Güncelleme Tarihi:
Çavuşoğlu, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin açıklamalar da bulundu ve soruları yanıtladı.
Türkiye'nin Rusya'dan S-400 hava savunma sistemi alımına ilişkin ve "Türkiye'nin çabalarına ve güvencelerine rağmen ABD'nin şu ana kadar ikna olmamasının başka nedenleri mi var? Washington yönetiminin, F35 programındaki ortaklığımızın bitirilmesi yönündeki adımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?” şeklindeki soruya Çavuşoğlu, Türkiye'nin S-400 hava savunma sistemine ihtiyacı olduğu yanıtını verdi.
Bu konuda Türkiye'nin, Suriye krizinden sonra müttefiklerinden yardım istediğini belirten Çavuşoğlu, bazı müttefiklerin Patriot bataryalarını, İtalya'nın da Samp-T bataryalarını gönderdiğini hatırlattı.
Türkiye'nin hava savunma sistemi alma çabalarını sürdürdüğünü ancak müttefiklerinden alamadığını belirten Çavuşoğlu, "Patriotları da alamadık. Dolayısıyla biz, başka arayışlara girdik ve en iyi teklifi, en iyi teknolojiyi Rusya'dan aldık." dedi.
Türkiye'nin S-400'leri almaya kara verdiğini, imzaları attığını, parasının bir kısmını ödediğini, bir kısımının da krediye bağlandığını belirten Çavuşoğlu, "Her şey bitti, şimdi tamamen teslim süresiyle ilgili çalışmalar devam ediyor. Türkiye'ye bunlar gelecek." diye konuştu.
ABD'nin Türkiye'nin kararlığını gördüğünü ve Türkiye'yi ABD'nin Düşmanlarına Yaptırımlarla Karşılık Koyma Yasası (CAATSA) yaptırımlarına dahil etmeye çalıştığını söyleyen Çavuşoğlu, "Yalnız F-35'ler CAATSA yaptırımı içinde değil. CAATSA'ya baktığımız zaman, çıkan yasaya, F-35'ler yok." dedi.
F-35 pilotlarının eğitimin durdurulmaya çalışıldığını, ABD Savunma Bakan Vekili Patrick Shanahan'ın, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'a mektup gönderdiğini hatırlatan Çavuşoğlu, "Biz onlara şunu söylüyoruz, 'Bu çabalarınız beyhude. Biz S-400'ü aldık'." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin, konuya ilişkin içinde NATO'nun da yer aldığı bir çalışma grubu kurulması teklifini hatırlatan Çavuşoğlu, "Ortaya attıkları iddiaların doğru olmadığını zaten teknik bilgisi olmayan insanlar da biliyor. Neymiş efendim, S-400'ler F35'in sistemine girebiliyormuş. Eğer bu iddialar doğruysa zaten, Suriye'de S-400'ler var ve yüzde 100 Rusya'nın kontrolünde. Bize gelecekler yüzde 100 bizim kontrolümüzde olacak ve NATO'ya tehdit olmaması için biz zaten ön şartlarımızı en başından koyduk." ifadelerini kullandı.
Norveç sınırında da S-400'ler olduğuna ancak Norveç'in F-35'lerinin uçtuğuna dikkati çeken Çavuşoğlu, "Suriye'de İsrail ve ABD'nin F-35'leri S-400'lere çok yakın uçtu. Eğer bu iddia doğruysa zaten çoktan S-400 girdi. Sanki biz bir yere taarruz füzesi almışız gibi, bunu da alabiliriz bu da ihtiyacımız, sanki bir nükleer silah üretmişiz gibi bir savunma sistemi alırken bir müttefikimiz neden bu kadar problem çıkarıyor?" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin bu konuda kararlı olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, "Hiçbir şekilde bu konuda geri adım atmayacağız." dedi.
Türkiye'nin ABD'ye Patriotlar konusunda niyet mektubunu gönderdiğini hatırlatan Çavuşoğlu, "Bir konuda ABD garanti veremiyor. Fiyatta ve teslim süresinde anlaşsak bile Kongreden geçme garantisi verebiliyor musunuz? Hayır veremiyoruz. Veremiyorsanız, yarın Patriot alamazsak, yine başka sistemler alacağız." ifadelerini kullandı.
Fransa'nın Samp-T bataryasını Türkiye'ye konuşlandırma önerisinde bulunduğunu belirten Çavuşoğlu, Fransa'ya teşekkürlerini iletti ve EUROSAM ile Samp-T'lerin alınması için mutabakat zaptı imzalandığını vurguladı.
