Güncelleme Tarihi:
Paul Landis, ilk duyduğu silah sesini hiç unutamadı. Bir an için "Belki bir havai fişektir ya da lastik patlamıştır" diye boş yere umutlansa da silahları tanıyordu ve duyduğu sesin silah sesi olduğunu biliyordu. Ardından iki el daha ateş edildi ve Başkan, aracının arka koltuğuna yığıldı. Sonraki günlerde Landis ne zaman başını yastığa koysa, o anı düşünmeden duramadı.
Landis, ABD Başkanı John F. Kennedy'e 1963 yılında Dallas'ta düzenlenen suikast esnasında konvoya eşlik eden Gizli Servis ajanlarından biriydi.
Aradan 60 yıl geçti. Landis, 22 Kasım 1963 günü Dealey Plaza'da yaşananlara dair neredeyse hiç konuşmadı. Bu sessizlik nihayet geçtiğimiz günlerde sona erdi. Üstelik Landis'in anlattıkları, resmî söylemden oldukça farklıydı.
ABD tarihinin en unutulmaz olayları arasında ilk sıralarda yer alan suikast, Kennedy'nin apar topar hastaneye götürülüşü, cenazesi ve sonrasında yaşananlar, Landis'in kaldıramayacağı kadar acı vericiydi. Bu nedenle Gizli Servis'ten ayrılan Landis, Washington'ı da terk etti. Kâbusları geride kaldıktan sonra yaşananlar üzerine düşünmeye ve okumaya başlayan Landis'in okudukları ile hatırladıkları birbirini tutmuyordu. Eğer Landis'in hatırladıkları doğruysa, çok tartışılan "sihirli mermi" aslında o kadar da sihirli değildi.
Suikastı soruşturan Warren Komisyonu'nun raporu, Başkan'ın limuzinini hedef alan kurşunlardan birinin sadece Kennedy'e değil, araçta onunla birlikte seyahat etmekte olan dönemin Teksas Valisi John B. Connally'e de isabet ettiği ve yaralanmasına neden olduğu yönündeydi. Bu teori yıllar boyunca pek çok spekülasyona ve tartışmaya konu oldu. Tek bir merminin bu kadar etkili olmasının çok olağanüstü bir durum olduğuna dikkat çekildi. Bu da söz konusu açıklamaya dair şüpheleri olan çevrelerin, "sihirli mermi" yakıştırması yapmasına neden oldu.
Landis, en sonunda hatırladıklarını bir kitapta toplamaya karar verdi ve ortaya ABD'de Ekim ayında raflarla buluşacak olan "Final Witness" (Son Tanık) çıktı. Landis'in kitapta anlattıkları, ülke tarihini değiştiren günlerden birine dair anlatının yeniden gözden geçirilmesine ve o gün Dallas'ta birden fazla suikastçı olduğu yönündeki şüphelerin güçlenmesine neden olabilir.
Elbette Landis'in anlattıklarına da tedbirli yaklaşmak gerekiyor. Landis'in 60 yıl boyunca sessizliğini korumuş olması, Gizli Servis'teki ortağını bile şüphelendiren bir durum. Dahası aradan geçen yıllar, en güçlü hatıraları bile değiştirebiliyor. Üstelik Landis'in kitabında yazdıkları, suikastın hemen ardından verdiği resmî ifadelerle de çelişiyor.
88 yaşındaki Landis, New York Times'a yaptığı açıklamada, komplo teorilerine hiçbir zaman rağbet etmediğini, amacının bu olmadığını, sadece gördüklerini ve yaptıklarını anlatmak istediğini belirtti. Sonuç çıkarmayı okurlara bıraktığını da ifade eden Landis, "Bu noktada bir amacım yok. Sadece yeterince uzun zaman geçtiğini ve hikâyemi anlatmaya ihtiyacım olduğunu düşünüyorum" diye konuştu. Kitabı bitirdiğinde bilgisayar ekranına bakıp gözyaşlarına boğulduğunu da söyleyen Landis, "Birçok bastırılmış duygum olduğunun farkında değildim. Duramıyordum ve bu çok büyük bir duygusal rahatlamaydı" ifadelerini kullandı.
