Güncelleme Tarihi:
Günler süren seferleri boyunca dünyanın dört bir yanını dolaşan, birbirinden güzel limanlara uğrayıp yolcularına bambaşka bir tatil deneyimi yaşatan cruise gemilerinin yıldızı, Covid-19 pandemisinin etkilerinin iyice zayıflamasıyla yeniden yükselişe geçti. Zaman zaman Türkiye kıyılarına da yanaşan ve devasa boyutlarıyla "yüzen şehir" gibi yakıştırmalara layık görülen cruise gemilerinin içindeki hayatı merak etmeyen yok.
Gazeteci Joey Hadden da onlardan biriydi. Nisan ayında hayatında ilk kez bir cruise tatiline çıkan Hadden, edindiği tecrübeleri haber sitesi Insider için kaleme aldı. Hadden, birçok insanın hayal ettiği Cruise gemileriyle ilgili detaylara yer verdiği yazısında söz konusu tatil şeklinin neden kendisine göre olmadığını anlattı. Ancak gazetecinin anlattıkları birçok kişinin hayalini süsleyen detayları da kapsıyor olabilir. İşte ayrıntılar…
YEDİ GÜNLÜK BİR CRUISE MACERASI
Hayatımda ilk kez geçtiğimiz Nisan ayında Karayipler'de bir cruise tatiline çıktım. Güverteye ayak basana kadar, böyle bir gemiyi dünya gözüyle görmüşlüğüm yoktu. Katılma sebebim ise cruise sırasında ve Karayip Denizi'nin çeşitli noktalarında gördüklerimi habere dökmekti.
Yedi gün süren yolculuğumu bu tür gemilerin en büyüğü ile gerçekleştirdim. Honduras'ın Roatan şehrine, Meksika'nın Cozumel ve Costa Maya limanlarına, ayrıca Royal Carribean'ın Bahamalar'daki özel adası CocoCay'e gittik.
Okyanusun ortasında bu kadar büyük bir gemide olmak gerçek değil gibi geliyordu. New York'ta geçirdiğim uzun kışın ardından bir hafta boyunca güneşlenmek ve serin esintileri yüzümde hissetmek tam aradığım şeydi.
Cruise tatili birçok kişinin sevdiği bir şey ve nedenini anlayabiliyorum. Forbes dergisi Ocak 2020'de yani pandemi sektörü altüst etmeden hemen önce yaptığı haberinde, her yıl 30 milyon kişinin bu tatillere çıktığını yazmıştı. Söz konusu sayı 2009'da 17,8 milyondu.
Ancak cruise tatilinin avantajları kadar dezavantajları da çok ve ben nihayetinde anladım ki benim ideal tatil anlayışıma uymuyor. Neden mi? Anlatayım...
SADAKAT PUANI ETKİSİ
Birçok başka yolcuyla konuştuktan sonra anladım ki cruise bir yaşam tarzı. Tanıştığım kişilerin çoğu yıllardır bu tatillere çıktıklarını söyledi. Tüm tatillerini cruise'da geçiriyor, gemilerde geçirdikleri toplam süreyi artırmaya çalışıyor, parçası oldukları müşteri sadakati programlarından puan toplamaya çalışıyorlardı.
Gemimde 5.000'den fazla yolcu vardı ve ne kadar sorup soruştursam da benden başka ilk seferine çıkan yolcu bulamadım.
DENİZ TUTMASI NEDENİYLE TATİL İŞKENCEYE DÖNÜŞEBİLİR
Birçok yolcu geminin sallanması sayesinde kolayca uykuya daldıklarını söyledi ama beni deniz tuttu. Daha önce de hareket tutması yaşadığım için cruise yolculuğunda zor zamanlar geçireceğimi önceden tahmin etmem gerekirdi. Özellikle denizde geçen günlerde yemek yemekte ve aktivitelere katılmakta çok zorlandım. Kaldığım kamaranın konumu da bunda önemli bir etkendi.
