Güncelleme Tarihi:
İngiltere'nin iç istihbarat teşkilatı MI5'a ait belgeler, çatısı altında yaşayan bir Sovyet ajanı olduğu gerçeğinin yaklaşık 10 yıl boyunca Kraliçe'den saklandığını gözler önüne serdi.
Söz konusu ajan, Kraliyet Resim Koleksiyonu'nun koruyucusu, sanat tarihçisi Anthony Blunt'tı. Kraliçe'nin maiyetindeki en önemli isimlerden biri olan Blunt, 1964 yılında bir Sovyet ajanı olduğunu, bu rolünün 1930'lardan beri devam ettiğini itiraf etmişti.
MI5'ın yayımladığı belgelere göre, Blunt İkinci Dünya Savaşı boyunca Ruslar adına casusluk yaptığını itiraf etse de bu gerçek Kraliçe Elizabeth'e neredeyse 9 yıl sonra yani 1970'lerin başlarında söylendi. Yine aynı belgelere göre, Kraliçe Blunt'ın ajan olduğunu öğrendiğinde her zaman olduğu gibi "çok sakin ve hiçbir şekilde şaşkınlık içermeyen" bir tepki verdi.
Aslına bakılırsa her şey yolunda gitseydi Kraliçe gerçekleri çok daha uzun bir süre öğrenmeyebilirdi. Ancak Blunt çok ağır kanser hastasıydı ve sayılı günleri kaldığı düşünülüyordu.
Hükümet yetkilileri, Blunt'ın ölümü halinde gerçeğin daha fazla örtbas edilemeyeceğinden endişe ediyordu. Gazeteciler çoktan kokuyu almış, Blunt'ın ikili yaşamını soruşturmaya başlamıştı.
Blunt'ın hayatını kaybetmesi halinde, yayın yoluyla hakaret suçlamasıyla karşı karşıya kalma riski de ortadan kalkacak haberin patlamasının önünde hiçbir engel kalmayacaktı.
ŞÜPHELER 13 YIL ÖNCE BAŞLAMIŞTI
Yetkililer Blunt'ın bir ajan olabileceğinden 1951 yılında şüphelenmeye başladı. O tarihte, Blunt'ın kendisi gibi Sovyet ajanı olan yakın arkadaşları Guy Burgess ve Donald Maclean, İngiltere'yi terk edip Sovyetler Birliği'ne sığındı.
Blunt ile Burgess, 1930'lu yıllarda Cambridge Üniversitesi'nde beraber okumuştu. O zamandan beri yakın arkadaş olan ikili kısaca Cambridge Beşlisi olarak anılan ajanlar topluluğunun üyeleriydi.
Cambridge Beşlisi'nin Blunt dışındaki üyeleri Kim Philby, Donald Maclean, Guy Burgess ve John Cairncross'tu. Öğrencilik yılları sırasında ya da sonrasında Sovyetler için ajanlık yapmaya ikna edilen beşli, İngiltere hükümetinde, Dışişleri Bakanlığı'nda ve istihbarat kurumlarında önemli pozisyonlara sahipti.
İkinci Dünya Savaşı sırasında MI5 için çalışan Blunt, 1951 yılından sonra İngiltere Güvenlik Servisi tarafından tam 11 kez sorgulandı ancak her seferinde casusluk yaptığını reddetti.
Ancak ABD'li Michael Straight'in FBI'a verdiği bir ifade Blunt'ın sonu oldu. Straight, ifadesinde Blunt'ın kendisini Rusya için ajanlık yapmaya ikna ettiğini söyledi.
23 Nisan 1964'te MI5 bünyesinde görev yapan sorgu uzmanı Arthur Martin, Blunt'la yüzleşti ve ona bildiklerini anlatması karşılığında yargılanmama sözü verdi.
CEVAP VERİRKEN RAHATSIZ OLMUŞ
Blunt'ın itirafının tamamı da ilk kez bu belgeler sayesinde ortaya çıktı.
Buna göre, Blunt ifadesinde savaş zamanındaki faaliyetlerinin yanı sıra, savaştan sonra da Rusya İstihbarat Kurumu'yla temasta olduğunu söyledi. Burgess ve Maclean'in ülkeden ayrılmasından önce hatırlayamadığı bir sebepten ötürü "Peter" isimli bir Rus'la tanıştığını ifade eden Blunt, "Peter beni de kaçmaya teşvik etti ancak reddettim" ifadelerini kullandı.
Martin'in raporunda da Blunt'ın konuşurken "rahat olmadığı", her sorunun ardından "uzun bir sessizlik geldiği" bu esnada Blunt'ın vereceği "cevap konusunda kendisiyle tartışıyor gibi göründüğü" vurgulandı. "Yanağı sürekli seğiren" Blunt'ın başlangıçta Straight'in ifadesini "saf fantezi" olarak nitelendirdiği, Martin'in yargılanmama ihtimalini öne sürmesinin ardından da "Bana vicdanımla savaşmak için 5 dakika ver" dediği raporda yer aldı.
