Güncelleme Tarihi:
Bireylerin sağlıklı bir yaşam sürebilmesi için inşaatçılara ve belediyelere doktorlardan daha fazla görev düştüğünü anlatan McMahon'un sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
Bize kendinizden bahseder misiniz?
Urban Land Institute'ün (ULI) kıdemli üyelerindenim. Washington DC’de yaşıyorum. Geçmiş tecrübelerim, hukuk, kamu yönetimi ve şehir planlaması konularında. Şehir plancılığına ilgim, kariyerimin ilk yıllarında Avrupa’da çalışırken gelişti. “Seyahat etmenin öğrenmek anlamına geldiğine" inanırım ve ULI’da da tam olarak bunu yapıyoruz: Birbirimizden öğrenmeye ve dünyadaki en iyi örnekleri birbirimizle paylaşmaya çalışıyoruz.
HER ŞEY ŞEHİRLERİ NASIL DİZAYN ETTİĞİMİZE BAĞLI
'Sağlıklı yerleşimler’ derken, nasıl yerlerden bahsedebiliriz, biraz içerik olarak anlatabilir misiniz?
Uzun zamandır çevrenin insan sağlığını ve moralini etkilediğini biliyoruz. Şehirleri nasıl dizayn ve inşa ettiğimize bağlı olarak havamızın ve suyumuzun kalitesi, kazalar ve yaya yaralanmaları, ne kadar fiziksel aktivitede bulunacağımız... Bunların hepsi etkileniyor. Örneğin, ben çocukken, bütün ABD'de çocuklar okullarına yürüyerek giderlerdi. Ancak, sonradan okullarımızı mahallemizden şehrin kenarındaki büyük arazilere taşıdık. Bu, çocukların okula gidebilmek için otobüse binmelerini getirdi. Bunun en direkt sonuçlarından biri, genç nüfusta obezitenin artışı oldu.
Sağlıklı yerleşimler konusunun önemi nedir?
Sağlıklı yerleşimler, herkesi ilgilendirir. İş alemi için iyidir, çevre için iyidir ve tabii en başta insanlar için iyidir.
Sizce Türkiye bu konuda hangi düzeyde?
Sağlıklı yerleşimler konseptine katkı sağlayan bazı faktörler; yürünebilir çevre, bağlantılı sokak ve caddeler, yaygın yeşil alan ve parklar ve çok amaçlı kullanımı olan yapılardır. Türkiye bu konularda geçmişte çok başarılı örnekler verdi. Dolayısıyla Türkiye, bu konuda bir dünya lideri olabilir.
KENTLER NE KADAR BİRBİRİNE BENZERSE...
Kültür ve kimlik, bir kenti daha kıymetli kılar... Sizce şehrin kimliğini koruması için ne yapılması gerekir?
Farklı bir kültür ve kimlik sahibi olmak, süratle tek düzeleşen dünyamızda her zaman olduğundan çok daha önemli bir hale geldi. Örneğin, turizmi düşünün. Türk kentleri ne kadar diğerlerine benzerse, o kadar az ilgi çeker ve ziyaret edilir. Sermayenin başıboş dolaştığı dünyamızda, gerçek anlamda savunulabilir bir rekabet avantajının kaynağı, ancak yerleşimlerin benzersiz özellikleri olabilir. Bir yer, haritadaki bir noktadan çok daha fazla bir şeydir. Kentler, tarihi binalarını, çevrelerini ve arazilerini koruyarak kimliklerini muhafaza edebilirler. Tabii ki, bu aynı zamanda eski ile uyumlu gelişmeyi teşvik etmeyi de gerektiriyor.
Sürdürülebilirlik sağlıklı yerleşimler konusunun hangi noktalarında kendini gösteriyor?
Sözlükte “sürdürülebilirlik” kelimesinin anlamına bakarsanız, karşılığında “kalıcılık” yazdığını görürsünüz. Sürdürülebilir toplum yaşamı, ancak kalıcı değerlere sahip yerlerde, çevrelerde mümkündür. Sürdürülebilirlik, aynı zamanda, "insan için iyi, çevre için iyi, iş alemi için iyi" üçlüsü üzerine oturmuş yerleşimler yaratmak demektir. Sağlıklı yerleşimler bunların üçünü de gözeten yerleşimlerdir.
Sizce sağlıklı şehirler yaratabilmek için kişilere, belediyelere, kurumlara, ne kadar iş düşüyor?