Sekiz numaralı güvertenin en önünde kaldığım için, kamaramda sürekli hareket hissediyordum. Kamaralarını ayırtırken bunu dikkate aldıklarını söyleyen deneyimli yolculara göre, geminin ön tarafı deniz tutması yaşayan yolcular için hiç uygun bir yer değil. Geminin ortasında bulunan ve daha yüksek güvertelerdeki kamaralar daha sakin ve az hareketli oluyor.
Özellikle bazı geceler diğerlerinden daha zor geçti. Denizin en dalgalı olduğu gecelerde birkaç dakikada bir alt taraftan gök gürültüsü sesine benzer bir ses duyuyordum. Odamdaki gürültüler ve titreşimler yüzünden, mobilyalar devriliyor gibi hissediyordum. Bunu yaşadığım ilk gece hep en kötü senaryolar aklıma geldi. "Ya Titanic gibi olursa?" diyordum.
Yolculuğun sonlarına doğru bunun cruise hayatının sıradan bir yanı olduğunu idrak ettim. Geminin pruvasına çarpan dalgalardan kaynaklanıyordu. Ama benim asla alışabileceğim bir şey değil.
UĞRANAN LİMANLARDA GEÇİRİLEN VAKİT ÇOK SINIRLI
Elbette limana demirlediğimiz günler de oldu. Duraklar çoğu zaman güzeldi ama o kadar kısa süre kalıyorduk ki tadını çıkaramıyorduk.
Ben limanlarda daha fazla zaman geçireceğimizi düşünerek günlük turlara rezervasyonlar yapmıştım. Bu turlar oldukça keyifliydi. Özellikle Honduras'ta doğa yürüyüşü yapmak ve Meksika'daki antik kalıntıları gezmek beni çok memnun etti. Ama bu günlük turların bazıları tam gün sürdüğünden gemiye yeniden biner binmez limandan ayrılıyorduk.
Ben durduğumuz limanları geceleri de görmeyi umuyordum ama henüz gün batmadan yola çıkmış oluyorduk. Çoğu zaman sabah 8 sularında limana giriyor, öğleden sonra 16 civarında da demir alıyorduk.
Limanlardan Karayip "tadı aldığımı" söyleyebilirim ama her bir destinasyon gerçek bir maceraydı desem yalan olur. Ancak bu yaşadığım deneyimin bana önemli bir faydası oldu: Tatilimi tek bir yerde yapıp orayı uzun uzun gezmeyi sevdiğimi fark ettim.
Deneyimli cruise yolcularına göre, ilk kez bu yolculuğu yapacak olanların dikkat etmesi gereken şeyler var: 1) Fazla eşya götürmemek, valize sadece gerekli ve rahat kıyafetler koymak. 2) Çantaya odanızı kolay bulabilmek için kapısına asabileceğiniz bir buzdolabı mıknatısı atmak. 3) Gemiye bineceğiniz limana uçakla gidecekseniz uçak biletini en az bir gün önceye almak. 4) Tur vb. ek ödeme gerektiren her şeyin rezervasyonunu önceden yapmak ve bu tür rezervasyonlarda cruise şirketinin hizmetlerinden faydalanmak. 5) Mümkünse cruise ücretine dahil olan yemek, eğlence vb. seçeneklerinin dışına çıkmamak. 6) Günlük zaman çizelgelerini mutlaka dikkatle okumak. 7) Havuz başındaki şezlongları sabah erken saatte havlu atıp "kapmak".
ETKİNLİK ÇOK AMA MERAKLISINA…
Cruise yolculuğu için verdiğiniz paranın bir kısmını, gemideki tesisleri kullanım hakkı için veriyorsunuz. Gemi de etkinliklerle doluydu. Misafirler oyun salonunda video oyunları oynayıp sörf simülatöründe dalgalarla boğuşabiliyordu. Masa tenisi, basketbol, kaya tırmanışı gibi sporların yanı sıra atlıkarınca, laser tag, kaçış odası hatta buz pateni pisti gibi şaşırtıcı seçenekler de vardı.
