Güncelleme Tarihi:
Ortak ordu değil
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Kış Dönemi Genel Kurulu’nda Avrupa’ya seslenen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, demokratik kurumlarının diyalog, hoşgörü ve insan haklarını ön plana çıkarması gerektiğini vurgulayarak, Avrupa’nın ortak bir orduya değil, ortak vicdana ihtiyacı olduğunu söyledi. Genel kurulda İngilizce yaptığı konuşmada, Moskova’daki terör saldırılarını kınayarak sözlerine başlayan Gül, Avrupa’nın diğer kültür ve dinlerle savaşmakta olduğunu iddia eden politikacılarla güvenlikte olmayacağını da vurguladı.
Nazileri hatırlattı
Gül konuşmasında, Avrupa değerlerinin sadece başarılar değil, acı deneyimler sonucu da kazanıldığını vurguladı ve Nazi Almanyası’nı hatırlatarak, “Yahudi düşmanlığına destek 1920’lerde yüzde 5 civarındaydı, 1930’larda çığ gibi büyüdü ve zehirli bir nefrete dönüştü. Tarihin tekrarlanmasına izin vermeyelim” dedi. Cumhurbaşkanı Gül, Avrupa’nın 60 yıl öncesine göre çok daha güvenli olduğunu belirterek, buna örnek olarak eski İngiltere Başbakanı Winston Churchil tarafından kendisine karşı ortak ordu kurulmasını önerdiği eski düşman Rusya’nın bugün Avrupa’nın müttefiki olmasını gösterdi.
Baraj seçimden sonra
Gül, mevcut Anayasa’ya göre seçimlerden önceki bir yıl içinde seçim kurallarına ilişkin değişiklik yapılamayacağını belirterek, seçim barajının önümüzdeki genel seçimlerde düşürülmesinin söz konusu olmadığını söyledi. Anayasa’da defalarca değişiklik yapıldığını ve sistematiğinin bozulduğunu dile getiren Gül, seçimden sonra en önemli gündem maddesinin yeni anayasa olacağını kaydetti. Seçim barajı konusunun yeni anayasa çalışmalarında ele alınabileceğini anlatan Gül, genel seçimde bağımsız milletvekili adayları için baraj engeli bulunmadığını da belirtti.
Dini olmayana da özgürlük
Türkiye’deki azınlık dinlerinin ibadethanelerindeki tadilat çalışmaları, düzenli ibadet yapılması ve Heybeliada Ruhban Okulu ile ilgili son gelişmelere ilişkin soru üzerine de Gül, “Biz insanların dini, inancı ve mezheplerine saygı duymak zorundayız” dedi, şöyle konuştu: “Türkiye’de herkes hangi dinden olursa olsun, inancı ne olursa olsun inançlarını, inançlarının gereğini rahatlıkla yapabilmelidir. Türkiye’de bakış açımız bu. Herkesin önündeki engeller kaldırılıyor. Zaman zaman esas büyük çoğunluğun, Müslüman çoğunluğun önündeki engeller de olabilir, din özgürlüğüyle ilgili engeller de olabilir. Bu konularda herkese saygı duymalı ve herkes ibadetini, inançlarını rahat bir şekilde yapmalıdır. Müslüman olur, Müslüman olmaz, başka dinlere mensup olabilir, ne olursa... Ya da hiç dini olmayan insanlar da kendi inançları neyse o şekilde özgürce yaşamalıdır. Bu konularda değişiklikler oluyor.”
Soykırım doğru değil gelin arşivleri açalım neyse kabul edelim
Gül, konuşmasının ardından parlamenterlerin sorularını da yanıtladı. Cumhurbaşkanı Gül, Ermeni iddialarına ilişkin bir soru üzerine, “soykırım” sözünü doğru bulmadığını söyledi, şu yanıtı verdi: “Tarihimizde soykırım yapıldığını kabul etmiyoruz. Eğer bunu kabul edenler ve iddia edenler varsa ki var, onlara çok açık bir çağrıda bulunuyoruz, ‘Gelin ortak bir komisyon kuralım. Soykırım yok diyen ve var diyen bilim adamları bir araya gelsin, sonuna kadar sivil, askeri arşivlerimizi açalım, bu komisyon çalışsın ve neyse kabul edelim. Hatta üçüncü bir taraf varsa, o tarafın bilim adamları da katılsın, çalışsınlar neticeyi açıklayalım’ diyoruz. Bir şeyin soykırım olması için bir dine ya da ırka mensup olanları ne olursa olsun kasıtlı öldürmeniz gerekiyor. O dönemde Ermeni vatandaşlarımız Osmanlı devletinin yüksek mahkemelerde üye, başkanlık yapmış, bazı merkezlerde Osmanlı’yı temsil eden büyükelçiler... İstanbul’daki bütün Ermeni kiliseleri açık. Buna soykırım derseniz bu kabul edilemez.