İnşaatçıların, geliştiricilerin ve belediyelerin, sağlıklı seçimi kolay kılmak suretiyle, kamu sağlığı üzerinde doktorlardan çok daha etkili olduklarını biliyoruz.
Sağlıklı şehirler hareketinin ekonomiye yansıması nasıl olur?
Araştırmalarımız, sağlıklı yerleşimlerin aynı zamanda ekonomi için de iyi olduğunu gösteriyor. Örneğin, bir belediye bir yerde park yaparsa, o parkın etrafındaki mülkün değeri artar. Bunun nedeni, tüm dünyada insanların sağlıklı yeşil alanların yakınında olmak için daha fazla ödemeye hazır olmalarıdır. Örneğin, New York’un en değerli mülkleri hemen Central Park’ın yanındakilerdir.
YÜRÜNEBİLİR ŞEHİRLER SAĞLIKLIDIR
İnsanlar her gün başka bir yerde yaşamanın hayalini kuruyor. Bu alanları seçmek ve daha sağlıklı şehirleri nasıl anlayabileceğimizi bilmek için bize bir kaç ipucu verir misiniz?
Sağlıklı yerleşimler, yürünebilir yerleşimlerdir. Son yüzyılda şunu öğrendik: Eğer bir yerleşimi arabalara göre dizayn ederseniz, sonuç daha fazla araba olur. Bir yerleşimi insana göre dizayn ederseniz, daha fazla insana sahip olursunuz. Yürümek, mucizevi bir ilaçtır. İnsanların güvenli bir biçimde yürüyebilecekleri veya bisiklete binebilecekleri yerleşimler yaratmak, sağlık için iyidir, emlak değerleri için iyidir, çevre için iyidir.
Son olarak, İstanbul sizce bundan sonra sağlıklı yerleşim olabilir mi?
İstanbul, her zaman dünyanın en önemli kentlerinden biri olmuştur. İstanbul, önemli bir tarihi geçmişe, harika insanlara ve büyük kaynaklara sahip. İstanbul’un daha fazla sağlıklı yürünebilir alanlar yaratması lazım. Bu aynı zamanda şunun için gerekli: Kim kendisi için yatırım yapmayan bir yere yatırım yapar ki?
"YAVAŞ ŞEHİR" SEFERİHİSAR
Aynı konferansta konuşma yapan Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer ise sorularımızı şöyle yanıtladı:
Seferihisar'da, yerel yönetimin başkanı olarak “cittaslow” (yavaş şehir) ile ilgili ne tür bir vizyon ortaya koyuyorsunuz?
Cittaslow, bir yerel kalkınma modeli olarak, Türkiye’de kentlerin geleceklerini güvence altına alabilmelerine imkân sağlamakta ve yerel yönetimler için bir yol haritası oluşturmaktadır. Bu yol haritası, kentin tarihsel zenginliklerine, kültürüne, lezzetlerine sahip çıkarak aynı anda en büyük değeri olduğu inancıyla doğasını koruyarak, bilim ve sanatın öncülüğünde kentin kalkınma vizonunu şekillendirmeye çalışmaktan ibarettir. Bizim Seferihisar için oluşturmaya çalıştığımız vizyonun çerçevesi de budur.
Halkın kentin ve kendine ait geleceğin belirlenmesinde karar alma süreçlerine katılımının önemini nasıl yorumluyorsunuz? Ve Seferihisar'da bunu ne ölçüde başarabildiğinizi düşünüyorsunuz?
Cittaslow adaylığını siyasetten uzak tutarak ilk başta herkesin sahiplenmesi gereken bir proje haline getirdik. 2009 yılında Cittaslow hareketini başlattığımızda ise Cittaslow Seferihisar’ın resmi internet sitesinde 300’e aşkın kişi ile Cittaslow gönüllü katılımı sağladık. Seferihisarlıların bu projeyi sahiplenmesi ve destek olmasıyla başardık. Hiçbir kalkınma modelinin halkın katılımı olmaksızın başarılı olamayacağını biliyoruz.
Bir taraftan yavaş şehir kavramını kentin geleceğine ilişkin vizyon olarak belirlerken, özellikle Turizm gelişiminin çekiciliği ile gelen talepleri nasıl bir arada yönetebiliyorsunuz?