* * * * *
GÖREVİ KENNEDY'NİN EŞİNİ KORUMAKTI
Landis, ABD'nin Ohio eyaletinin Worthington şehrinde dünyaya geldi. Üniversiteden ve Ohio Hava Ulusal Muhafızları'ndaki kısa görev süresinden sonra bir konfeksiyon mağazasında çalışmaya başladı. Bir aile dostunun Gizli Servis'teki işini anlatmasıyla meraka kapılan Landis, 1959'da kurumun Cincinnati bürosuna kaydoldu. Bu dönemde insanların posta kutularından Sosyal Güvenlik çeklerini çalan hırsızlarla uğraşan Landis, bir yıl sonra Başkan Dwight Eisenhower'ın torunlarını korumak üzere Washington'a gönderildi.
Çok genç olduğu için Debut (Başlangıç) kod adıyla çağırılan Landis, Kennedy başkan seçilince, önce Kennedy'nin çocuklarını, ardından da Gizli Servis'teki ortağı olan efsanevi ajan Clint Hill'le birlikte First Lady Jacqueline Kennedy'i korumakla görevlendirildi.
Suikast günü First Lady, Başkan'la birlikteydi. O yüzden 28 yaşındaki Landis de konvoyda görev alıyordu. Başkanlık limuzininin birkaç metre gerisinde yer alan ve "Halfback" kod adıyla bilinen siyah üstü açık otomobilin sağ tarafındaki Gizli Servis ajanlarından biriydi Landis.
ÜÇ EL ATEŞ EDİLDİĞİNİ DUYMUŞTU
Anlattığına göre, ilk silah sesini duyduğunda sağ omzunun üzerinden arkaya bakan Landis hiçbir şey göremedi. Ardından limuzine döndüğünde Kennedy'nin kollarını kaldırdığını gördü ve vurulduğunu anladı. O esnada ortağı olan Ajan Hill, Halfback'ten fırlayıp limuzine doğru koşmaya başlamıştı. Landis aynı şeyi yapmayı aklından geçirdiğini ama doğru açıda olmadığını belirtti.
İkinci el silah sesi, ilkinden daha yüksekti. Son olarak Kennedy'nin başına isabet eden üçüncü silah sesi duyuldu. Landis, daha o anda Başkan Kennedy'nin öldüğünü biliyordu. O sırada limuzinin arkasına atlamış olan Hill de geri dönüp bir el işaretiyle Başkan'ın öldüğünü teyit etmişti.
Başkan'ı ve beraberindekileri taşıyan konvoy Parkland Memorial Hastanesi'ne ulaştığında mermiyi gördüğünü belirten Landis, hatıra avcılarının eline düşmesini istemediği bu delili koltuktan aldığını ifade etti. Ardından hastaneye girip mermiyi Kennedy'nin yattığı sedyenin üzerine koymuştu. Bu sayede doktorların yaşananları anlamlandırmasına yardım edebileceğini umuyordu.
Arkadaki aracın sağ tarafında geriye bakanlardan biri Paul Landis
'MERMİYİ CEKETİMİN CEBİNE ATTIM VE HASTANEYE GİRDİM'
Landis, hastaneye varıp araçtan indiklerinde kan gölünün içinde iki mermi parçası görmüş, bir tanesine parmağıyla dokunmuş ancak onu olduğu yerde bırakmıştı.
Koyu renk koltuğa saplanmış mermiyi de tam o sırada fark ettiğini belirten Landis, "Oradan alıp ceketimin cebine attım ve hastaneye girdim. Planım mermiyi üstlerimden birine vermekti. Ama kafa karışıklığı içinde içgüdüsel olarak Kennedy'nin sedyesine koydum" dedi.
