Güncelleme Tarihi:
Ağustos 2012'nin başında Suriye eski başbakanı Riad Hicab'ın ülkeyi terk etmesi, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın 'çocukluk' arkadaşı general Manaf Talas'ın bile rejime sırtını dönerek muhalif saflara katılması ve rejime karşı oluşan uluslararası baskı Suriye rejiminin karşısındaki muhalefetin elini oldukça güçlendirmişti. Hürriyet’e konuşan eski SMDK üyesi Ammar Kahf, “SMDK’nın başarısız olmasındaki en büyük etken, finansal ve siyasi yardımda bulunan ülkelerin kendi aralarında uzlaşma sağlayamamaları. ‘Geçici hükümet kurulmasına rağmen, sahadaki askeri güçler kendi savunma bakanlarının değil, kendilerine yardım gönderen farklı ülkelere sadakat gösterdi. Tabii ki, SMDK içinde başarısızlığa yol açan yapısal sorunlar vardı ancak başarısızlığa temel neden olarak dış müdahalenin çok büyük olmasını gösterebilirim” dedi. Türkiye’nin SMDK’nın özerkliğine dikkat eden en büyük donör olduğunu ifade eden Kahf, sahadaki durumun kontrolden çıkmasının ardından Türkiye’ye duruma müdahale etmesini talep ettiklerini ancak Türkiye’nin muhalif gruplar içinde kutuplaşmaya neden olmamak amacıyla bilinçli bir şekilde geri durduğunu ifade etti. Birçok ülkenin SMDK’yı tanımasına rağmen bunun kâğıt üzerinde kaldığına dikkat çeken Kahf, “ABD’ye gittiğimizde geçici hükümet yetkilileri olarak VIP salonunu kullanmamıza izin verilmedi. Katar’da elçilik açmamıza rağmen sadece doğum belgesi gibi sembolik işlemler yapmamıza izin verildi” ifadesini kullanıldı.
Koalisyonun kuruluş sürecini aktaran SMDK’nın eski sözcüsü Yaser Tabbara Hürriyet'e grubun 2012 yılındaki kuruluşuna ilişkin, “Genel olarak, Şam’dakine alternatif olabilecek demokratik ve siyasi bir organizasyon yolunda bir adım atmaya çalıştık. Fakat, bunun (birden) Suriye’yi kurtaracağı yanılsaması içinde değildik. Biz sadece uzun bir seyahat için ilk adımı atmıştık” dedi.
‘YÜZDE 70’İ MUHALEFETTEYDİ’
Kahf, 2012 yılında DEAŞ, İran, YPG ve Rusya’nın olmadığı Suriye’nin yüzde 70’ine sahip bir muhalefet bulunduğunu hatırlattı.
Ancak muhalefet 2012 yılında yakalanan askeri üstünlüğü hiçbir zaman mutlak bir zafere dönüştüremedi. Koalisyon içinde derin çatlaklar yaşandığına yönelik söylentilerin bulunduğu günlerde son olarak SMDK üyesi Bessam Melik, Koalisyon'a ağır ithamlarla dolu bir açıklamanın ardından Şam'a döndü. Geçen hafta Fransa'nın SMDK ofislerini kapatmasını talep ettiği haberi ise SMDK tarafından yalanlandı. SMDK, resmi internet sitesinde "Fransa ofisi, Fransa Cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri ile anlık iletişim içinde ve faaliyetlerine devam ediyor" ifadesi kullanıldı.
“İSİM LİSTESİNDE BİRAZ FAZLASI”
New York Times gazetesi, henüz Suriye muhalefetinin rejime karşı en büyük askeri yenilgilerini yaşamadığı 2014 yılında Ben Hubbard imzasıyla yayımladığı bir haberde, “Batı tarafından Beşar Esad’a karşı yürütülen mücadelenin temsilcileri olarak desteklenmelerine rağmen, bu grupların hiçbiri iç savaşta çok önemli bir rol oynamıyor. Koalisyon etkisiz olarak görülüyor, geçici hükümet ise isim listesinden biraz daha fazla anlama sahip” ifadelerini kullanmıştı.
Suriye muhalefetinin sahada ve müzakere masasında eriyip gitmesine neden olan kritik gelişmeler:
Rusya'nın krize müdahil olması
Rejime resmi olarak ilk askeri katkı, 2013 yılında İran destekli Hizbullah’ın Suriye’deki savaşa dâhil olmasıyla gerçekleşti. Ancak rejim en büyük askeri eksikliğini çok cephede savaşmasına rağmen güçlü bir hava gücüne sahip olmamasından alıyordu. İran'ın örgütlediği milisler ve askeri danışmanları bu ihtiyacı karşılamadı. Rusya’nın 30 Eylül 2015’te geniş bir hava gücü ile Suriye’de savaşa girmesi muhaliflerin sahada kazandıkları askeri kazanımların zaman içinde erimesine neden oldu. Rusya hava güçlerinin ağır bombardımanı sonucunda rejim 2016’nın sonunda muhaliflerin elindeki Batı Halep’i ele geçirdi.
Uluslararası toplumun ilgisinin Esad'ın devrilmesinden çok DEAŞ ile mücadeleye kayması
DEAŞ'ın 2014 yılında Suriye ve Irak'ta birçok bölgede alan hâkimiyeti sağlamasının ardından Batı basını ılımlı muhalefetin Esad rejimini devirmek ve yerine geçmek için aday olduğu konusunu daha az gündeme getiriyor; Batı’nın ‘Suriye gündeminin’ en önemli maddesinin hâlâ DEAŞ oluşturuyor.
Obama'nın 'kırmızı çizgi' sözünü tutmaması
ABD eski Başkanı Barack Obama, 2012'de Suriye’de kimyasal silah kullanılmasının ABD için ‘kırmızı çizgi’ olduğunu söylemiş ve aksi durumda ABD’nin ülkeye müdahale edebileceğini ima etmişti. Suriye’de kimyasal silah kullanıldığına ilişkn birçok bulguya rağmen, vaktinde uluslararası topluma verdiği müdahale sinyalinin altında ezildi.