Türkiye'nin acil olarak savunma sistemine ihtiyacı olduğunu ve bu ihtiyacı Rusya'dan karşıladığını dile getiren Çavuşoğlu, bunun iptal edilmesinin mümkün olmadığının altını çizdi.
Çavuşoğlu, Türkiye'nin kimseyle bir husumeti olmadığına ve bölgesel tehditlere dikkati çekerek, "Ya başkalarına bağımlı bir ülke olacağız ya da tam bağımsız özgür bir ülke olmak için zorluklar da olsa, bunları göğüsleyerek milletimizle beraber, kendi yolumuza devam edeceğiz. Bu yoldan bizi kimse geri çeviremez." diye konuştu.
Türkiye'nin, CAATSA yaptırımıyla karşılaşması durumunda nasıl bir tutum alacağına ilişkin soruya ise Çavuşoğlu, bir ülkenin tek başına bir başka ülkeye savunma sistemine ilişkin bir kararı al ya da alma demesini reddettikleri yanıtını verdi. ABD'nin bu anlayıştan vazgeçmesi gerektiğini vurgulayan Çavuşoğlu, bu tutumdan AB'nin de rahatsız olduğunu belirtti.
Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
"Bir ülkeye yönelik bir hamlede bulunursanız, olumsuz bir adım atarsanız o ülkenin de size vereceği karşılığı vardır. Biz bunu tercih etmeyiz ama ABD bize yönelik olumsuz adımlar atarsa CAATSA ile ilgili, bizim de buna karşı atacağımız adımlar vardır. Zaten bunun çalışmalarını Cumhurbaşkanımız liderliğinde yapıyoruz. Yeri geldiği zaman bunları da açıklarız, bunları da yaparız. Yani ABD bu kararları aldı, biz sessiz sedasız oturalım, ağzımızı kapatalım, ABD ne derse olur gibi bir anlayış yok artık. Bunu bizim kabul etmemiz mümkün değil. Ne olursa olsun biz de bize yönelik bir olumsuz davranış veya bir adım olursa bunun karşılığını mutlaka vereceğiz."
NATO'nun Türkiye'nin hava sahasının sadece yüzde 30'unu koruyabildiğini vurgulayan Çavuşoğlu, "Elbette bu bir milli mesele." dedi.
Çavuşoğlu, muhalefetin bu yönde talebi olması halinde topluca bir bilgilendirme yapacaklarını ifade ederek, "Muhalefete bilgi verme konusunda hiçbir tereddüdümüz olmaz. Veririz. Yeter ki onlar arzu etsinler ama bu bilgileri almadan da 'Türkiye S-400'ü almasın, iptal etsin' gibi açıklamaları da doğru bulmuyoruz. Birilerine hizmet etmesinler. Türkiye Cumhuriyeti devletine ve Türk milletine hizmet etsinler." diye konuştu.
İDLİB'DEKİ SON GELİŞMELER
Bakan Çavuşoğlu, İdlib'de rejim güçlerinin dün Türk Silahlı Kuvvetlerine ait ateşkes gözlem noktasını hedef almasıyla ilgili soruyu şöyle yanıtladı:
"(Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Geir O.) Pedersen geldi. Astana süreci ile ilgili fikrimizi de sordu. Astana sürecinin devam etmesinde fayda var. Bugüne kadar Suriye'de sahada ve masada herhangi bir gelişme olduysa, Cenevre süreci orada hiçbir şey olmamasına rağmen canlı kaldıysa, bunun sebebi Astana'da, yer yer Soçi'de bizlerin muhalefetle, rejimle üç garantör ülke olarak, gözlemci ülkeler olarak, şimdi Irak ve Lübnan'ı da oraya davet erme kararı aldık, birlikte attığımız adımlar sayesinde olmuştur."
Çavuşoğlu, anayasa süreci, rejim ve muhalifler arasında zorla alıkonulanların takası ve diğer güven artırıcı adımların da Astana süreci sayesinde olduğuna işaret etti.
Rejimin İdlib ve Suriye genelinde garantörünün Rusya ve İran olduğunu anımsatan Çavuşoğlu, "Dolayısıyla 'biz rejime söz geçiremiyoruz' mazeretini biz kabul etmeyiz." ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, İdlib'deki radikal grupları oraya Halep'ten, Doğu Guta'dan, Humus'tan, Hama'dan silahlarıyla gönderenin Esed rejimi olduğuna ve rejimin radikal grupların burada bulunmasını bahane ederek saldırmayı amaçladığına dikkati çekti.