Özellikle su kaydırakları çok popülerdi. Özellikle 10 kat yukarıdan aşağı kaymayı sağlayan, şu an denizlerdeki en yüksek kaydırak diye biliniyor.
Bunun yanı sıra dans, davul, akrobasi, buz dansı gibi eğlenceler de vardı. Gündüzleri canlı gruplar geceleri ise komedi şovları sahne alıyordu.
Ben çok iyi bir yüzücü, sporcu ya da maceracı değilim. Çocuklarım da olmadığından gemideki aktivitelerin çoğu bana hitap etmedi. Geminin en büyük eğlenceleri olan kaydıraklar ve diğer su sporlarına katılmadım bile. Laser tag ve mini golf oynarken eğlendim gerçekten de ama genele bakıldığında bu aktivitelerin farklı bir kitleye hitap ettiğini söyleyebilirim.
HER YER, HER ŞEY ÇOK KALABALIK
Sadece yetişkinlere açık olan alanlarda biraz kafamı dinleyebileceğimi düşünsem de her gün çok büyük kalabalıklarla boğuşmak zorunda kaldım.
Zaten dünyanın en büyük cruise gemisinin kalabalık olacağı garantiydi. Ancak geminin açık hava güverteleri ve ana açık büfesi gibi noktalar günün her saati yolcu doluydu. Asansörler tıklım tıkış olduğundan merdivenleri kullanmak bana daha hızlı geliyordu. Havuz kıyısında uzanacak bir şezlong bulabilmenin zorluğu nedeniyle hayal kırıklığına uğradım.
Daha fazla gevşemeyi umuyordum ama aksine gerginliğim arttı. Buna bir de kalabalıklardan hoşlanmayışımı eklerseniz, cruise tatilinin bu yanı yolculuk boyunca stres yaşamama neden oldu. Kamaram dışında sakin, kalabalığın olmadığı bir yer bulamadım.
TEK KİŞİ GİTMEK ÇOK DAHA MASRAFLI VE SIKICI
Kamara demişken, benimki rahattı ama tek başıma seyahat etmenin bir handikapını yaşadım: Cruise tatilleri tek başınıza olduğunuzda daha zorlu ve masraflı oluyor. O yüzden bir seyahat arkadaşı edinmenizi tavsiye ediyorum.
Çünkü cruise gemilerinin kamaraları çoğu zaman en az iki kişinin kalacağı şekilde tasarlanıyor. Tek başınıza bir oda tuttuğunuzda iki kişilik ücret ödemek zorunda kalıyorsunuz. Cruise Critic sitesine göre, bazı gemilerde tek kişilik odalar da var ancak bu pek yaygın bir durum değil. Royal Carribean'ın bazı gemilerinde de tek kişilik odalar bulunabiliyor ama benim gemimde yoktu.
Bindiğim geminin fiyatları, birçok otelde olduğu üzere oda başına değil kişi başına olacak şekilde listelenmişti. Arama yaparken tek misafir ile iki misafir arasında geçiş yaparken, tek kişide fiyatın bir anda ikiye katlandığını gördüm. Los Angeles Times'a göre bu fark cruise şirketinin odaya alabileceği ikinci yolcunun yokluğunda yaşayacağı gelir kaybını telafi etmeyi amaçlıyor.
Ben okyanus gören bir kamara için toplam 2000 dolar ödedim. Eğer yanımda birini daha götürmüş olsaydım, ödeyeceğimiz kişi başı ücret, bunun yarısı kadardı.
