Güncelleme Tarihi:
61 yıl boyunca kanlı Baas rejiminin sert uygulamaları ile boğuşan Suriyeliler arasında bir uyarı nesilden nesile aktarıldı
"Duvarların kulakları vardır..."
'HERKES MUHBİR OLABİLİR, AİLENİZE BİLE GÜVENEMİYORSUNUZ'
Suriye halkı oturdukları kafelerde, bindikleri taksilerde hatta kendi evlerinin oturma odalarında bile Beşşar Esad'ın gizli polisi tarafından duyulabilecekleri korkusuyla özgürce konuşamıyordu. Rejim hakimiyetini sürdürmek için o kadar büyük korku tohumları ekti ki bu tohumlar sivil hayatın her alanına yayıldı. Temizlik işçileri, seyyar satıcılar, iş arkadaşları, herkes muhbir olabilirdi...
ABD'li Washington Post gazetesine konuşan 26 yaşındaki Ayman Rifai bunu şu sözlerle özetliyor:
"Ülkedeki korku öyle bir seviyeye ulaştı ki bazen ailenize bile güvenemeyeceğinizi hissediyorsunuz”
SURİYE HALKI ÇAREYİ GİZLİ BİR KOD GELİŞTİRMEKTE BULDU
Washington Post gazetesinde yer alan habere göre, bu gözetleme ortamı Suriye halkının her şeyi üstü kapalı konuşabilecekleri 'gizli bir kod' geliştirmesine neden oldu.
“The Home that Was Our Country” kitabının yazarı Alia Malek Suriye halkının şifreli bir dile sahip olmak zorunda olduğunu çünkü ülkede ifade özgürlüğü olmadığını belirterek "Nerede olursanız olun, kimin sizi dinlediğini asla bilemezdiniz” diyor ve rejimi “Yokluklarında bile varlardı” diye tanımlıyor.
Esad destekçilerinin misillemesinden korktuğu için isminin sadece ilk ismiyle açıklanmasına izin veren 49 yaşındaki Meysun WP'ye yaptığı açıklamada “Rejim hakkında hiçbir şey konuşamazsınız. Eğer bir şeyden şikayet etmek istersek parmağımızla bir hareket yapar ve tavana işaret ederek hükümeti kastettiğimizi anlatırdık" ifadelerini kullandı.
Suriyeliler yakınlarındaki birinden şüphelendiklerinde “Bu kişinin el yazısı güzel” derlermiş, bu da “Bu kişi muhbir” anlamına geliyor.
Meysun Suriye dışında başka ülkelerde bile kendini güvende hissetmediğini belirterek çevresindeki kişilerin el yazısının güzel olup olmadığını merak ettiğini hatırlıyor.
Suriyelilerin gazeteye verdikleri demeçlere göre, HTŞ önderliğindeki muhalif gruplar Esad rejimini devirdikten sonra bile bu korku tam anlamı ile geçmedi. İnsanlar fısıldayarak konuşmaya devam ediyorlardı.
Şam'da büyüyen ve Dubai'de yaşayan 60 yaşındaki Thabet Birro, internette Esad rejimi ile ilgili paylaştığı yazılarda yıllarca kendi ismini kullanmaktan korktuğunu belirterek “Artık gerçek ismimi kullanabiliyorum, korkacak bir şey kalmadı” dedi ve Suriye'de yaşadığı yıllarda halka açık yerlerde 'dolar' kelimesinin bile kullanılamadığını anlattı;
"İnsanlar ondan 'yeşil' diye bahsediyordu. Yetkililer bunu fark edince, 'maydanoz' ya da 'nane' gibi başka yeşil terimlerle değiştirdiler."
HAPSE GİRMEK: HALASININ EVİNE GİTMEK
Tutuklanma korkusu Suriyeliler için Beşşar Esad'dan önce babası Hafız Esad döneminde başlamıştı. Washington Post'a göre Suriyeliler hapse girmeyi 'halasının evine gitmek' olarak kodluyordu.
Suriye İnsan Hakları Ağı'na göre 2011'den bu yana 110.000'den fazla tutuklu ortadan kayboldu. 15,000'den fazlası ise Esad rejiminin acımasız işkenceleri nedeniyle hayatını kaybetti.
Üstelik kodlanmış dil sadece sivillerle sınırlı değildi. Esad rejimi de kendi uğursuz sözlüğünü kullanıyordu.
Gazeteye göre Suriye gizli polisi bir kişiyi sorgulamak ya da cezalandırmak üzere çağırmak istediğinde onu “bir fincan çay içmeye” davet ediyordu.
45 yaşındaki Abdul Alwareth Lahham, Ocak 2012'de iki gün boyunca gözaltında tutulmuştu. Gardiyanların kendini saatlerce kırbaç ve metal çubuklarla dövdüğünü anlatan Suriyeli bu sözleri doğrularken durum daha yoğunda bunun 'bir fincan kahve' ile değiştiğini söyledi.