"Bu tacizler oldu. Rusya ile ateşkes için beraber çalışıyoruz. Rusya'nın burada sorumluluğunu yerine getirmesi gerekiyor." diyen Çavuşoğlu, şöyle devam etti: "Dünkü tacizlerden 3 askerimiz hafif şekilde etkilendi ama ne olursa olsun, hiç etkilenmese bile bu atışların, tam 10. gözlem noktasını hedef almasa bile, oraya yönelik atışların kasıtlı olduğunu düşünüyoruz. Rusya'ya ve diğer ülkelere gerekli mesajları verdik."
Çavuşoğlu, Suriye'nin geleceği için ve siyasi çözüm için İdlib mutabakatının uygulanması, ateşkesin devam etmesi gerektiğinin altını çizerek, "Güven artırıcı adımlarla beraber kalıcı bir siyasi çözüme odaklanmamız lazım." dedi.
Anayasa komitesi konusundaki tıkanıklığa da değinen Çavuşoğlu, "Sivil toplum listesinde 6 kişide problem var. Bunlar sivil toplumu temsil etmiyor." şeklinde konuştu.
Bakan Çavuşoğlu, bu kişilerin içinde rejimin eski merkez bankası başkanı, siyasi parti başkanı, savcı olduğunu vurgulayarak, hem BM hem Türkiye'nin itiraz ettiğini aktardı.
Rusya'nın 3 artı 3, 4 artı 2 şeklinde formüller sunduğunu kaydeden Çavuşoğlu, 4 kişinin kaldığı ve iki kişinin değişeceği formülü kabul ettiklerini, Rusya'dan yanıt beklediklerini bildirdi.
Çavuşoğlu, bir an önce Rusya, Türkiye ve İran olarak Cenevre'de bir araya gelip komitenin kurulduğuna yönelik açıklamanın yapılması gerektiğini belirterek, "Eğer sözlerinde dururlarsa, normal şartlarda çok yakınız." dedi.
SUUDİ ARABİSTAN İLE İLİŞKİLER
Bakan Çavuşoğlu, "Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile Kral Selman arasında kısa süre önce bir telefon görüşmesi yapıldı. Ayrıca Türkiye, Suudi topraklarına yönelik son füze saldırısını kınadı. İki ülke arasında bir normalleşme mi başlıyor?" sorusu üzerine, Türkiye'nin kime yapılırsa yapılsın terör saldırılarını her zaman kınadığının altını çizdi.
Türkiye'nin Suudi Arabistan ile ikili bir meselesinin olmadığını vurgulayan Çavuşoğlu, "Geçmişte Mısır sebebiyle biraz vardı. Dışişleri bakanı olarak ilk göreve başladığım günlerde bunu gördüm ve kendilerine dedim ki 'Bizim sizinle ikili bir problemimiz var mı?' Hayır, yok. Mısır dolayısıyla siz bize niye bu şekilde yaklaşıyorsunuz?" dedi.
Çavuşoğlu, Türkiye ile Suudi Arabistan'ın arasının iyi olması durumunda diğer birçok konuda birlikte adım atılabileceğine dikkati çekerek, iki ülke arasındaki ilişkilerin, Kral Selman göreve geldikten sonra çok daha iyi bir noktaya geldiğini belirtti.
Bakan Çavuşoğlu, Kaşıkçı olayını ikili ilişkilerden bağımsız tuttuklarını dile getirerek, burada bir cinayetin olduğunu, cinayetin İstanbul'daki başkonsoloslukta işlendiğini ve cinayeti işleyenlerin de Suudi Arabistan'dan gelen kişiler olduğunu anımsattı.
Bu kişilerin isimlerinin belli olduğunu ve Kaşıkçı'yı öldürdüklerini itiraf ettiklerini kaydeden Çavuşoğlu, "Bu gelişmelerden sonra Suudi Arabistan'ın bize yönelik yaklaşımı değişmeye başladı. Cinayetin aydınlatılması ve cinayeti işleyenlerin yargı önünde hesap vermesi konusundaki talebimizi ilettik." dedi. Çavuşoğlu, Suudi Arabistan'ın bu konuda ortak komisyon kurulması talebinde bulunduğunu hatırlatarak, "Bu süreç de çalışmadığı gibi başkonsolosluğa girme noktasında bunu geciktirerek suistimal ettiler. Bunu söylememiz lazım." ifadelerini kullandı.
