Güncelleme Tarihi:
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen dünyanın farklı coğrafyalarından küresel fikir fikir liderlerini, akademisyenleri bir araya getiren ve "Küreselleşmenin Krizi: Riskler ve Fırsatlar" başlığı altında önemli konuların ele alınacağı TRT World Forum'un özel oturumunda konuştu.
Dünyanın ve bu çağın çok fazla belirsizlik içerdiğini, çok hızlı değişen bir dünyada yaşandığını belirten Çavuşoğlu, "Özellikle bizim bölgemizde bizim toplumlarımız pek çok sorunla karşı karşıya kaldı. Başka küresel sorunlar da var aşırı sağ, aşırı solun yükselişi, yabancı düşmanlığı, tek taraflılık gibi şeyler yaşanıyor ama çağımızın en ciddi tehlikelerinden biri terör." dedi.
Ancak hiç bir ülkenin bu tehditle tek başına başa çıkamadığını, o nedenle uluslararası işbirliğinin şart olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Ancak burada bazı sorunlarımız var? Nedir temel sorunlar? Öncelikle siyasi gruplar ve siyasetçiler, terörist gruplara destek veriyorlar sırf aynı ideolojiyi destekledikleri için... Şu an aşırı sol gruplar özellikle Avrupa'da PKK'yı terörist örgütler listesinden çıkarmaya çalışıyorlar. Çünkü aynı Marksist, Leninist, Komünist ideolojiye sahip olduklarını düşündükleri için. Biz hiçbir siyasetçinin ya da siyasi partinin ideolojisiyle bir sorun yaşamıyoruz. Bunu da belirtmek isterim.
İkinci sorun da şu; teröristler 3. taraflarla mücadele etmek için vekiller olarak kullanılıyorlar. Mesela YPG, DEAŞ ile mücadele için destekleniyor ancak kendi bölücü gündemlerini de sürdürmeye devam ediyorlar. Dolayısıyla Barış Pınarı Operasyonu'ndan bahsetmeden önce biz ne istiyoruz? Türkiye Suriye'de ne istiyor? Buna değinmek isterim. Öncelikle Türkiye buradaki siyasi süreci çok güçlü bir şekilde destekliyor. Askeri bir çözüm yok. Suriye'deki çatışmanın, sadece ve sadece siyasi şekilde çözülebileceğine inanıyoruz. Astana garantörleri olarak bu çabalarımızı sürdüreceğiz."
Siyasi bir uzlaşmaya ulaşma çabalarının sonuçlar doğurmaya başladığını ifade eden Çavuşoğlu, Anayasa Komisyonu'nun yeni kurulduğunu, 30 Ekim'de Cenevre'de ilk toplantıların yapılacağını aktardı.
Siyasi bir uzlaşma için orada sükunetin sağlaması gerektiğini dile getiren Bakan Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
"İdlib'de yapmaya çalıştığımız tam olarak buydu. Bir diğer insani facianın da önüne geçmiş olduk aynı zamanda. 12 gözlemciyle orada görevlerimizi yerine getirdik ve aynı zamanda iki taraf arasında yani rejim ve muhalifler arasında da güven inşa etmek için çabalarımız oldu. Bu çabalarımız teröre karşı mücadele, terörle mücadele aslında bizim Suriye'de başarıyla yaptığımız bir şey. Fırat Kalkanı Operasyonu ile pek çok DAEŞ teröristini ortadan kaldırdık. 2 bin kişiyi etkisiz hale getirdik. Zeytindalı Operasyonu ile 2 bin kilometrekarelik bir alan temizlendi, Pek çok insan geri dönebildi. Türkiye'nin bir diğer amacı da sınırımızın öteki tarafında güvenli bölge oluşturmaktı. Bunun sebebini açıklamak gerekirse; Ulusal güvenliğimiz çok önemli. Tabii ki sınırlarımızı teröristlerden arındırmalıyız, temizlemeliyiz. İkinci olarak da güvenli ve gönüllü ülkeye geri dönüşler için temelleri oluşturuyoruz 360 binden fazla Suriyeli Türkiye'den, terörden arındırdığımız 2 bölgeye dönüş yaptı."
