Güncelleme Tarihi:
SSCB, uluslararası hafızada sonuçları ve meydana getirdiği felaketlerle canlılığını koruyan Afganistan işgalini, askeri bir harekete dönüştürmeden önce Rus Gizli Servisi Devlet Güvenlik Komitesi (KGB) tarafından ülkede yürütülen istihbarat faaliyetleri ve 4 bin 500 kişilik danışman ordusu ile varlığını ülkede hissettiriyordu.
Birinci Dünya Savaşı'nın ardından İngiltere'ye karşı elde ettiği askeri başarıyla 8 Ağustos 1919'da Ravalpindi Antlaşması'yla bağımsızlığına kavuşan ve Türkiye'nin yardımıyla hızlı modernleşme sürecine giren Afganistan, bu tarihten itibaren kabileler arası mücadeleler ile Almanya, ABD ve Sovyet Rusya'nın rekabet alanı haline geldi.
Bağımsızlığının ardından sırasıyla Emanullah Han (1919-1929), Muhammed Nadir Şah (1929-1933) ve Zahir Şah'ın (1933-1973) kral olduğu Afganistan'da, General Muhammed Davud'un 1953 yılında başbakan olmasıyla ülkedeki Rus etkisi daha fazla hissedilmeye başlandı.
General Davud, 1963'te ülkede baş gösteren ekonomik sorunlardan dolayı başbakanlık görevini bırakmak zorunda kaldı ancak iktidar mücadelesinden vazgeçmeyerek 1973'te darbeyle iktidarı ele geçirdi.
General Davud'un iktidarıyla ülkede sol görüşlüler ile İslami düşünceye sahip kesimler arasında gerginlikler ortaya çıktı. Davud, 27 Nisan 1978'de yine sol görüşlü Afganistan Demokratik Halk Partisi (ADHP) öncülüğündeki Nur Muhammed Terakki, Hafizullah Emin, Babrak Karmal ve Hava Kuvvetleri Komutan Yardımcısı Albay Abdülkadir’in "Sevr Devrimi" olarak bilinen darbesi sırasında öldürüldü.
Darbenin ardından oluşturulan Bakanlar Kurulu, cuntanın 30 Nisan günü Kabil radyosunda yaptığı açıklamaların ardından göreve başladı.
Terakki devlet başkanlığı, Emin ve Karmal ise devlet başkan yardımcılığı görevini üstlendi.
Afganistan’da göreve gelen sol görüşlü rejimin halkın dini ve geleneksel dokusu ile radikal bir biçimde oynamaya başlaması halk tarafından tepkiyle karşılandı ve ülke çapında isyanlar çıktı.
Sovyet işgalinin ayak seslerinin duyulduğu yıllarda ADHP içerisinde iki farklı kanadı temsil eden Halk ve Perçem (Bayrak) adlı gruplar, iktidar mücadelesi içerisine girdi. Bu mücadelede Terakki ve Emin hayatını kaybetti.
Sovyetler Birliği Afganistan'ı ADHP'yi kullanarak idare etmeye çalıştı ancak ne Sovyetler ne de ADHP ülke yönetiminde başarılı oldu. Bu başarısızlığa ülkede yaşanan isyanlar da eklenince parti, Sovyetleri ülkesine davet etti.
Bu davet üzerine Sovyet askeri 24 Aralık 1979'da ülkeye ayak basarak 27 Aralık'ta Karmal'ı iktidara getirdi.
İŞGAL YILLARI VE SONRASI
Sovyetlerin sıcak denizlere ulaşmak, Basra Körfezi’ne coğrafi yakınlık sağlamak suretiyle bu bölgede etkinlik kazanmak ve bölgede ABD kuşatmasını kırmak amacıyla oluşturduğu yeni rejim, asli görevinin dışında ideolojik olarak da bazı uygulamaları devreye sokarak Afganistan’daki İslami gruplar üzerinde baskı kurmaya çalıştı.
Öte yandan Orta Doğu’da Mısır’ın İsrail ile yakınlaşması ve Enver Sedat’ın Sovyet cephesinden uzaklaşarak Rusları Orta Doğu’da yalnızlığa itmesi ile oluşan yeni dengeler, Sovyetleri tedirgin etti.
Ayrıca, Afganistan’da yeni rejimin karşılaştığı muhalefet, Afganistan’ı uydu devleti haline getirmek isteyen Sovyetler aleyhine birtakım sonuçların ortaya çıkmasına da neden oldu. Bu durum Afganistan’ın Ruslar tarafından işgal edilmesinin en temel gerekçesini teşkil etti.
Uluslararası dengelerin başat güçleri arasında yer almak niyeti ile Afganistan coğrafyasına asker çıkaran Sovyetler, bu bölgede uzun süre işgali sürdürdü. İslami grupların ortaya koydukları direniş neticesinde bölgedeki askeri varlığına son vermek mecburiyetinde kaldı.