"KAŞIKÇI, ULUSLARARASI BİR PROBLEM"
Cemal Kaşıkçı cinayetinin uluslararası bir problem olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, Birleşmiş Milletler (BM) Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard'ın konuya ilişkin taslak raporunu hazırladığını, nihai hale gelmesinin ardından yakın zamanda açıklanabileceğini söyledi.
Bakan Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu, bir cinayet meselesi. Eğer bu cinayete göz yummamızı, kapatmamızı veya hiçbir şey söylemememizi istiyorlarsa bu, doğru bir yaklaşım değil çünkü bu bir cinayet. Bunun sorumluluğu var. Yerel işbirlikçinin kim olduğunu söylemediler. Şimdi 'Hepimiz Müslümanız' diyoruz. İslam Zirvesi de Mekke'de oldu, o da tamam. Öldürdüğünüz kişinin cesedi nerede, bunu bile söylemediniz? Müslüman ölür, öldürülür, şehit düşer, başka türlü ölür ama en azından Müslüman olmasa bile herkes defnetmek ister.
Cenaze nerede? Ceset nerede? Bu konularda hiçbir bilgi verilmedi. Bizden kaynaklanan sorunlar değil."
Kaşıkçı olayını ikili ilişkilerden bağımsız tuttuklarının altını çizen Çavuşoğlu, "Ama onlar gördüğümüz kadarıyla tam bağımsız tutmuyorlar. İlişkilerimizi de buna bağlamaya çalışıyorlar." dedi.
Çavuşoğlu, "Cumhurbaşkanımızın Kral Selman'ı bayramda araması, bizim (açımızdan) Suudi Arabistan'la ikili düzeyde hiçbir problemimiz olmadığının göstergesidir." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) dönem başkanlığını Suudi Arabistan'a devretmesinin de rotasyon kaynaklı olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, "Suudi Arabistan'ın 3 yıllık dönem başkanlığında ümmet için, Filistin için ve İslam dünyası için yapacakları tüm çalışmalarda yanlarında olacağımızı söyledik." diye konuştu.
KÖRFEZ'DEKİ GERİLİM
Çavuşoğlu, Körfez'de tankerlere yönelik saldırıların son derece endişe verici olduğunu belirterek, "Ama alelacele bir ülkeye yıkmaya çalışmanın da bir faydasının olmadığını düşünüyoruz. Biz burada 'Kimse temizdir, kimse suçludur.' demiyoruz ama bunun ciddi bir şekilde soruşturulması lazım." ifadelerini kullandı.
Benzeri saldırıların daha önce de olduğunu hatırlatan Çavuşoğlu, arkasında ne olduğuna iyi bakmak gerektiğini dile getirdi.
Çavuşoğlu, yaşananların bölgede tırmanmaya yol açtığına işaret ederek, İran'ın bu konuda bir sorumluluğunun olmadığı yönündeki açıklamasını anımsattı.
Bunları dikkate alarak ciddi bir soruşturma ve incelemenin yapılması gerektiğini vurgulayan Çavuşoğlu, "Bunun sebebini bulmak lazım. Aksi taktirde bu bölgedeki buna benzer adımlar gerilimi daha da arttırabilir." diye konuştu.
İRAN'A YÖNELİK YAPTIRIMLAR
Bakan Çavuşoğlu, İran'a yönelik yaptırımları doğru bulmadıklarını belirterek, AB ve Avrupa ülkelerinin de bu yaptırımları doğru bulmadığına işaret etti.
Avrupa'da bazı ülkelerin İran'a yönelik yaptırımlara ilişkin INSTEX mekanizmasını kurduklarını ancak henüz uygulamaya geçmediğini anımsatan Çavuşoğlu, "Biz de İran'la buna benzer bir mekanizma mı kuracağız, INSTEX'e mi dahil olacağız, onu da değerlendiriyoruz. Hem İran'la görüşüyoruz hem Avrupalılarla görüşüyoruz." ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, yaptırım yöntemiyle soruna çözüm bulunamayacağına dikkati çekerek, İran'la ancak angajmana girerek ve müzakere edilerek soruna çözüm bulunabileceğini kaydetti.