Barış Pınarı Operasyonu'nun başlama sebebine değinen Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"PYD-YPG günbegün güçlendi ve Türkiye'ye karşı saldırılarını arttırdı. Özellikle de Suriye'nin kuzeydoğu bölgesinde fiilen etkinliklerini gördük. Müttefiklerimizle tekrar tekrar bunu konuşmamıza rağmen, bazı müttefiklerimiz özellikle ABD, DEAŞ'in etkisiz hale getirilmesinden sonra bile silah vermeye devam ettiler. Neden müttefiklerimiz terörist bir örgüte silah temin etmeye devam ettiler DEAŞ bu mücadeleyi kaybettikten sonra? Bu arada YPG, PYD hiç bir ayrımcılık yapmadan oradaki pek çok insana Kürtler de dahil, Araplar, Türkmenler herkese çok fazla baskı yaptı. Biz bu yüzden bir operasyona başladık. Trump idaresi hatta bizzat kendisi, Erdoğan'ın güvenli bölgeyi oluşturmak için birlikte çalışmasını talep etti. Güvenli bölgeyi oluşturmak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uzun yıllardır fikriydi. ABD ile birlikte çalışmaya özen gösterdik güvenli bölge oluşturmak için ancak başarılı olamadık çünkü ABD Güvenlik İdaresi, başkanlarının talimatlarını, vaatlerini yerine getiremedi. YPG'nin hiçbir şekilde geri çekilmediğini gördük sahadan. YPG'nin silahları toplanmadı. Buna ilaveten daha da fazla silah YPG'ye temin edildi. Biz sahada ABD ile güvenli bölge oluşturmaya çalışırken, diğer tarafta ABD, YPG'ye silah temin etmeye devam etti."
Münbiç yol haritasının geçen yıl haziran ayında çizildiğini hatırlatan Çavuşoğlu, "Hiçbir şey gerçekleşmedi. 90 günde bu yol haritasını başlatmayı konuşmuştuk. Ancak 90 gün değil, 18 ay geçti. Dolayısıyla müttefiklerimizin de desteğini göremeyince tek başımıza artık bunu yapmak zorundaydık. BM Sözleşmesi'nin 51. maddesine göre ve BM GK'nin terörle ilgili maddelerinden de güç alarak, aynı zamanda Türkiye-Suriye arasındaki anlaşmamızla da bu operasyona başladık." değerlendirmesini yaptı.
Operasyona başlar başlamaz herkese bilgi verdiklerini aktaran Çavuşoğlu, "BM, NATO, ABD, Avrupa Konseyi, İran Rejimi aynı zamanda Araplara, AB büyükelçilerine Ankara'da brifing verdik. Cumhurbaşkanı Erdoğan da ben de pek çok mevkidaşımızla görüştük farklı ülkelerden. Savunma Bakanımız Sayın Akar da mevkidaşlarıyla pek çok telefon görüşmesi yaptı." diye konuştu.
Operasyonun amaçlarına ilişkin bilgi veren Çavuşoğlu, şunları söyledi:
"Öncelikle sınırımızın hemen öbür tarafındaki teröristleri etkisiz hale getirmekti. Çünkü bu bizim ulusal güvenliğimiz için tehdit oluşturuyordu. Aynı zamanda Suriye'nin toprak bütünlüğünü desteklemek istedik ki bu bizim verdiğimiz çok önemli bir taahhüt. Bu terör örgütünü destekleyen ülkelerin amacı, Suriye'yi bölmek ve orada bir terör devleti oluşturmaktı sınırımız boyunca. Aynı zamanda YPG ve PYD tarafından baskı gören bölge insanlarını da özgürleştirmek istiyorduk. Aynı zamanda güvenli ve gönüllü geri dönüşler için zemin oluşturmak istiyorduk. Barış Pınarı Operasyonu son derece kısıtlı ve ölçekli bir şekilde yapıldı. Sadece teröristler hedef alındı, sivillere zarar vermemek için çok önemli çaba sarf edildi. El Bab ve Cerablus'ta bakacak olursanız çok iyi sonuçlar elde ettik. Afrin ve Rakka'ya bakacak olursanız rakamlara baktığınızda bunu görebiliyorsunuz."