Üstelik öylesi daha da keyifli olurdu. Sosyal aktivitelere ve diğer yolcuların benimle sohbet etmesine karşın, gemide kendimi yalnız hissettim. Beni tanıyan biriyle sohbet etme ve yeni yerleri sevdiğim biriyle deneyimleme arzusu duydum. Genelde tek başıma seyahat etmekten hoşlanırım ama birçok aileyle ve arkadaş grubuyla çevrili olmak bana "Keşke benimkiler de burada olsaydı" dememe neden oldu.
PLANLAMA, PLANLAMA, PLANLAMA
Ben normalde seyahatteyken kendi kendime dolaşma, kendi planımı yapma, canım istediğinde o planları çöpe atma özgürlüğünü tercih ederim. Cruise ise çok yoğun bir seyahat demek. Her gün planlarla dolu. Her sabah kapıma o günkü etkinliklerin başlangıç saatlerini bildiren bir program bırakıldı.
Ben tatildeyken akışına bırakmayı severim, yani günümün her saatine bir rezervasyon yapmam. Ama gemideyken anlık kararlar almak çok zor oldu. Tüm özel yemekler servis eden restoranlar ve tüm gösteriler, Royal Carribean uygulaması aracılığıyla rezervasyon istiyordu.
AquaTheater'daki sirk benzer akrobatik su şovu en popüler ve yer bulunması en zor gösteriydi. Ancak üçüncü gün yer bulabildim. Diğer yolcular bu sistemi seviyor gibiydi. Hatta cruise şirketinden beklenen buydu. Ama ben sürekli plan yapmayı stresli buldum.
Joey Hadden'ın "Şimdiki aklım olsaydı" dediği bazı detaylar da var. Hadden, kendisi gibi ilk kez cruise seyahati yapacak olanlara yönelik ipuçlarını şöyle sıralıyor: 1) İlk sefer için bir haftalık değil de daha kısa bir program ayarlamak. 2) Bir arkadaşla birlikte seyahat etmek. 3) Geminin orta kısmında dalgaların ve sarsıntıların etkilemeyeceği bir oda rezerve etmek. 4) Kulak tıkacı götürmek. 5) Nakit para götürmek. 6) "Resmi gece" etkinliklerin fazla ciddiye almamak, bunun için şık kıyafet götürme zorunluluğu hissetmemek. 7) Görmek istediği etkinliklere gemiye biner binmez rezervasyon yaptırmak. 8) Diğer yemekler de gayet lezzetli olduğundan çok fazla özel restoran rezervasyonu yaptırmamak. 9) Liman turlarında plaj zamanı içerenleri seçip zaman kaybetmemek. 10) Eğer varsa yolculuk sonundaki dönüş uçağının biletini çok ileri saate almamak.
NEDEN SEVİLDİĞİNİ ANLIYORUM AMA…
Gemiden ayrılırken ideal cruise yolcusu profili de kafamda oluşmuştu: Zamanını dakika dakika planlamayı seven, diğer yolcuların yarattığı kalabalığı önemsemeyen ve su kaydırağının vereceği heyecanın peşinde koşan bir tatilci.
Haberlerim için çalışmanın dışında bir haftamı güneşte yatarak, limanlarda turlara katılarak ve ara sıra laser tag ya da kaya tırmanışı gibi etkinliklere katılarak geçirdim.
Dünyanın en büyük gemisinde yedi gece geçirdikten sonra, buranın neden her türlü eğlenceyi aynı çatı altında arayan, ara sıra da farklı yerler keşfetmeyi seven tatilcilerin favorisi olduğunu anlıyorum. Ben bunu tercih etmem. Bir gemide dolanmaktansa her adada ayrı zaman geçirmeyi yeğlerim. Bir dahakine Karayipler'e gidecek olsam, uçağa binerim.
Insider'ın, "I took my first Caribbean cruise, and quickly learned that cruising is a lifestyle that's not for me", "8 things seasoned cruisers say you should know before stepping foot aboard your first cruise" ve "10 things I wish I'd done differently on my first cruise, from choosing a better room to reserving shows in advance" başlıklı haberlerinden derlenmiştir.