İran'la Türkiye'nin asırlardır komşu olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, Türkiye'nin özel sektörde bazı çekinceler yaşansa da devlet olarak İran'la ticaretin devam ettirildiğini belirtti.
KUDÜS KONUSU
ABD'nin Kudüs meselesine ilişkin tavrına değinen Çavuşoğlu, "ABD'nin Kudüs konusunda, Filistin ve de Orta Doğu konusunda tek taraflı attığı adımların bugüne kadar bir faydasını görmedik. Esasen bir konuda bir ülkenin ya da bir kurumun inisiyatif alabilmesi, arabuluculuk yapabilmesi için tarafsız olması, objektif olması lazım. ABD taraf tutuyor. Bunu da tüm dünya görüyor." diye konuştu.
ABD'nin tavrının dünyada da destek görmediğini anımsatan Çavuşoğlu, "Orta Doğu sorununu çözmenin parametreleri belli. İki devletli çözüm." dedi.
Çavuşoğlu, bunun dışındaki bir alternatifin sorunu çözmeyeceğini ifade ederek, şu değerlendirmede bulundu:
"Kudüs'ü, Filistin'i paraya değişen bir çözümü bizim kabul etmemiz mümkün değildir. Bizim kriterimiz de şudur. Filistinlilerin kabul etmeyeceği hiçbir çözümü Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti olarak bizim de kabul etmemiz mümkün değildir. Dolayısıyla burada parayla her şeyi satın alma planı görüyoruz. Bahreyn'deki konferansın da buna yönelik olduğunu düşünüyoruz. Filistinlilerin yaptığı çağrıda da bunu görüyoruz. Bu tür çabaların, 'parayla her şeyi hallederiz' düşüncesinin Kudüs meselesinde işlemeyeceğini, ABD ve İsrail'in anlaması gerekiyor."
Türkiye'nin, Filistin ve Kudüs davasını asla bırakmayacağını vurgulayan Çavuşoğlu, BM Filistinli Mültecilere Yardım Ajansının (UNRWA) maddi sıkıntılarını gidermek için de çalıştıklarını belirtti.
DOĞU AKDENİZ MESELESİ
Doğu Akdeniz'deki gelişmelere de değinen Çavuşoğlu, "Akdeniz'deki tüm ülkelere mesajımız şudur, 'Türkiye'yi dışlayan, Türkiye'nin içinde olmadığı hiçbir anlaşma geçerli değildir.' Akdeniz’de biz de varız, bizim de kıta sahanlığımız var. Kıta sahanlığımızın sınırları bellidir. Bunu da BM'ye kaydettik. İkincisi biz, kendi kıta sahanlığımız içerisinde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC), Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına (TPAO) ruhsat verdiği alanlarda sismik araştırma ve sondaj yapıyoruz . Eskiden sadece sismik araştırma yapardık çünkü bizim sondaj gemimiz yoktu. Şimdi FATİH1 gemimiz hemen Kıbrıs'ın batısında sondaja başladı." ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, bölgeye ikinci sondaj gemisinin de geleceğini dile getirerek, şunları kaydetti:
"İkinci gemimiz Karadeniz'e gidecekti, o bölgeye kaydırdık. Bunun sebebi, yıllardır tüm uyarılarımıza rağmen Rum kesiminin tek taraflı bir şekilde Kıbrıs etrafında arama, sismik arama ve şimdi de sondaj çalışmalarına başlamasıdır. Neden tek taraflı diyoruz, çünkü burada KKTC’nin ve Kıbrıs Türk halkının da hakkı var. Bunu da Rum kesimi ve AB kabul ediyor. Biz onlara 'Kıbrıs Türk halkının haklarını garanti altına aldıktan sonra bu tür adımları atın' dedik. 'Efendim yaparsak tanımış oluruz.' diyorlar. Hayır, bugün Tayvan’ı herkes tanımıyor ama herkes Tayvan ile ticarette yapıyor, anlaşma da. Özel şirket üzerinden olsun, AB üzerinden olsun, her türlü esnekliği gösterdik. 'Efendim şimdi değil de satarken garanti altına alacağız.' diyorlar. Şimdi yapamıyorsan satarken de yapamazsın. Yapmazsın ve garanti altına almazsın. Biz güvenmiyoruz." Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile yapılan müzakerelerde, Rumların mutabakata varılan konularda bile geri adım attığını belirten Çavuşoğlu, söz konusu tarafın, müzakerelerde verdikleri sözlerin hiçbirini tutmadığını dile getirdi. Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"O yüzden biz de kendi adımımızı kendimiz atıyoruz. Burada Türkiye Cumhuriyeti, KKTC ve Kıbrıs Türk halkının menfaatlerini korumak için bölgeye sondaj gemilerimizi gönderdik. Eskiden Barbaros Hayreddin Paşa sismik araştırma yapıyordu. Onlar da 'Türkler yine böyle yapacak bir şey olmaz.' dediler ama gemileri gönderince şimdi paniklediler. Önce bazı tepkiler oldu. Bu tepkilere biz de cevabımızı verdik. Onun dışında herkesi bilgilendirdik. Mesela İngiltere'yi bilgilendirdikten sonra bu bölgeleri tartışmalı bölge olarak açıkladık. Amerika'nın açıklamasına baktığımız zaman AB'nin açıklamalarına göre dengeli bir açıklama olduğunu görüyoruz. Biz, tüm Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) Daimi üyesi ülkelerin dışişleri bakanlarına ve de AB üyesi ülkelerin dışişleri bakanlarına ve (AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi) Federica Mogherini'ye mektup gönderdik. Hukuki gerekçeleriyle beraber oradaki Türkiye, KKTC ve Kıbrıs Türk halkının haklarını açıklayan bir mektup gönderdik. Ayrıca Bakanlıktaki arkadaşlarımızla Ankara'daki tüm büyükelçileri davet ederek aynı kapsamda bilgilendirmelerde bulunduk ve çok etkilendiler."
"AB'Yİ DEFALARCA UYARDIK"
AB’ye birçok kez uyarıda bulunulduğunu anımsatan Çavuşoğlu, "Biz AB'ye bu işi siz çözün, aksi takdirde biz adımlarımızı atarız ve gerginlik olur uyarısını defalarca AB’ye ilettik. Aynı bilgilendirmeyi Brüksel’de de arkadaşlarımız yaptı. Bizim burada uluslararası hukuk bakımından da haklılığımız ortadadır ve bu konuda da kararlıyız. Kararlılığımızı da herkes gördü." ifadelerini kullandı. Çavuşoğlu, Rusya'dan şu ana kadar Doğu Akdeniz konusunda bir açıklama göremediklerini vurgulayarak, "Rusları da buradaki haklarımız ve Kıbrıs Türk halkının hakları konusunda bilgilendirdik. Ruslar, Kıbrıs sürecinde kalıcı bir çözüm olması konusunda görüşlerini söylediler. Hatta müzakerelere P5 ülkeleri katılsın diye de taleplerini iletiyorlar ama biz, BM ve AB gözlemci konumunda. Çünkü herhangi bir çözüm olduğu zaman AB ve AB hukukunu da ilgilendiren konular olduğu için onlar gözlemci olarak duruyorlar ve garantör ülkeler olarak bu müzakereleri sürdürdük. Sondaj konusunda Rusya'nın bir taraf tutan bir açıklamasını ya da tutumunu görmedik." şeklinde konuştu.
Bakan Çavuşoğlu, "Kıbrıs Rum kesimi bizim vatandaşlarımızı tutuklayacak, biz de buna müsaade edeceğiz, bu mümkün değil." dedi.
"Hak hukuk çerçevesinde herkesin menfaati garanti altına alındığı zaman ve paylaşmayı da bildiği zaman sorun yok." ifadelerini kullanan Çavuşoğlu, Türkiye'nin tek taraflı adımlara itiraz ettiğini vurguladı.
Çavuşoğlu, "Bu noktaya mecbur gelecekler. Rum Kesimi de gelecek, Yunanistan da gelecek, Avrupa Birliği de gelecek, Akdeniz'deki ülkeler de gelecek. Bunun başka çıkar yolu yok. Ama tabii Suriye'den dolayı, Rusya'nın oradaki mevcudiyeti, ABD'nin, Batılıların oradaki mevcudiyeti gibi konulardan dolayı şu an herkesin gözü Doğu Akdeniz bölgesinde." tespitini yaptı.
Bakan Çavuşoğlu, bölgedeki doğal gazın Avrupa ve dünya piyasalarına ulaşması için tek alternatifin Türkiye olduğunun altını çizdi.