Landis, "Olay yerini koruma altına alan hiç kimse yoktu ve bu beni çok rahatsız etmişti. Orada olan tüm ajanlar Başkan'a odaklanmıştı" derken kalabalığın toplanmakta olduğunu belirtti ve ekledi:
"Her şey çok hızlı olup bitiyordu. Bu mermi bir delildi; bunu anında idrak etmiştim. Çok önemliydi. Ortadan yok olmasını ya da kaybolmasını istemedim. Kendi kendime, 'Paul bir karar vermek zorundasın' dedim ve mermiyi oradan aldım."
BİR SEDYEDEN ÖBÜRÜNE NASIL GELDİ?
Landis'in teorisine göre, mermi Kennedy'nin sırtına isabet etmişti ama bir sebepten ötürü çok güçlü değildi ve bu nedenle derine işlememişti. Başkan'ın bedeni limuzinden çıkarıldığında da mermi saplandığı koltukta kalmıştı.
Peki Landis'in Kennedy'nin sedyesinde bıraktığı mermi, Teksas Valisi John B. Connally'nin sedyesine nasıl gelmişti? Landis'in tahminine göre bir noktada iki sedye yan yana getirilmiş ve yaşanan hareketlilik sırasında mermi bir sedyeden diğerine doğru yuvarlanmıştı.
Landis, kitabında yazdıklarının etkisiyle ortaya çıkabilecek sonuçlar üzerine spekülasyonda bulunmak istemediğini, Lee Harvey Oswald'ın tek saldırgan olduğuna her zaman inandığını ama şu an "Acaba" dediğini ve kendini sorguladığını belirtti. 1993 yılında yayımlanan ve Oswald'ın Kennedy'i tek başına öldürdüğü sonucuna varan "Case Closed" (Dava Kapandı) kitabının yazarı Gerald Posner ise Landis'in anlattıklarına şüpheyle yaklaştığını söyledi. Landis'in samimiyetinden şüphesi olmadığını ancak hikâyede büyük boşluklar olduğunu ifade eden Posner, "İnsanların hatıraları zaman içinde güçlenmez. Landis'in kaç el ateş edildiği gibi ayrıntılara dair hafızasının zaman içinde kötüleşmemiş aksine iyileşmiş olması, benim için önemli bir uyarı işareti" dedi ve ekledi: "Mermiyle ilgili söyledikleri birebir yaşanmış olsa bile, bu merminin Vali Connally'nin vücudundan çıkmış olmadığı anlamına gelmiyor. Bu, hastanede değil limuzinde de yaşanmış olabilir."
* * * * *
RAPORDA MERMİNİN KAYNAĞININ KENNEDY OLMADIĞI BELİRTİLİYORDU
Warren Komisyonu, çeşitli incelemelerin sonucunda, 6,5 milimetrelik bakır kaplama bu merminin Başkan Kennedy'e arkadan isabet ettiğine, boğazının ön tarafından çıkıp Vali Connally'e ulaşarak sırtında, göğsünde, el bileğinde ve kalçasında yaralanmaya neden olduğuna hükmetmişti.
Araçta Başkan ve eşi arkada, Vali Connally ve eşi ise önde oturuyordu
Müfettişlerin bu sonuca varmasının kısmî sebebi, söz konusu merminin Conally'nin yattığı sedyenin üzerinde bulunmasıydı. Mermiyi bulan kişi bir hastane çalışanıydı. Connally'nin o esnada boşalmış olan sedyesini ittiren çalışan, koridorda başka bir sedyeye çarpmış, sonucunda da mermi yere düşmüştü. Merminin, hayatını kurtarma çabaları sırasında Conally'nin vücudundan çıkarıldığı varsayılmıştı.
Warren Komisyonu'nun raporunda, "merminin kaynağının Başkan Kennedy'nin sedyesi olma ihtimalinin" elendiği çünkü Başkan'ın bedeninin doktorların müdahaleleri sırasında hep aynı sedyede tutulduğu, bir tabuta yerleştirilene kadar da yattığı yerden kaldırılmadığı belirtiliyordu.
