Güncelleme Tarihi:
Bakanlık yetkilisi, DAEŞ'e karşı mücadele kapsamında oluşturulan uluslararası koalisyonun çabalarına ilişkin tele-konferans yoluyla düzenlenen bilgilendirme toplantısında, Türkiye ile bu konudaki görüşmelerinin 9-10 ay öncesine kadar uzandığını ve bu sürenin gayet yapıcı geçtiğini kaydetti.
Türkiye ile önce Suriye'deki ılımlı muhaliflere eğit-donat programı verilmesi üzerinde anlaştıklarını hatırlatan yetkili, Türkiye ile DAEŞ'in Suriye'deki ağlarını gerçek anlamda ele almaya yardımcı olması için Suriye'de çeşitli izleme formları oluşturulması noktasında da Ankara ile anlaşmaya vardıklarını ifade etti.
Yetkili, geçen hafta da Türk üslerinin ABD'nin insanlı ve insansız hava araçlarına açılmasında mutabık kaldıklarını anımsattı.
"TÜRKİYE'YE İHTİYACIMIZ VAR"
Türkiye ve ılımlı muhaliflerle, Suriye'nin kuzeyinde DAEŞ'in kontrolündeki sınırın son uzantısını da örgütten temizlemeye başlamak için koordinasyon içinde çalışma ihtimallerini ele aldıklarını dile getiren yetkili, "Bu alan 98 km civarındaki bir alan. Türkiye ile bu konuda çok yakından çalışmak istiyoruz ve sınırın bu uzantısını da gerçekten kapatabilmek için Türkiye'ye ihtiyacımız var" diye konuştu.
Yetkili, anlaşmanın bir parçası olarak Ankara ile oturup ılımlı muhalif güçlerin organizasyonunun sağlanabilmesi yollarına bakacaklarını aktararak, "Bunun mekanizmasını, yöntemini nasıl yapacağımız noktasında onlarla (Türklerle) oturup konuşmalıyız ve önümüzdeki gün ve haftalarda bunu yapacağız" ifadesini kullandı.
"ALANDAKİ GRUPLAR ABD VE TÜRKİYE'NİN MUTABAKATIYLA BELİRLENECEK"
Bu 98 km'lik alanın uçuşa yasak bölge olmayacağına işaret eden yetkili, "Buranın nasıl görüneceği, derinliği ve bu noktada yöntemin ne olacağını Türkiye ile istişare edecekleri, bunun DAEŞ'in alandan çıkarılması ve hayatın normale dönmesine imkan tanınması amacı doğrultusunda yapılacağını" bildirdi.
Yetkili, "Türkiye'nin de belirttiği gibi (bu bölgeye) Türk askerlerinin bir dahiliyeti olmayacak. Bu konuda bazı dedikodular var ama bu, söz konusu değil. Kesinlikle ABD askerinin de angajmanı olmayacak. Burada sahada ılımlı muhalif gruplar yer alacak" yorumunda bulundu.
Bir soru üzerine, sahada yer alabilecek ılımlı muhalif güçlerin üzerinde de çalıştıklarını ve bunun Türkiye ile ortaklaşa kararla yapılacağını belirten yetkili, "Bunların hangi gruplar olacağı noktası, bizimle Türkiye arasında karşılıklı mutabakatıyla belirlenecek" dedi.
"İNCİRLİK ÜSSÜNÜN KULLANIMI PLANLAMA AŞAMASINDA"
Türkiye'nin üslerini ABD ve koalisyon güçlerine açmasını çok teşvik edici bulduklarını belirten yetkili, İncirlik üssünün kendilerine açılmasının DAEŞ ile mücadele çalışmalarının artması ve geliştirmesine imkan sağlayacağını söyledi.
"Bunu nasıl yapacağımız, oluşturacağımız noktasında Türklerle yakın işbirliği içinde çalışıyoruz" diye konuşan yetkili, İncirlik üssünün kullanılmasında bazı kısıtlamaların olup olmayacağına yönelik soru üzerine de bütün bunların "planlama aşamasında" olduğunu kaydetti.
Yetkili, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Taktiksel olarak hava güçlerinin, hava saldırılarının nasıl yapılacağı, nerede konuşlanabileceği, birlikte nasıl hareket edileceğini çözmeye çalışırken, hem Türk hem ABD ordusunun dikkate alması gereken birçok şey var. Biz şu anda konuşurken bile bu konular değerlendirilmeye devam ediliyor. Önümüzdeki günlerde bu konularda daha fazla konuşabileceğiz ama şu anda planlama aşamasındayız."