İSRAİL İLE İLİŞKİLER
Türkiye ile İsrail ilişkilerinin normalleşme şartlarının olgunlaşıp olgunlaşmadığına ilişkin soruya Çavuşoğlu, "Şu anda bu gündemde olan bir konu değil. Maalesef İsrail'in Filistin ve Gazze'ye yönelik agresif politikaları, özellikle Trump'ın aldığı kararlar ve Amerika'nın attığı adımlar yüzünden en son Golan Tepeleri kararı dahil, Netanyahu yönetimindeki İsrail'in saldırgan tutumu ve vahşice insanları öldürmesinden dolayı bizim de ilişkilerimiz gerildi." ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, Filistin meselesinin Türkiye'yi yakından ilgilendirdiğinin altını çizerek, geçmişte Mavi Marmara sürecinde yaşanan gerginliğin ardından yapılan anlaşmalarla normalleşme sürecine girildiğini hatırlattı.
Bu normalleşme sürecinden sonra Türkiye'nin İsrail'e yönelik herhangi bir olumsuz tutumu olmadığını kaydeden Çavuşoğlu, "Fakat Filistin'e ve Gazze'ye yönelik bu vahşice saldırıları da görmezden gelemeyiz." dedi.
Çavuşoğlu, İsrail vatandaşlarıyla veya Yahudilerle hiçbir problemleri olmadığının altını çizerek, Türkiye'de de toplumun ve devletin, Musevi toplumunun yanı sıra diğer azınlıklar konusunda hoşgörülü olduğuna işaret etti.
"ESAS SIKINTI, ABD VE FRANSA'NIN SURİYE'DE YPG İLE BUGÜNE KADAR GİRDİĞİ ANGAJMANDIR"
ABD Başkanı Donald Trump'ın Suriye'den çekilme kararını açıklamasının ardından bu işin koordinasyonu için Türkiye ve ABD'nin bir görev gücü kurduğunu hatırlatan Çavuşoğlu, "Bu görev gücü birkaç defa bir araya geldi. Önce ABD'den bize bir kağıt geldi. Biz, cevabımızı verdik. Şimdi bizim verdiğimiz cevaba yönelik ABD, kendi düşüncelerini bizimle bu hafta içinde paylaşacaklarını söylediler. Güvenli bölgenin oluşturulması, güvenli bölgenin derinliği ve güvenli bölge içinde kimlerin güvenliği sağlayacağı ana konular." diye konuştu. Güvenli bölgenin derinliği konusunda çok büyük sıkıntının olacağını düşünmediklerini belirten Çavuşoğlu, içeride kimlerin olacağı konusunda henüz bir netlik olmadığını söyledi.
Çavuşoğlu, "ABD ve koalisyonun içindeki bazı ülkeler Fransa dahil, bu YPG terör örgütüyle çok iç içe oldular. İş birliği yaptılar ve bu terör örgütüne hep destek verdiler, angajmana girdiler. Şimdi bu güvenli bölgenin içinden onları çıkarma konusunda zorlukların olduğunu görüyoruz." dedi.
Aynı şeyin Münbiç'te de görüldüğüne dikkati çeken Çavuşoğlu, 90 günde uygulanması planlanan Münbiç yol haritasının üzerinden bir yılın geçtiğini hatırlattı.
Fransa'nın, Fransa içindeki PKK'lılara yönelik adımlar attığını, şu anda ülkede cezaevinde bulunan PKK'lılar olduğunu ve belli sayıda PKK'lının mal varlığının dondurulduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, "Fransa PKK'ya yönelik bu adımları atarken, PKK'dan hiçbir farkı olmayan YPG ile niye iş birliği içinde? İki seçenek var ya çok bağımlılar, bunu reddediyorlar ya da PKK ve YPG ile birlikte Suriye'ye yönelik hedefleri var." diye konuştu.
Türkiye'nin, Suriye konusunda Fransa ile bu konunun dışında bir görüş ayrılığı olmadığını söyleyen Çavuşoğlu, "Ama bu görüş ayrılığı da basit bir görüş ayrılığı değil yani, bir terör örgütüne verdikleri destekten bahsediyoruz. Buradaki esas sıkıntı hem ABD'nin hem de Fransa'nın sahada Suriye'de YPG ile bugüne kadar girdiği angajmandır." dedi.
SUDAN'DAKİ DURUM
"Her şeyden önce Sudanlılar onurlu bir millettir." diyen Çavuşoğlu, Sudan halkının taleplerinin son derece meşru olduğunu vurguladı.
Çavuşoğlu, Sudan halkının bir an önce sivil bir yönetimin başa gelmesini istediğine işaret ederek, Sudanlıların artık istikrar, barış ve güçlü bir ekonomiye sahip olmak istediklerini söyledi.