Balkanlar’da 3 milyon Türk öldü, anlatmadık
Başta Atatürk olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar yeni nesillere düşmanlık ve nefret aşılamamak için uzun yıllar yeni nesillere gelecekle ilgili teşvikler yaptılar. Halbuki o savaşlarda bütün Balkanlar’dan milyonlarca Türk Türkiye’ye dönerken öldü. 3 milyona yakın Türk öldü. Şimdi bu acıları yeni nesillere aşılayıp komşularla düşmanlık içine sokmamak için uzun yıllar bunlar anlatılmadı, hep öne bakıldı. Tarihle beraber yaşarsak, Avrupa’da kimse birbirinin yüzüne bakamaz. Yapacağımız iş şu; hep beraber geleceğe bakmamız lazım.
Avrupa’dan göç alıyoruz
Türkiye’nin artık Batı Avrupa’dan göç aldığını vurgulayan Abdullah Gül, “Son yıllarda üye devletler sosyal bağların da zayıflamasından etkilenmiştir. Radikalleşme, farklı dini, etnik, kültürel gruplar arasındaki uçurumun artması uluslarımızdaki sosyal dokuya zarar vermiştir. Bugünkü trendler, Avrupa toplumlarının birlikteliğini ve bütünlüğünü tehdit etmektedir. Hatta Avrupa’nın demokratik müktesebatını da tehlikeye düşürmektedir. Irkçılık ve yabancı düşmanlığı, ekonomik kriz ile el ele ilerliyor. Siyasi elitler ve bazı hükümetler göç karşısında çok sert önlemler almak zorunda kalmaktadır. Bu trend hepimizi endişelendirmelidir çünkü bu patoloji Avrupa’yı zayıflatmaktadır. Bu sorunlara karşı birlikte çalışmalıyız” diye konuştu.
Kaçak göçten mustaribiz
Avrupa’ya çoğu Türkiye üzerinden yaşanan kaçak göç olayına karşı Türkiye’nin ne yapacağını soran bir parlamentere karşılık Gül, Avrupa’ya sadece Türkiye üzerinden değil Akdeniz ve başka yollar üzerinden de kaçak göç yaşandığını söyledi. Gül, kaçak göçün Türkiye’nin de sorunu olduğunu vurgulayarak, Türkiye’nin bu konuda tedbirler aldığını, uluslararası organizasyonlarla işbirliği içinde olduğunu kaydetti.
Vizeden şikayetçiyiz
Cumhurbaşkanı Gül, başka bir soru üzerine Türkiye’nin AB’nin vize uygulamasından şikayetçi olduğunu söyledi. AB’nin vize politikasını gözden geçirmesi ve değiştirmesi gerektiğini dile getiren Gül, Gümrük Birliği sayesinde mallarını bir fuara gönderebilen Türk işadamının kendisinin AB ülkesine gidemediğini ifade etti.
Türkçe bilmeyen bildiği dilde savunma yapabilir
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Avrupa Konseyi’nde KCK davası ve Kürtçe savunma yapılamamasına ilişkin soruyu şöyle yanıtladı:
“Demokratik hak ve hukuk ne kadar genişletilirse terör ve teröristler o kadar izole edilir. Türkiye bu politikaya güvendiği için, son yıllarda cesur işler yapıyor. Eğer şiddet, eğer zorlama, devlet gücünün dışında güç gibi faaliyetler içinde olunursa hiçbir demokratik ülke buna müsaade etmez. Bunun olup olmadığına ne siyasetçiler ne devlet adamları karar verebilir; bağımsız mahkemeler karar verebilir. Böyle bir suçlama olduğu için konu mahkemede. Mahkemenin süratli bir şekilde karar vermesini isteriz. İnsanlar gerçekten Türkçe bilmiyorsa, başka dil biliyorsa o dilde savunma yapabilirler. Nitekim, mahkemeler bunu kabul ediyor ve yapılıyor.”
Son durum İsrail’in kendi tercihi
Cumhurbaşkanı Gül, İsrail konusunda da şöyle dedi: “Türkiye’nin bölge meselelerine yardımcı olma kapasitesi var. Son problemli durumlara kadar İsrail hükümeti de Filistinliler de Türkiye’den yardım talep etmiştir. Son duruma gelirseniz, o tamamen İsrail’in tercihi olarak ortaya çıkmıştır. Gazze’de süren abluka, Avrupa Konseyi’nin de BM’nin de bütün insan hakları teşkilatlarının yasal görmediği kolektif bir cezalandırma yapamayacağı yönündedir. Bir çok insan hakları örgütleri Gazze’deki insanlara yardım için seferler düzenlerken Türklerin önderliğinde 47 ülkeden insanların katıldığı yardım filosu, uluslararası sularda İsrail ordusunun saldırısına uğradı. Bu, eğer ilişkileri bugünkü noktaya getirdiyse sorumlusu Türkiye değil, İsrail’dir.”