Güncelleme Tarihi:
SOSYAL Demokrat Parti’nin (SPD) başbakan adayı Martin Schulz, Katolik Haber Ajansı’na (KNA) bir mülakat verdi. Türkiye ile de ilgili açıklamalar yapan Schulz, “Erdoğan’dan benim gibi birçokları başında hoşlanmıştı, zira Türkiye’yi Avrupa’ya yaklaştırmak istiyordu. Bu, bu süre içerisinde tam tersine dönüştü. Erdoğan idam cezasını gerçekten yürürlüğe sokacak olursa o zaman Avrupa Birliği’ne kapıyı kapatmış olur” dedi.
Ankara ile olan ilişkileri nedeniyle Almanya’da tepki çeken Diyanet İşleri Türk İslam Birliği de mülakatta gündeme geldi. DİTİB’in rolüne ilişkin soruya verdiği yanıtta Schulz, anayasa hukukunun din ile ilgili hükümlerinin tüm dini cemaatler için açık olduğunu vurguladı. Schulz, “Dini cemaatlere kendi iç idarelerinde sunduğumuz özerklik yüce bir değerdir ve korunmalıdır. Ancak bunun için dini cemaatler de hukuk devleti şartlarını yerine getirmiş olmak zorundadır. DİTİB üzerine bu temelde konuşmak zorundayız” dedi.
‘ÜZERİNDEKİ BASKI ARTIRILMALI MI?’
Schulz, DİTİB üzerinde baskının artırılıp artırılmaması gerektiği sorusuna şu yanıtı verdi:
“DİTİB’in imam yetiştirmesinden ve on yıllardır Türk Müslümanlara rehberlik etmesinden uzun süredir memnunduk. Türkiye’deki hükümet Kemalist laik gelenekten ayrıldıkça ilişkiler değişti. Türkiye içerisindeki gerilimler DİTİB’i de etkiliyor. Türkiye ile olan ilişkisinin bu yüzden de gevşemesini umuyorum.”
MACARİSTAN VE POLONYA HÜKÜMETLERİNE ELEŞTİRİ
Almanya’nın 20 maddelik anayasasını “ortak bir yaşam için harika bir kılavuz” olarak tanımlayan Schulz “Eğer bir yön verici kültürden (Leitkultur) bahsediyorsak, bu çok iyi bir çerçevedir” dedi.
“Din hayata aittir. Din özgürlüğü yüce bir değerdir ve dinler ve kültürler arası diyalog toplumumuzun devamlılığı için bir esastır. Dini ibadet bu yüzden anayasamızla da özellikle korunmuştur” diyen Schulz, “Ancak herhangi bir kimse dine atıfla temel haklara riayet etmezse, örneğin kadın erkek eşitliğine, o zaman hukuk devletinin sonuçları karşısında da hesap vermek zorunda kalır” diye devam etti.
Martin Schulz mülteci politikalarında da kimi Avrupa devletlerini eleştirdi. Gelecek yıl Avrupa Birliği’nin 7 yıllık mali çerçevesi için müzakerelerin başlayacağına dikkat çeken Schulz, “Tam da en yüksek net katkıyı alan ülke Polonya sığınmacı almayı reddediyor. Bu Avrupa’daki dayanışma ilkesi değildir. O zaman vetomu koyacağım” dedi.
‘SEÇ-BEĞEN-AL AVRUPASI’
Avrupa Birliği’nin bu yüzden parçalanıp parçalanmayacağı sorusuna yanıt olarak da Schulz “Hayır. Avrupa Birliği bariz dayanışma eksikliği nedeniyle parçalanma tehlikesi yaşıyor. Biz dayanışma talep ettiğimiz için değil. (Macaristan Başbakanı Viktor) Orban ve (Polonya’da iktidar partisi PiS’i kuran sağ popülist siyasetçi Jaroslaw) Kaczynski’nin ilkesi dayanışmanın Avrupası değil seç-beğen-al Avrupası.”