Güncelleme Tarihi:
Bunun üzerine partilerde yeni bir cumhurbaşkanı adayı arayışı başladı.
Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) ile kardeş parti Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) bir süre muhafazakar kanatta aday aradı.
Ama düşünülen isimler kabul etmedi.
Tam o sıralarda Sosyal Demokrat Parti (SPD) Genel Başkanı Sigmar Gabriel, beklenmedik bir hamle yaptı.
Gabriel, Federal Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier’i cumhurbaşkanı adayı göstereceklerini ilan etti.
CDU Genel Başkanı ve Başbakan Angela Merkel ile CSU Genel Başkanı ve Bavyera Eyalet Başbakanı Horst Seehofer, Gabriel’in bu çıkışından pek memnun olmasalar da, Steinmeier’in cumhurbaşkanı adaylığına “Evet” dediler.
Nitekim 16 Kasım 2016 tarihinde Recihstag (Reih Meclisi) olarak bilinen Federal Meclis, yani Alman Parlamento binasında Angela Merkel, Horst Seehofer ve Sigmar Gabriel, yanlarına Frank-Walter Steinmeier’i de alarak ortaklaşa bir basın toplantısı düzenlediler.
İşte bu basın toplantısında, Steinmeier’in cumhurbaşkanı adaylığı resmen ilan edildi.
Başbakan Angela Merkel, “Bu dönemde Frank-Walter Steinmeier, en doğru adaydır” diyerek Steinmeier’e övgüler yağdırdı.
Her ne kadar içten içe diş bilese de Seehofer de öyle.
Steinmeier de yaptığı kısa konuşmasında, “Bugün burada karşınızda Federal Dışişleri Bakanı olarak değil, cumhurbaşkanı adayı olarak bulunuyorum” dedi.
***
Evet, işte o günün adayı dün Almanya Federal Cumhuriyeti’nin 12’nci Cumhurbaşkanı seçildi.
Adaylığının açıklanmasından bir gün önce Frank-Walter Steinmeier, Türkiye’ye resmi bir ziyarette bulunmuştu.
Türk tarafı çok açık bir biçimde Almanya’ya PKK teröristlerine ve Gülen yandaşlarına, yani FETÖ’cülere kucak açmakla suçluyordu.
Steinmeier de Türkiye’de düşünceyi ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasını, medya mensuplarının ve rakip politikacıların cezaevine atılmasını, hukuk devleti ilkelerine riayet edilmemesini doğru bulmadıklarını söylüyordu.
Yani zor bir ziyaretti bu.
İşte adaylığı resmen açıklandıktan SPD Genel Başkanı ile birlikte Federal Meclis binasından ayrılırken tesadüfen Steinmeier’e rastladım.
Kendisini tebrik ettim.
Daha ben hiçbir şey sormadan Türkiye’ye yaptığı resmi ziyareti kast ederek, “Çok zor bir ziyaretti” dedi.
1998 yılında Almanya’nın Başbakanı olan Gerhard Schröder’in Aşağı Saksonya Eyalet Başbakanlığı döneminde özel kalem müdürü olarak görev yapan Steinmeir’i 1990’lı yılların ilk yarısından beri tanırım.
Çeşitli etkinliklerde ayaküstü sohbet ettik.
Birkaç kez söyleşi de yaptım.
Duygularıyla değil, mantığıyla hareket eden ve düşündüklerini açık bir şekilde ifade eden biridir.
Ancak bir böbreğini yargıç olan eşine verecek kadar da duygu ve sevgi dolu biridir.
***
Steinmeier, Türkiye’ye ve Almanya’da yaşayan Türk kökenli insanlara hep sıcak bakmıştır.
Nitekim, Federal Meclis’te geçen yıl kabul edilen Ermeni Rezolüsyonuna da baştan itibaren karşı çıkmış ve oylamaya da katılmamaştır.
Steinmeier, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğine de hep destek vermiştir.
Uzun süredir yapılagelmekte olan kamuoyu yoklamalarında, Almanya’nın en çok sevilen ve en çok güvenilen politikacıları sıralamasında ilk sırayı kimseye kaptırmayan Steinmeier, krizlerin yaşandığı bu zor dönemde Almanya için bir şanstır.
Çünkü Steinmeier, ayrıştıran değil birleştiren, bütünleştiren; köprüleri atan değil, köprüler kuran bir politikacıydı.
Şimdi de bu tutumunu devlet adamı olarak sürdürecektir.
Yani Steinmeier, “Herkesin cumhurbaşkanı” olacaktır.
Bundan kimsenin şüphesi yoktur.
Nitekim seçimden sonra yaptığı teşekkür konuşmasında müstakbel cumhurbaşkanı herkesin cumhurbaşkanı olacağını açık bir şekilde dile getirdi.