Turizmin gelişmesi aslında Cittaslow’un bir parçasıdır. Genel olarak baktığımız zaman Sakin şehir kavramı ve Turizm gelişimi bir aradadır. Ancak özellikle küçük ölçekli turizm anlayışını destekleyerek, tüm Seferihisarlıların turizmin nimetlerine ulaşmasını sağlamaya gayret ettik. Sığacık Mahallemizde bulunan Kale içini restore ederek hem kentin tarihi dokusunu korumayı başardık hem de dışarıdan gelen ziyaretçilerimizin gezebileceği, konaklayabileceği tatil köyüne çevirdik. Seferihisarlılar Buluşması ve Mandalina Şenliklerimiz sayesinde ilçede yaşayan halkımızın bir arada olmalarıyla sosyal uyumu sağladık. Seferihisar Belediyesi olarak güneş enerjisi panelleri kurduk belediye binamızın kendi elektriğini üretmesini sağladık ve böylece Seferihisar’da kentsel yaşam kalitesini arttırmak için çeşitli adımlar attık.
Seferihisar Slow City olarak kendini de kalkındırmaya başladı. Bundan biraz bahsedebilir misiniz?
Seferihisar’da 2009 yılında 80 tezgâh ile başlattığımız ve 2015 yılına geldiğimizde ise 350’nin üzerinde tezgâh sayısına sahip olduğumuz Üretici Pazarlarımızı kurduk. Kadınlarımızın çoğunlukta olduğu ve kendi ev ekonomilerine katkı sağladıkları tüm yerel üreticilerimiz yerel ürünlerini Salı ve Pazar günleri satışlarını gerçekleştirebilmelerini sağladık. Üretici pazarlarımız sayesinde Seferihisar’ın yerel halkı dışında Türkiye’nin birçok şehrinden Seferihisar’a ziyaret yapılabilmektedir.
Seferihisar’ın yerel üreticilerini desteklemek için Mandalina Üretici Birliğini kurarak hem yurtiçine mandalina göndermekte hem de yurt dışına ihraç etmekteyiz. Ayrıca bu sene Hollanda’ya, ayın 21’inden itibaren, her biri 21 tonluk 10 tır yolcu edeceğiz. Hollanda’nın PEC Zwolle takımıyla satış anlaşması yaptık. 3 kiloluk paketler halinde gidecek. Kutunun üzerinde “I love Seferihisar” yazısının yanı sıra kulübün arması ve Mc Donald’s markası da olacak. Bu kutuların binlercesi, Hollanda’da statlarda dağıtılacak. Ayrıca Mc Donald’s markasının satış noktalarında binlerce kişiye Seferihisar mandalinası dağıtılacak.
2011 yılında kurulan Can Yücel Tohum Merkezi ile Seferihisar’ın yerel tohumları hem korunmakta hem de yeşertilmektedir. Can Yücel Tohum Merkezimiz sayesinde kaybolmaya yüz tutan atalık tohumlar daha kolay ulaşılabilir ve üretilebilir olmuştur. Bölge köylülerimiz yerel tohumlarla yaptıkları üretim sayesinde kendi ihtiyaçlarını karşılarken aynı zamanda tüketicilerin de konuyla ilgili bilgilenmesi yönünde çalışmaktadır. Her geçen gün yerel tohumlara ve ürünlerine olan ilgi artmakta bu konuyla ilgili kamuoyu oluşmaktadır.
Özetle, Seferihisar'ın marka değerinin büyümesiyle oluşan artı değeri/rantı tüm Seferihisarlılara yayacak mekanizmalar, yöntemler geliştirmeye çalışıyoruz.
Bu yerleşimin gayrimenkul olarak değerini artırdı mı?
Son 6 yılda Seferihisar'da gayrimenkullerin değeri 3-4 kat civarında arttı. Hürriyet Emlak'ın yayınladığı verilere göre, 2015 yılı içerisinde İzmir’in en çok değerlenen ilçeleri arasında ilk sırayı yüzde 9,6 artışla Seferihisar aldı.
Seferihisar ile ilgili gelecek planlarınız neler?
Cittaslow, Seferihisar’ın yol haritasına sahip olmasını sağlayarak hem kent içerisinde yaşayan halkımızı hem de kent dışından gelen misafirlerimizi ziyaret ettikleri ve şehri tanıyabilecekleri prestijli bir ortam yaratmamızı sağlamıştır. Seferihisar halkı, Cittaslow gönüllüleri ve Seferihisar Belediyesi olarak ise gelecekte yapacağımız projelerimiz ile ilçemizin geleceğini güvence altına almak için tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.