DEAŞ'e Karşı Uluslararası Koalisyon'un en az 1.335 sivilin hava saldırılarında hava kaybettiğini söylediğini anlatan Çavuşoğlu, toplam 29 bin kişinin yaşamını yitirdiğini aktardı.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, gerçeklere rağmen Barış Pınarı Harekatı başladığından beri gerçek dışı suçlamalar ve kara propaganda yapıldığını belirtti.
Bakan Çavuşoğlu, şöyle konuştu:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan, Arap Baharı başlamadan önce bir araya geldiklerinde Esed'e Suriye'deki Kürtlerin haklarını vermesini söylerdi, kimliklerini, pasaportlarını vermesini isterdi. Bizim Türkiye'de yaptığımız gibi. Biz göreve geldiğimizde sorunları gördük, Kürt vatandaşlarımıza ve diğer tüm azınlıklara, dini azınlıklara da haklarını verdik. Bizim Kürtlere karşı bir duruşumuz yok ve Kuzey Irak'ta da çok iyi bir ilişkimiz var. 350 bin Suriyeli Kürt'e ev sahipliği yapıyoruz Türkiye'de. PYD-YPG sebebiyle o bölgeden ayrılmak zorunda kaldılar ve Suriye'deki Kürtlerin mal varlıklarına da el koydu bu terör örgütü. Biz, Kürtlere karşı değiliz, biz bu terör örgütüne karşıyız ve milyonlarca Kürt'ün Türkiye'de son derece gururlu vatandaşları olarak yaşadığını hatırlatması gerekiyor dünyaya."
YPG'nin Kürtleri temsil etmediğini vurgulayan Çavuşoğlu, " 'YPG, PYD, PKK eşittir Kürtler' demek, Kürt kardeşlerimize yapılan bir hakarettir. Trump, 'PKK, DEAŞ'tan daha kötüdür.' dedi. Bizim için aynı şey, hepsi aynı terör örgütleri. Belki ideolojileri farklı olabilir ama yaptıkları şey aynı." dedi.
Çavuşoğlu, Türkiye'nin Suriye'yi işgal etmediğini ve herkesten daha fazla Suriye'nin toprak bütünlüğünü düşündüğünü vurgulayarak, bunun, bölgedeki istikrar için de önem taşıdığına işaret etti.
Türkiye'nin Suriye'deki demografiyi değiştirme amacı olmadığını ifade eden Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"YPG, aslında oradaki demografik yapıyı değiştirmeye çalışıyor. Müttefiklerimizin de desteğiyle birkaç terörist Suriye'nin yüzde 27'sini neredeyse kontrol eder hale geliyor. Oradaki demografik yapıya bakıldığında toplamda belki de nüfusun sadece yüzde 15'i Kürt ve bizim onlarla hiçbir sorunumuz yok. Gittiğimiz şehirler ağırlıklı olarak Arap bölgeler zaten. Birisi, 'Türkiye, Suriye'deki Kürtlere saldırıyor' diyorsa eğer bunun yalan olduğunu söylemek durumundayım. Bunlar sahte haberler. Biz aslında ülkenin demografik yapısını normalleştiriyoruz. Ülkemizde şu anda bulunan 350 bin Suriyeli Kürt evlerine dönmeye hazır. Herkes evlerine dönecek. Geri döndüklerinde, onların temel ihtiyaçlarını onlara sunuyor halde olmalıyız."
"KAYNAK ÜLKELER ONLARI GERİ ALMAK İSTEMİYOR"
Çavuşoğlu, DEAŞ'e karşı mücadelenin devam edeceğinin de altını çizerek, DEAŞ'ın Türkiye'nin düşmanı olduğunu ve DEAŞ saldırıları nedeniyle çok sayıda can kaybı yaşandığını anımsattı.
Uzun zamandır Irak'ta, Suriye'de ve Türkiye'de DEAŞ'la mücadele verildiğine değinen Çavuşoğlu, "Pek çok DEAŞ teröristini ele geçirdik, pek çoğu şu anda hapishanelerimizde. Hepsi kaynak ülkelerine dönmeyi bekliyor ama bu kaynak ülkeler onları geri almak istemiyor. Dolayısıyla biz oraya girdiğimizde, oradayken Türkleri tekrar vatandaşlığa alıyoruz ve güvenli bölge oluşturmaya çalışıyoruz. 14, 15, 16 yaşlarındayken DEAŞ'lı teröristlerle evlenmiş, çocuk sahibi olmuş kadınlar var. DEAŞ'a katılıp mücadele edip, ölüp öldürmek için orada olan kadınlardan bahsetmiyorum. Kadınlar ve çocuklar var. Onların da rehabilitasyonu gerekiyor." değerlendirmesini yaptı.
