Ahmet KÜLAHÇI
Oluşturulma Tarihi: Aralık 11, 2017 10:22
Tarih: 16 Kasım 1995. Yer: Mannheim. Olay: Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) kurultayı. Tek aday 1993 yılından beri SPD Genel Başkanı olarak görev yapan Rheinland-Pfalz Eyalet eski Başkanı Rudolf Scharping’di.
OYLAMA öncesi uzun bir konuşma yaptı.
Zaten iyi bir hatip olmayan Scharping’in konuşması çok sıkıcıydı.
O kürsüde konuşurken delegelerin bir bölümü salonu terk etti.
Scharping konuşmasını bitirdikten sonra kürsüye o dönemdeki SPD’li Saarland Eyalet Başbakanı Oskar Lafontaine çıktı.
Ateşli bir konuşma yaptı.
Özellikle de dar gelirlilere daha fazla sahip çıkılmasını içeren bir konuşma.
Gece gündüz demeden vardiya çalışan insanların kazandıkları her Fenik’in (O zamanlar Euro yerine Mark, Cent yerine de Pfennig kullanılıyordu) vergisini verdiklerini, zenginlerin ise kişisel harcamalarını bile vergiden düşürüp doğru dürüst vergi ödemediklerini söylerken salon alkıştan inliyordu.
Oskar Lafontaine, konuşmasını bitirirken kendisinin de SPD Genel Başkanı adayı olduğunu ilan etti.
Dakikalarca ayakta alkışlandı. Bu hiç beklenmedik davranış, yalnız
Rudolf Scharping için değil, SPD’nin diğer ağır topları için de tam bir sürprizdi.
Oylamaya geçildi.
Oskar Lafontaine 321 delegenin desteğiyle SPD Genel Başkanı seçildi.
Rudolf Scharping ise sadece 190 oy alabildi.
Aralarında sonradan Alman Cumhurbaşkanı olan ve o dönemlerde Kuzey Ren Vestfalya (NRW) Eyalet Başbakanı olarak görev yapan Johannes Rau’nun da bulunduğu SPD’nin ağır topları adete donup kalmışlardı.
Delegeler alkışlarken onlar parmaklarını bile kıpırdatmadılar.
Ancak Rudolf Scharping, bu hezimetin ardından yeniden kürsüye çıkıp, Oskar Lafontaine’i tebrik etti.
“Oskar, bazı şeyler çok acı verdi. Ama geçmişin gölgelerini geride bırakmalıyız. Bizim kendimizden daha önemli bir görevimiz var. SPD’yi hep beraber ileri taşımak” dedi.
Evet, SPD’de hiç de beklenmedik ve alışık olmadık bir darbe yaşanmıştı.
***
TARİH: 7 Aralık 2017
Yer: Berlin
Olay: SPD kurultayı.
24 Eylül’de yapılan genel seçimlerde Almanya Federal Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1949 yılından beri yüzde 20.5’le tarihinin en düşük oyunu alan SPD’nin Genel Başkanı ve başbakan adayı Martin Schulz yine tek adaydı.
Özellikle medya mensupları bu yenilgiden sonra Martin Schulz’un politikasını eleştiren SPD’li Hamburg Eyalet Başbakanı Olaf Scholz’un da tıpkı Oskar Lafontaine gibi bir darbe yapabileceğinden hareket ediyorlardı.
Çünkü Olaf Scholz, Martin Schulz’un bir dönemler Almanya’nın başbakanlığını yapan sosyal demokrat politikacılar Willy Brandt, Helmut Schmidt ve Gerhard Schröder’in yolundan gidebilecek yeteneğe sahip olmadığını söyleyerek, liderlik koltuğuna göz diktiği yönünde sinyaller vermişti.
Ancak beklenen de korkulan da olmadı.
Olaf Scholz, bu cesareti gösteremedi.
***
SPD’nin gençlik teşkilatı Jusos da, seçimden sonra “Bizim yerimiz muhalefet” diyerek büyük koalisyon döneminin kapandığını ilan eden Martin Schulz’un Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri (CDU/CSU) ile yeniden büyük koalisyon görüşmelerine evet demesine sert tepki gösterdi.
Ancak tüm bu eleştirilere rağmen tek aday olan Martin Schulz, delegelerin yüzde 881.9’unun desteğiyle yeniden genel başkan seçildi.
Tabii mart ayındaki kurultayda delegelerin yüzde yüzünün desteğiyle SPD Genel Başkanlığı koltuğuna oturan Martin Schulz, bu sonuçtan da çok memnundu.
Darbe girişimini göze alamayan Olaf Scholz ise delegeler tarafından cezalandırıldı.
6 Genel Başkan Yardımcısı arasında en düşük oyu yüzde 59.3’le Olaf Scholz aldı.