Sovyetler'e karşı halkın ve mücahitlerin ilk direnişi ülkenin Herat vilayetinde başladı. Hükümet bu direnişi kanlı şekilde bastırmak istese de başarılı olamadı. Direniş ülke geneline yayılarak işgalin sonuna kadar devam etti.
Nisan 1988'de SSCB, ABD, Pakistan ve Afganistan arasında Afganistan'daki durumun siyasi çözümü için Cenevre Anlaşması imzalandı. Anlaşmaya göre, Sovyetler, Afganistan'daki askerlerini geri çekecekti. SSCB, anlaşmanın ardından 9 ay içinde askerlerini Afganistan'dan tamamen çekeceğini duyurdu. 15 Mayıs 1988'de başlayan geri çekilme süreci, Afganistan'daki son Sovyet komutanı Boris V. Gromov'un Ceyhun Nehri üzerinde bulunan ve Afganistan’ı Özbekistan’a bağlayan Dostluk Köprüsü üzerinden yürüyerek geçmesiyle sona erdi.
Afganistan'da Ruslara karşı en büyük mücadeleyi çeşitli isimler altında toplanan İslami cepheler verdi. Bu cepheler arasında Mühendis Gülbeddin Hikmetyar liderliğindeki Hizb-i İslami Afganistan, Prof. Burhaneddin Rabbani önderliğindeki Cemiyet-i İslami Afganistan, Seyyid Ahmed Gilani başkanlığındaki Mehaz-ı Milli İslami Afganistan, Sıbgatullah Müceddidi öncülüğünde Cephe-i Milli İslami Afganistan, Mevlevi Muhammed Nebi Muhammedi'nin liderlik ettiği Hareket-i İnkilabi İslami, Mevlevi Yunus Halis önderliğinde Hizb-i İslami ve Abdurrab Resul Sayyaf başkanlığındaki İttihad-ı İslami Bera-i İslami Afganistan ön plana çıktı.
İşgalin sonlarına doğru 1986 yılında Karmal'ın yerini yine SSCB kontrolündeki Muhammed Necibullah aldı ve işgalin ardından başlayan iç savaş sonucunda Necibullah 1992 yılında devrildi. Sıbgatullah Müceddidi ilk devlet başkanı ilan edildi ancak 3 aydan az bir süre görevde kaldı. Onun ardından Mayıs 1992'de Burhaneddin Rabbani devlet başkanı oldu.
Rabbani'nin devlet başkanı olmasıyla ülkede iktidar mücadelesi veren gruplar arasında gerginlikler şiddetlendi ve Rabbani'in iktidarı, Taliban'ın 1996 yılında Kabil'i işgal etmesiyle son buldu.
İŞGALİN YOL AÇTIĞI BÜYÜK TAHRİBAT
Yaklaşık on yıl süren savaşın her iki taraf için de korkunç yıkımları oldu.
Resmi rakamlara göre Sovyetler Birliği, Afganistan'da 5'i general olmak üzere 14 bin 751 asker kaybetti. Savaşta yaralanan, sakat kalan ve hasta olan asker sayısı ise 470 bin kişi civarında oldu. Savaşta 620 bin Sovyet askeri Afganistan'a ayak basmıştı.
Yine resmi rakamlara göre Ruslar askeri malzeme olarak 451 helikopter ve uçak, 147 tank ve 443 top, 11 bin kamyon ve petrol tankeri kaybetti. İşgalin Sovyetler'e maliyeti 50 milyar dolar oldu.
İşgal sırasında ve sonrasında ekonomik sıkıntı içine de giren Sovyetler Birliği'nde, bu savaşın ardından dağılma sürecine giden yolda ilk kıvılcım başlamış oldu.
Rusların manevi kayıpları açısından dünyada güçlü görünen Kızıl Ordu, en geri kalmış ülkelerden Afganistan'da büyük hezimete uğramış oldu.
İŞGAL, AFGANİSTAN İLE BÖLGENİN GELECEĞİNİ KARANLIĞA GÖMDÜ
Savaş, Afganistan tarafında da ağır kayıplara yol açtı.
Savaş sırasında bir milyon "şehit" verildi ve yüz binlerce kadın dul, çocukları ise yetim kaldı.
Ülke nüfusunun üçte biri göçmen oldu. Altyapı tamamen bitti, ülke büyük bir yıkıma maruz kaldı.
En önemlisi de istikrar ve huzurun kaybolmasıydı. Afganistan'da, Sovyet işgali sonrası iç savaş, Taliban ve El-Kaide'nin ortaya çıkması ve ABD'nin 11 Eylül saldırılarını bahane ederek Afganistan'ı işgal etmesiyle huzur ve istikrar hiç geri gelmedi.