Çavuşoğlu, teröre karşı mücadelenin bütün boyutlarıyla ele alınması gerektiğine ve kaynak ülkelerle işbirliğinin önemine işaret etti.
"YPG/PYD, OPERASYON BAŞLADIĞINDAN BERİ TÜRKİYE'YE SALDIRIYOR"
Barış Pınarı Operasyonu'na ilişkin iddiaların çoğunun uydurma olduğunu dile getiren Çavuşoğlu, şunları anlattı:
"Tarihimizde asla kimyasal silah kullanmadık. Bu da tamamen kara propagandadır. Envanterlerimizde de hiç kimyasal silah bulunmamaktadır. Biz, bu konuda çok hassasız, askerimiz, ordumuz çok hassas. Burada yapılacak hiçbir ihlali kabul edemeyiz. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün iddiaların araştırılması istedi. Biz de bunu yapıyoruz zaten. YPG/PYD, operasyon başladığından beri Türkiye'ye saldırıyor. Havan topu atıldı şehirlerimize ve sivilleri kaybettik, bebekler ve çocuklar dahil. 200 vatandaşımız yaralı. 4 şehidimiz var şu ana kadar. Neden bu tantana yapılıyor? Sebebi şu; biz, oyun planını bozduk. Onlar, orada fiilen bir terör devleti yaratmaya çalışıyordu, sınırlarımızın hemen diğer tarafında. Biz, bu oyunu bozduk. O yüzden dünya çevresinde bu kadar ses getirdi. Zeytin Dalı Operasyonu'nu başlattığımızda YPG ve PYD'ye, Afrin bölgesinde, bu kadar yankı uyandırmamıştı. Bu sefer tam da bu sebep nedeniyle bu kadar kara propagandayla karşılaştık."
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye ile ABD arasındaki anlaşmaya değinirken, şu bilgileri paylaştı:
"Öncelikle ABD, bizim meşru güvenlik endişelerimizi ve operasyonumuzun hedeflerini tanıdı. Güvenli bölge, Türk ordusu tarafından kontrol edilecek. Bir kere daha Suriye için toprak bütünlüğü ve siyasi sürecin devam etmesi teyit edildi. YPG unsurlarının oradan geri çekilmesi için 120 saatlik süre verildi. Bu anlaşmaya göre, 120 saat içerisinde oradaki bütün unsurların geri çekilmesi gerekiyor. Bütün YPG, PYD unsurları bu bölgeden çekilirse o zaman operasyonu durdurabiliriz. Aynı zamanda ağır silahların tamamen toplanması da bu ifadede yer alıyor. Yaptırımlarla yaşayamayız, bunu da ifade ettik müzakereler sırasında. Bunlar da ortadan kaldırılacak. Şu anda Türk Silahlı Kuvvetleri ve istihbarat birimlerimiz bu anlaşmayı kontrol ediyor. Taciz ateşleri devam ediyor. Biz bu taciz ateşlerine karşılık verdik ve YPG, PYD unsurlarının şu anda kontrol ettiğimiz bölgeleri terk etmeye başladığını görüyoruz. 35 saatimiz kaldı, 35 saat içerisinde geri çekilmezlerse operasyonumuz tekrar başlayacak. Amerikalılarla da bu konuda mutabıkız."
Bakan Çavuşoğlu, teröristlerle mücadele ederken ve Suriye'yi terörist unsurlardan arındırırken, Astana garantörleriyle görüşmelerin devam ettiğini hatırlatarak, sözlerini, "Yarın Soçi'ye gidip Başkan Putin ile görüşeceğiz ve bu da çok önemli bir toplantı olacak. Bizim önceliğimiz YPG, PYD'nin o bölgede etkisiz hale getirilmesi ve bu sağlandıktan sonra tüm aktörlerle çalışmaya varız, küçük gruplar, Astana garantörleri, uluslararası topluluk, tabii BM'nin de önderliğinde, orada siyasi bir uzlaşma yaratmak için." diye tamamladı.