"PKK SALDIRILARDA BULUNMASAYDI..."
DAEŞ ile mücadele kapsamında Türkiye'deki üslerin ABD ve koalisyon güçlerine açılması konusunda anlaşmaya iki hafta önce varıldığını ve ABD Başkanı Barack Obama ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın anlaşmayı ele aldığı görüşmeden hemen önce PKK'nın Türkiye içinde bir dizi terör saldırıları düzenlediğini dile getiren yetkili, "Bu saldırılar, Türkiye'nin Kuzey Irak'a hava saldırıları düzenlemesini tetikledi. Biz de Türkiye'nin kendini savunma hakkı olduğunu söyledik ve PKK'ya karşı çabaları noktasında onları tamamen destekliyoruz. PKK konusunun bizim DAEŞ'e karşı mücadeleye yönelik Türkiye ile yaptığımız görüşmelerle bir bağlantısı yok" dedi.
Yetkili ayrıca, "Eğer PKK Türkiye'de bir dizi saldırılarda bulunmasaydı Türkiye'de Kandil Dağı'ndaki PKK'ya hava saldırısı düzenlemezdi. Dolayısıyla buradaki tetikleyici faktör, örgütün, Türk polis ve askerlerinin ölmesine neden olan saldırılarıdır. Eğer PKK Türklerle yeni bir cephe açmak istiyorsa bu hiçte yapılacak akıllıca bir şey değil" ifadesini kullandı.
"PKK'YI KINIYORUZ"
ABD'nin PKK'yı terörist organizasyon olarak gördüğüne işaret eden yetkili, "Şu noktada her zaman açık olduk ki PKK'nın Türkiye içerisindeki saldırılarını kınıyoruz, Türkiye'nin kendini savunma hakkına saygı duyuyoruz. PKK'nın, Türkiye'yi misilleme yapmaya kışkırtan bu saldırılarına devam etmemesini istiyoruz. Türklerin de bu operasyonları makul bir şekilde yürütmesi çağrısında bulunuyoruz" yorumunu yaptı.
"Terör örgütü PKK'nın DAEŞ'e karşı mücadele ettiğine" dair soruları yanıtlamayan yetkili, kuzey Irak'ta yıllardır Kürt peşmergelerle yakından çalıştıklarını, Suriye'de de Özgür Suriye Ordusu ile birlikte hareket eden Suriyeli Kürtlerin DAEŞ'e karşı çok etkili olduklarını kaydetti.
PKK ile PYD arasındaki bağlantıya ilişkin bir soru üzerine, bu iki örgütü birbirinden ayırmak gerektiğini anlatan yetkili, "PKK birr terör organizasyonu ve son günlerde Türkiye'nin kendini savunma hakkı bağlamında misilleme yapmasına yol açan, Türk askeri ve polislerine yönelik saldırılarda bulundu. PYD ise Suriye içinde faaliyet gösteren bir grup. Türk hükümeti de PYD'ye karşı bir eylemlerinin açıkça bulunmadığı belirtti. Türkiye'nin eylemleri, doğrudan misilleme amaçlı Kandil'deki PKK'ya yönelik. Bu iki grubu birbirinden ayırmak önemli" değerlendirmesinde bulundu.
Yetkili, ayrıca, PYD'nin ABD ve Türkiye'nin temel prensibi olan "birlik içindeki Suriye'nin toprak bütünlüğünü ve yine birlik içindeki bir Suriye'nin federal varlığını desteklediğini" ve bunun da önemli bir şey olduğunu kaydetti.
Kobani'nin kurtarılmasında Türkiye'nin rolünü de hatırlatan yetkili, "Bence Kobani örneği gayet yapıcı bir örnek. Çünkü Türkler Kobani'den gelen binlerce sığınmacıya yardım ettiler. Kobani'yi savunanlara biz havadan destek verdik ve daha önemlisi Türk toprakları üzerinden Kürt peşmergelerden Kobani'ye tedarik yolunun açılmasında Türklerle birlikte çalıştık. Eğer bu olmasaydı, Kobani'yi elde tutmak gerçekten çok zor olacaktı" ifadesini kullandı.