Warren Komisyonu araştırma sürecinde birçok tanığın ifadesine başvurdu ancak Landis onlardan biri değildi. Landis, Komisyonun kendi ifadesini almamış olmasına şaşırdığını ancak muhtemelen üstlerinin ajanları korumak istediğini belirtti. Zira suikasttan bir gece önce Gizli Servis ajanları geç saatlere kadar eğlenmişti. Örneğin dediğine göre, Landis sabah 5'e kadar uyumamıştı.
MODERN BALİSTİK TEKNOLOJİSİ DOĞRULADI
Müfettişler, komisyonun raporunda "399 Numaralı Delil" olarak geçen merminin, Teksas Okul Kitapları Deposu'nun 6'ncı katında bulunan C2766 Mannlicher-Carcano model tüfekten ateşlendiği sonucuna varmıştı. Raporda merminin Kennedy'nin vücudunu delip geçtiği, Connally'nin sağ omzundan girip kaburgasına çarptığı, sağ meme ucunun altından çıkıp sağ el bileğine ve sol kalçasına saplandığı belirtiliyordu.
Doktorlar da tek bir kurşunun bütün bu hasara yol açabileceği konusunda hemfikirdi. Ancak kurşunun üzerinde neredeyse hiç hasar bulunmaması ve ağırlığında neredeyse hiç kayıp olmaması, Warren Komisyonu'nun vardığı sonuçlara şüpheyle yaklaşılmasına neden oldu.
Ne var ki modern adli bilimler teknolojilerini kullanan balistik uzmanları 2013 yılında yaptıkları denemelerle, tek mermi teorisinin mükemmel derecede makul olduğunu ortaya koydu.
* * * * *
SICAĞI SICAĞINA YAZDIĞI RAPORLARLA UYMUYOR
Landis'in anlattıkları, sadece resmi söylemle değil 1963 yılında verdiği iki yazılı ifadeyle de farklılık gösteriyor. Landis ifadelerinde mermiyi bulduğundan bahsetmemiş ve sadece iki el silah sesi işittiğini belirtmişti. "Üçüncü eli duyduğumu hatırlamıyorum" ifadesini kullanan Landis, Kennedy'ye müdahale edilen travma odasına girmediğini ve First Lady Jacqueline Kennedy içeri girdiği sırada kapıda beklediğini yazmıştı.
Suikasttan sonra yazdığı raporlarda hatalar olduğunu belirten Landis, "Şok içindeydim ve First Lady'e eşlik ettiğim için 5 gün boyunca neredeyse hiç uyumamıştım. Rapora ne yazdığıma çok dikkat etmemiştim. Mermiden bahsetmek aklıma gelmedi" ifadelerini kullandı.
Resmî söylemin kendi hatırladıklarından farklı olduğunu 2014 yılında idrak ettiğini belirten Landis, "O sırada sesimi çıkarmadım çünkü mermiyi sedyenin üzerine koymakla bir hata yaptığımı hissettim. Bu konuda konuşmak istemedim. Korkuyordum. 'Yanlış mı yaptım?' diye düşünmeye başladım. Bir yanlış yaptığımdan korkuyordum ve bundan bahsetmek istemiyordum" dedi.
Gizli Servis'teki ortağı Ajan Clint Hill de Landis'e sessiz kalmasını tavsiye etmişti. Hill, 2014'te Landis'e gönderdiği bir e-postada "Çok sayıda sonucu olur" diyordu. Yaşananlara dair hatıralarını birçok kitap ve röportaj aracılığıyla kamuoyuyla paylaşan Hill, New York Times'a yaptığı açıklamada Landis'in anlattıklarına şüpheyle yaklaştı. Hill, "Bence olaydan 60 yıl sonra şu an anlattığı hikâyenin, trajediden hemen sonra verdiği yazılı ifadelerden farklı olması kaygı verici. Bence çeşitli ifadelerinde/hikâyelerinde ciddi tutarsızlıklar var" dedi.
