Zeynel LÜLE/BRÜKSEL
Oluşturulma Tarihi: Ekim 07, 2004 01:47
İlerleme Raporu’nu açıklayan AB Komisyonu, Türkiye ile müzakerelerin başlamasını Avrupa Konseyi’ne oyçokluğu ile tavsiye etti. Ancak raporda, insan hakları ve reformlar alanında gerileme olması halinde görüşmelerin askıya alınacağı ifadesi yer aldı.
AVRUPA Birliği Komisyonu, dün resmen ‘Türkiye ile müzakerelerin başlamasını’ tavsiye etti. Komisyonun bu kararı dün AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi ve AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Temsilcisi Günter Verheugen tarafından açıklandı. Ancak komisyon dün yayınladığı raporda, müzakerelerin ‘çok zorlu’ geçeceğini, hatta insan hakları ve demokrasi alanında geriye adım görülürse durdurabileceğini de belirtti. AB Komisyonu’nun 30 üyesi, dün sabah dört saat süren bir toplantıda bir araya gelerek son rötuşları yaptı. AB Komisyonu’nun ‘Tavsiye raporu’nda, ‘Türkiye, Kopenhag Kriterlerini ‘yeterli ölçüde’ yerine getirmiştir ifadesine yer verildi. Raporda ayrıca, insan hakları ve reformlar alanında gerileme olması halinde müzakerelerin ‘askıya alınabileceği’ de vurgulandı.
% 65 GEREKİYOR
Ancak bu kararın AB Konseyi tarafından ‘nitelikli çoğunlukla’ alınabileceği de belirtildi. Bu durumda en az 15 AB ülkesinin bu kararı alması ve de bu ülkelerin sahip olduğu oy oranlarının toplam yüzde 65’e ulaşması gerekiyor. Rapor, AB Komisyonu’nda ‘oy çokluğu’ ile kabul edildi. Hollandalı üye Frits Bolkestein ve Fransız üye Pascal Lamy’nin rapora olumsuz oy verdiği öğrenildi. ‘Doğası gereği olarak müzakerelerin ucu açıktır ve sonucu önceden garanti edilemez’ ifadesi de raporda yer aldı. Bu ifadeye ‘doğası gereği’ sözcüğü, Ankara’nın talebi üzerine eklendi. Böylelikle bu ifade ‘yumuşatılmış’ ve ‘genelleştirilmiş’ oldu. Tüm müzakerelerin ‘üyelikle sonuçlanacağı’ garantisinin olamayacağı anlamı yüklendi. Ancak Verheugen raporla ilgili bilgi verirken, bu ifadeye yönelik ‘muhalefetini’ dile getirerek, ‘Müzakerelere üyelik amacıyla başlanır. Ucu açık olmayacak’ ifadesini kullandı.
SERBEST DOLAŞIM
AB Komisyonu, raporunda serbest dolaşım konusunda da ‘uzun bir geçiş süreci’ ve ‘kalıcı ihtiyati şart’ getirilebileceğini de belirtirken, ‘Dinamik Türk nüfusu, yaşlanan Avrupa toplumunun sorununa katkıda bulunabilir’ ifadesini de ekledi.
MÜZAKERE YÖNTEMİ
AB Komisyonu, müzakerelerin ‘hangi yöntemle’ yapılacağını da somut verilerle açıkladı. Tüm aday ülkeler için geçerli olacak bu yöntemler şöyle sıralanıyor:
Buna göre, Komisyon, Türkiye’deki reform sürecinin devamını sağlayabilmek için ‘gerektiğinde müzakerelerin askıya alınması’ şeklinde yeni bir mekanizma da oluşturacak. Bu mekanizma, ülkede reform sürecinin aksaması, insan hakları, demokrasi ve temel özgürlüklerin geriye gitmesi durumunda devreye sokulacak..
Komisyon ayrıca, müzakere konularının her birinin sadece AB müktesebatına uyarlanmasıyla yetinmeyecek. Aynı zamanda ülkenin her alanındaki uygulanmasını izleyecek.
İzleme süreci başlatılacak ve her yıl gerçekleşecek raporlarla bu süreç takip altına alınacak. Komisyon 2005 sonundan itibaren yıllık raporuna başlayacak.
AB raporunda ayrıca Türkiye’nin, 2007-2013 AB mali bütçesinin içinde ‘müzakereleri yürüten aday ülke’ sıfatıyla yer alacağı da kaydediliyor. 2014’te ve müzakerelerin sonunda üyelikli ilgili mali bütçenin hayata geçirilmesinin gerektiği vurgulanıyor. Böylelikle üyeliğin 2014’ten önce olmayacağı da dolaylı olarak vurgulanmış oluyor.
6 Ekim fotoğrafı
Dün heyecanın dorukta olduğu Belçika’nın başkenti Brüksel’de görüşmeler sürerken, Türkiye’nin başkenti Ankara’da Anadolu Ajansı muhabiri Ömer Tekdal’ın objektifine bu görüntü takılıyordu. Avrupa Birliği’nin üye ülkelerini simgeleyen bol yıldızlı bayrağıyla, bizim ay-yıldız iç içe, yanyana dalgalanıyordu.
Avrupa’nın rolü güçlenir
Letonya Dışişleri Bakanı Artis Pabriks: Türkiye’yi kabul etmek Avrupa’nın dünya çapındaki rolünü güçlendirecektir.
Polonya Dışişleri Bakanı Wlodzimierz Cimoszewicz: Türkiye, İslam Dünyası’ndaki en iyi demokratik ülke örneğidir. Batı demokrasisinin temel ilkelerinin İslam ülkelerinde de uygulanabileceğinin en iyi kanıtıdır.
Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen: Türkiye’deki gelişmelerin aniden tersine gitmesi durumunda müzakereleri durdurabileceğimiz bir fren mekanizması şart.