Güncelleme Tarihi:
Bir zamanlar Selçuklu ve Osmanlı gibi medeniyetleri de bağrına basan ülke, şimdi terörle, savaşla ve katliamlarla anılıyor. İnsanlar bir umutla terk ediyor ana yurtlarını ve bilinmez bir meçhule doğru koyuluyorlar yola.
Bu yolculuk bazen günlerce sürüyor, bazen de araya giren bir bomba ve silahla yarım kalıyor. Türkiye başta olmak üzere Ortadoğu'nun sayılı ülkelerine sığınan insanlar, umutla sabahlıyor geceleri.
Suriyeliler, geride ekmek teknelerini, evlerini, arazilerini ve güzel günlerini bırakarak geldikleri ülkelerde, en çok da vatanlarının moloz yığını haline gelmesine üzülüyor. Farklı kültürlerin izlerini taşıyan yapıların bir bir harap edilmesi derinden etkiliyor.
Savaş sadece gönülleri yıkmıyor, tarihin sessiz şahitleri han, hamam, külliye ve camileri de tek tek yıkıyor.
Bomba ve havan mermilerinin isabet ettiği bin 300 yıllık tarihi Emevi Camii başta olmak üzere ülkede tarihe ait ne varsa viraneye dönmüş durumda. Geçmişte yüzlerce belki de binlerce alimin yetişmesine tanıklık eden cami, şimdi savaşın çirkin yüzüne şahitlik ediyor. Önce minaresi yıkılan caminin daha sonra şadırvanı ve çevresi bombalandı.
Harabeye dönen, kurşun ve bomba izlerini duvarlarında taşıyan, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan caminin savaşa ne kadar dayanabileceği bilinmiyor ama savaş bu ülkede insanlar kadar tarihi yapıtları da olumsuz etkiliyor.
Suriye'deki muhalif gruplardan İslami Cephe'nin Emevi Camii'ni korumakla sorumlu birliğin komutanı Ebu Ammar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, rejim güçlerinin Emevi Camii'nin çevresinde konuşlandığını ve camiyi ele geçirmek için çeşitli saldırılar gerçekleştirdiğini söylüyor.
Rejim güçlerinin her saldırıda caminin bir bölümünü yakıp yıktığını ifade eden Ebu Ammar, şunları söylüyor:
"Emevi Camii'ni ele geçirerek dünyaya kendi sesini duyurmak isteyen rejim güçleri, önceki gün roket ve havan mermisiye camiye yine saldırdı. Saldırıda cami avlusunun batısındaki revaklar yandı, yıkıldı. Allah'a çok şükür rejimin saldırısın önleyerek camideki yangını söndürdük."
Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Fen-Edebiyat Fakültesi Bölümü Başkanı Doç. Dr. Halil İbrahim Yakar ve Dr. Ahmet Özpay, yaklaşık 6 yıl önce Suriye'deki tarihi han, hamam, külliye ve camileri görüntülüyor.
Yakar'ın arşivinde bulunan 3 bin 600 fotoğraf ve 15 saatlik video, tarihi yapıların inşasında kullanılabilecek nadir belgeleri içinde barındırıyor. Çalışmayı kitap ve belgeselde toplayan Yakar ve Özpay, adeta Halep'in tarihini de arşivliyor.
O dönemde, Halep'teki tarihi eserlerin yıkılıp yakılacağını akıllarına dahi getirmeyen eğitimciler, ellerindeki materyalleri paylaşarak savaş sonrası gerçekleştirilecek restore çalışmalarına katkı sağlamak istiyor.
İç savaş ülkede birçok kenti harabeye çevirdi. Halep, İdlib, Rakka, Hama, Humus, Deyru'z Zor, Dera ile başkent Şam'ın bazı bölgeleri ve Lazkiye kırsalında Esed rejimi ile muhalif grupları, Haseke'de ise IŞİD ile bazı Kürt grupları arasında çatışmalar yaşanıyor.
Savaşta en çok zarar gören kentlerin başında Halep, Şam, Dera ve Deyru'z Zor geliyor. Savaş, moloz yığınına dönen kentlerde altyapıyı kullanılamaz hale getirdi. Bu kentlerde yaşayan az sayıda insan elektrik, su ve gıda ihtiyaçlarını kısıtlı imkanlarıyla gidermeye çalışıyorlar. Hayırseverlerin yardımlarıyla gıda ihtiyacını karşılayan vatandaşlar, suyu çevredeki çeşmelerden temin ediyor.
Havanın kararmasıyla el feneri, pil ve led ışıklarla yaptıkları aydınlatma cihazlarıyla dolaşan vatandaşlar, kimi zaman keskin nişancıların hedefi olmamak için ışıkları kapatıyor. Otomobiller sürücüleri de gece karanlıkta güvenli bölge dışındaki alanlarda farlarını kapatarak seyrediyor.
Hava saldırılarına maruz kalan, çatışmalara şahitlik eden kentlerden göç eden insanlar, güvenli şehir ya da ülkelere sığınarak savaşın sona ermesini bekliyor.
Muhabir: Kaan BozdoğanYayınlayan: Bülent Erdeğer
14:27 05/10/14
"