Hill ile birlikte suikasttan sonra da First Lady'i korumaya devam ettiklerini, yas sürecinde Jacqueline Kennedy'e eşlik ettiklerini söyleyen Landis, "Sürekli hareket halindeydi. Arabanın arka koltuğunda oturup hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Bir şey söylemek istiyordunuz ama bir şey söylemek haddimize değildi" dedi. Bu duruma 6 ay dayanabildiğini belirten Landis, Gizli Servis'ten ayrıldıktan sonra emlakçılıktan badanacılığa birçok iş yaptığını, başkanları korumayı ise bir daha aklından bile geçirmediğini belirtti.
OKUDUĞU BİR KİTAPTAN ETKİLENDİ
Komplo teorilerinden genel olarak haberdar olduğunu ancak ne bu konudaki kitapları ne de Warren Komisyonu'nun raporunu okuduğunu söyleyen Landis, "Hiçbirini önemsemedim. Sadece kendimi çektim. Oradaydım. Olanı biteni görmüştüm; ne gördüğümü ve ne yaptığımı biliyordum. Hepsi bu" ifadelerini kullandı.
2010 yılından itibaren birkaç röportaj verse de mermiyle ilgili hiç konuşmayan Landis'e 2014 yılında bir arkadaşı Josiah Thompson'ın 1967 tarihli kitabı "Six Seconds in Dallas"ı (Dallas'ta Altı Saniye) verdi. Thompson kitapta birden fazla suikastçı olduğunu iddia ediyordu. Kitabı okuyan Landis, mermiyle ilgili resmî söylemin yanlış olduğuna inandı.
Geçtiğimiz yıllarda Landis, hikayesini Gizli Servis'in eski direktörlerinden Lewis C. Merletti dahil bazı yetkili isimlerle paylaştı.
Ajan Hill'in farklı bir açıdan çekilmiş fotoğrafı
TEK KURŞUN TEORİSİ YENİDEN TARTIŞMAYA AÇILABİLİR
Kennedy suikastı üzerine kapsamlı araştırmalar yürüten tarih kitapları yazarı ve Avukat James Robenalt, Landis'e hatırladıklarını gözden geçirebilmesi için yardım ettiğini belirterek, "Eğer dedikleri doğruysa ki ben öyle olduğuna inanıyorum, o zaman iki ya da daha fazla suikastçı olduğu sorusu yeniden tartışmaya açılabilir. Eğer 'sihirli' olarak bildiğimiz mermi Başkan Kennedy'nin sırtında kaldıysa, Warren Raporu'nun temel tezi olan tek kurşun teorisi yanlış demektir" dedi.
Robenalt, Connally'nin başka bir mermiyle vurulmuş olması durumunda Oswald'dan başka birilerinin daha ateş etmiş olması gerektiğini çünkü Oswald'ın silahını bu kadar hızlı dolduramayacağını sözlerine ekledi. Merletti, Landis'in hatırladıklarıyla ilgili ne diyeceğini bilemediğini belirterek, "Bu hikâye doğru mu değil mi bilmiyorum ancak o gün orada olan ajanların yıllarca yaşananların acısını çektiğini biliyorum" dedi.
Landis'in Merletti'nin yönlendirmesiyle görüştüğü başkanlık tarihçisi Ken Gormley ise "Travmatize olmuş bir ajanın bunca yıldan sonra yaşadıklarını anlatmak istemesi şaşırtıcı değil. İnsanlar ömürlerinin sonlarına yaklaştıklarında böyle şeyler çok sık oluyor. Huzura ermek istiyorlar. İçlerinde tuttukları şeyleri ortaya koymak istiyorlar. Özellikle tarihi bir olay söz konusuysa kayıtları düzeltmek istiyorlar. Bu, dikkat çekmek ya da zengin olmak isteyen birinin oynadığı bir oyuna benzemiyor. Landis'in dediklerine inandığını düşünüyorum. Parçalar yerine oturuyor mu? Bilmiyorum. Ama zaman içinde çözüme ulaştırılabilir bu" dedi.
New York Times'ın "J.F.K. Assassination Witness Breaks His Silence and Raises New Questions" başlıklı haberinden derlenmiştir.