Blunt'ın Kraliçe Elizabeth'in maiyetinde çok önemli bir yere sahip olmasına karşın, MI5 dışında çok az kişi bu itirafa dair bilgilendirildi. Dönemin İçişleri Bakanı ile en üst düzey kalemi Blunt hakkında bilgisi olan az kişiden biriydi. Kraliçe'nin özel sekreteri Michael Adeane'e ise Blunt hakkında bir suçlama olduğu ve MI5'ın kendisini sorgulamaya niyetlendiği bildirildi. Aedeane, Blunt'ın sorguda söylediklerinden ancak 1967 yılında haberdar oldu.
Bu süreçte Blunt'ın çok ciddi bir hastalığa yakalanması durumunda, Kraliçe'ye resmen bilgi verileceği de kararlaştırıldı. Bunun sebebi Blunt'ın ölümü halinde geçmişinin ve hakkında dava açılmamış olmasının basında yer alabileceği ve bir skandal patlak verebileceği endişesiydi.
MUHTEMELEN BİLİYORDU
Mart 1973 tarihli bir başka belgeye göre, Edward Heath hükümetinden gelen talep üzerine, özel sekreteri Martin Charteris Kraliçe'ye Blunt hakkındaki gerçekleri aktardı.
Dönemin MI5 Genel Direktörü Michael Hanley'nin imzasını taşıyan belgede Charteris'in, "Bütün anlatılanları çok sakince ve hiç şaşırmadan dinledi: Yıllar evvel Burgess/Maclean olayından sonra Blunt'tan da şüphelenildiğini hatırlıyordu" ifadeleri ve "Belli ki birileri kendisine 1950'lerin başlarında, belki de tahta çıktıktan hemen sonra bir şeyler söylemiş" yorumu yer aldı.
Blunt'ın biyografisini kaleme alan yazar Miranda Carter da BBC'ye yaptığı açıklamada, birilerinin durumu Kraliçe'ye 1965 yılından sonra gayrı resmi olarak anlattığını tahmin ettiğini söyledi.
Carter, "Yetkililerin makul inkâr perdesi ardında kalmak istediğine inanıyorum. Kraliçe'nin sakince ve şaşırmadan tepki vermesi bana bu durumu zaten bildiğini düşündürüyor" diye konuştu.
Belgelerin ortaya koyduğu gerçekler, geçmişte yayımlanan haberlerde ve kitaplarda yer alan söylemle çelişiyor. Zira o zamanlar, Kraliçe'nin Blunt'ın itirafından kısa süre sonra bilgilendirildiği görüşü hakimdi. Örneğin Christopher Andrew'nun kaleme aldığı MI5'ın resmi tarihinde, Heath'e Kraliçe'nin duruma dair o kadar da bilgisiz olmadığı, "yaklaşık 10 sene önce durumun kendisine genel hatlarıyla anlatıldığı" bildirilmişti.
ZATEN EMEKLİ OLACAK DİYE GEREK GÖRÜLMEMİŞ
Hanley'nin bu olaydan dört ay önce Saray yetkililerinden Blunt'la olan bağları koparmalarını istediği de belgeler sayesinde anlaşıldı. Zira Blunt ajan olduğunu itiraf ettiği halde Kraliçe'nin maiyetindeki yerini korumuş hatta şövalyelik unvanıyla ödüllendirilmişti.
Hanley'nin Kasım 1972'de kaleme aldığı bir notta, "Saray'da sadece Charteris ile yardımcısı Philip Moore durumdan haberdar" deniyor ve şu ifadeler yer alıyordu: "Charteris Kraliçe'nin bilmediğini düşünüyordu ve o noktada söylemenin bir faydası olmadığına inanıyordu. Söylemek Kraliçe'nin endişelerini artırmaktan başka bir işe yaramayacaktı."
Nitekim o sırada 65 yaşına yaklaşan Blunt, görevinden emekli olmak üzereydi. Charteris de "Kraliçe'nin Blunt'ı çok fazla sevmediğini ve çok nadir görüştüğünü" teyit ettiğinden Kraliçe'nin bilgilendirilmesi ertelenmişti.
Blunt'ın geçmişi nihayet 1979 yılında Başbakan Margaret Thatcher imzalı bir Avam Kamarası açıklamasıyla kamuoyuna ifşa edildi. Şövalyelik unvanı geri alınan Blunt, 1983 yılında 75 yaşındayken hayatını kaybetti.
Kraliçe'nin durumu ne zaman öğrendiği belirsiz ancak 1964 yılında başbakanlık koltuğunda oturan Alec Douglas-Home'un gerçekleri ancak 1979 yılında Thatcher'ın açıklamasından sonra öğrendiği geçmişte yayımlanan güvenlik belgeleri sayesinde açığa çıkmıştı.