm bulguların, savaş suçu için kurulacak hukuk mahkemesince kabul edilebilir “açık deliller” olduğuna karar verdi.Bu delillerin Esad rejimine karşı, “insanlığa karşı suç” ve “savaş suçları” için açılacak davalarda “güçlü deliller” olduğuna karar veren Komisyon, çalışmalarını bir rapor haline getirdi. Rapor tüm Komisyon üyeleri tarafından imzalandı.
RAPORTÖRLER NE DEDİ
SANAYİ ÖLÇEKLİ KATLİAM
Raportörlerden Sir Desmond de Silva, The Guardian’a yaptığı açıklamada belgelerle “sanayi çapında bir katliamın” kanıtlandığını öne sürdü. De Silva, “Bu daha önce elimizde olmayan tarzda bir tüten silah (kanıt). Çok güçlü bir iddiayı ortaya çıkarıyor” dedi.
Sir Geoffrey Nice ise “Devlet başkanının bunlardan ne kadar haberdar olduğunu takip etmek mümkün değil. Nihayetinde herhangi bir savaş suçları mahkemesinde savcı, kanıtların miktarını öne sürerek bu davranış biçiminin üst seviyede onaylanmış olabileceğini söylerdi. Ama devlet başkanını onayladığını söylemek zor olur. Ancak geniş çaplı ve sistematik yapı hükümet onayını almış olmalı” dedi.
Prof. David Crane ise kaybolan kişilere şimdi ne olduğuna dair doğrudan kanıtlar bulunduğunu belirterek şöyle konuştu: “Bu işkence gören, infaz edilen ve ortadan kaldırılan 11 bin kayıp insanoğluna ne olduğuna dair ilk onaylanabilir, doğrudan kanıtlar.”
AÇLIK VE İŞKENCEYLE ÖLDÜRMÜŞLER
Kurbanların çoğu genç erkeklere ait. Fotoğraflarda bir deri bir kemik kalmış çıplak cesetler yer alıyor. Kiminde kan lekeleri dikkat çekerken, işkence izleri de görülüyor. Boğulma ve elektrikle işkenceye dair bariz görüntüler de bulunuyor.
Fotoğraflar arasında yer alan 150 bireye ait görüntüleri inceleyen uzmanlar, yüzde 62’sinde açlık yüzünden bir deri bir kemik kaldıklarını tespit etti. Kurbanların çoğu 20 ile 40 yaşları arasındaki erkeklerdi.
Soykırım gibi
Raporun yazarlarından Sir Desmond de Silva, CNN’e verdiği röportajda fotoğrafları Yahudi soykırımındaki görüntülere benzetti. Silva, cesetlerin, 2’nci Dünya Savaşı’nda sağ kurtulan Nazi kurbanlarını akıllara getirdiğini söyledi. Christiane Amanpour’un konuşan De Silva, “Tabii ki biz karar verecek değiliz. Bizim yapabileceğimiz kanıtları değerlendirmek ve bu kanıtların bir mahkeme tarafından kabul edilebileceği söylemek” diye konuştu.
SORULARLA RAPOR
RAPORU KİM HAZIRLATTI?
Raporu, Katar adına hareket eden Londra’da bir hukuk firması, uluslararası savaş suçlarında güvenilir isim olan üç savcıya hazırlattı. Rapor Birleşmiş Milletler, hükümetler ve insan hakları kurumlarına da iletildi.
RAPORU KİM KALEME ALDI?
Eski Yugoslavya ve Sierre Leone savaş suçları mahkemesinde görev almış eski üç savcı tarafından hazırlandı. 31 sayfalık raporu eski Sierre Leona mahkemesi başsavcısı Sir Desmond de Silva, eski Yugoslavya Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç’in mahkemesindeki savcı Sir Geoffrey Nice ve eski Liberya Devlet Başkanı Charles Taylor’ın hüküm giymesini sağlayan Prof. David Crane kaleme aldı.
SKANDALI KİM SIZDIRDI?
Fotoğrafları, Suriye askeri polisinde görevli bir fotoğrafçı çekti. Kod adı Sezar olarak geçen kişinin kimliği güvenlik nedeniyle gizleniyor. Şimdi Ortadoğu’da bir ülkede olduğu söyleniyor. Fotoğrafları yüklediği harici harddisk ile ülkeden kaçıran Sezar, mart 2011 ile geçen ağustos arasında çekilen 27 bin kareyi Katar’ın desteklediği Suriye Ulusal Hareketi’ne teslim etti.
SEZAR BU FOTOĞRAFLARI NİYE ÇEKMİŞ?
Sezar, soruşturma üyelerine görevinin “öldürülmüş tutukluların fotoğraflarını çekmek ve belgelemek olduğunu” söyledi. Bu fotoğrafları çekmenin amacı, yakınlarına görgü tanığı olmadan ölmüş olduklarını belgelemekti. Bu fotoğrafların en az 11 bin tutukluyu kapsadığı hesaplanıyor.
SEZAR’IN GÖREVİ NEYDİ?
Rapora göre, tutuklular, bulundukları yerde öldüğünde cesetleri, bir tıbbi numara ve adli görevliyle askeri hastaneye getiriliyordu. Sezar’ın görevi bu cesetleri fotoğraflamaktı. Günde hastaneye yaklaşık 50 ceset getiriliyordu. Her bir cesedin görüntülenmesi 15 ile 30 dakika sürüyordu.
ŞİMDİ NE OLACAK?
Suriye Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) üye değil, dolayısıyla mahkemenin Suriye hakkında bir dava açabilmesi ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kararıyla mümkün olabilir. Bu noktada devreye Rusya giriyor. Güvenlik Konseyi’nde veto yetkisi bulunan Moskova, bu yetkiyi yaklaşık üç yıldır devam eden savaş boyunca hep Şam’ın yararına olacak şekilde kullandı. Bu nedenle Konsey’den Suriye’nin UCM’ye gönderilmesi yönünde bir karar çıkması olası görünmüyor. Bugün ya da gelecekte bir dava olasılığı halinde ise üç hukukçunun onayından geçen belgelerin “suçlayıcı kanıt” olarak değerlendirilmesine kesin gözüyle bakılıyor.