Bu kapsamda ülkenin potansiyeli de bulunduğunu kaydeden Çavuşoğlu, "Biz eskiden beri Sudan ve Sudan halkının yanında olduk. Bu kritik süreçte de her zaman, açıklamalarımıza da baktığınız zaman, hiç taraf tutmadan Sudan halkı ve Sudan halkının beklentilerine vurgu yaptık." şeklinde konuştu.
Çavuşoğlu, Sudan'da bir an önce sivil bir yönetime geçilmesi çağrısında bulunduklarını belirterek, taraflar arasında temaslarını sürdürdüklerini bildirdi. Türkiye'nin temsilcilerinin Sudan'da taraflarla görüştüklerini ancak bunu içişlerine müdahale etmeden yaptıklarını vurgulayan Çavuşoğlu, "Hiçbir şekilde taraf tutmadan bunu yapıyoruz." dedi.
Bakan Çavuşoğlu, Sudan halkının da dışarıdan müdahalelere tepki gösterdiklerine işaret ederek, "Biz kardeş Sudan halkının barışını, huzurunu, istikrarını istiyoruz." ifadesini kullandı.
"LİBYA'DA HAFTER GÜCÜ PAYLAŞMAK İSTEMİYOR"
Çavuşoğlu, "Libya'da Hafter güçleri, bölgesel destekçileri ve bazı Batılı müttefikleri ile süreci oldu bittiye getirme çabasında. Libya ve bölgesel istikrar için bunun ne gibi sonuçları olur?" sorusuna Libya'da Hafter'in, ikinci bir (ulusal diyalog) konferansın toplanması aşamasında saldırdığını hatırlattı. Şu anda ulusal mutabakat hükümetinin, yapılan konferansların ardından Libyalıların kabul ettiği ve Birleşmiş Milletlerin (BM) de meşru olarak tanıdığı bir hükümet olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, "Tüm Libya'nın birleştirilmesi çabalarına BM'nin önceki özel temsilcilerinin ve şimdiki BM Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame'nin çabalarına biz çok güçlü destek verdik." dedi. Çavuşoğlu, öte yandan Türk firmalarını teşvik ederek, Libya'nın enerji ve elektrik gibi ihtiyaçlarını karşılama konusunda destek verdiklerinin altını çizerek, İtalya ile Türkiye'nin, buradaki büyükelçiliğini tekrar açan iki Avrupa ülkesi olduğuna işaret etti.
Bakan Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Herkesi birleştirme amacıyla düzenlenecek bir konferans öncesinde Hafter niye saldırdı? Çünkü Hafter gücü paylaşmak istemiyor. (Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Fayiz) Es-Serrac ve şu andaki ulusal mutabakat hükümeti gücü, Hafter dahil tüm Libyalılarla paylaşmak istiyor ama Hafter ise bazı komşu ülkelerin desteğiyle Libya'yı ele geçirmek istiyor. O yüzden bu konferansı engellemek için saldırıya geçti. Onların hedefleri vardı. Kısa süre içinde o ülkelerin de desteğiyle Trablus'u da ele geçirerek tüm Libya'ya hakim olmak ama sahada öyle olmadıklarını gördüler. Ne oldu? İnsanlar yerinden edildi, öldü. Ne gerek vardı buna?"
Halihazırda bir konferansın düzenlenmesi konusunda umut ışığının görüldüğünü dile getiren Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Serrac ile telefonda görüştüğünü ve Erdoğan'ın ikinci konferansın düzenlenmesinden önce verdiği tavsiyeleri yine Serrac'a ilettiğini aktardı.
Çavuşoğlu, "Burada taraf tutma yerine, Libya'nın birliği ve beraberliği yönünde ülkelerin de adım atması gerekiyor. Biz burada temel kriter olarak BM'nin çabalarını destekliyoruz ki Libya'yı birleştirmenin tek yolu da budur. Aksi taktirde Libya Allah korusun Yemen'e, Suriye'ye dönüşebilir." dedi.
Bu durumun, Avrupa'ya yansımasının da çok daha şiddetli olabileceğini ve Avrupalıların da bundan haberdar olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, "Avrupa ülkelerinin içinde de daha önce değişik tutum sergileyenler oldu ama şimdi herkes daha dengeli olmaya başladı. Bunu da memnuniyetle karşılıyoruz." ifadelerini kullandı.