Güncelleme Tarihi:
***
Genç bir üniversite öğrencisi olarak Fransa’ya 1969 yılı Ekim ayında ayak bastığımda, UDR’li (Cumhuriyet İçin Demokratlar Birliği) George Pompidou, cumhurbaşkanı idi.
Fransa’da 5. Cumhuriyet’in kurucuları arasında yer alan UHR’li (Yeni Cumhuriyet İçin Birlik) Charles de Gaulle’den görevi birkaç ay önce devralmıştı.
Daha sonraki yıllarda UDF’li (Fransa Demokrasisi İçin Birlik) Valery Giscard d’Estaing, PS’li (Sosyalist Parti) François Mitterrand, RPR’li (Cumhuriyet İçin Birliktelik) Jacques Chirac, UMP’li (Halk Hareketi Partisi) Nicolas Sarkozy devlet başkanı olarak görev yaptılar.
PS’li (Sosyalist Parti) François Hollande da 2012 yılından beri bu görevi sürdürmekte.
2012 yılında yapılan seçimlerde aşırı sağcı FN lideri Marine Le Pen, Fransız seçmenlerin yüzde 17.9’unun desteğini alsa da umduğunu bulamadı.
Ancak geçen yıl yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinden Marine Le Pen’in partisi yüzde 25.01’le en güçlü parti olarak çıktı.
İşte bu yüzden de Marine Le Pen’in Özgürlük (Liberte), Eşitlik (Egalite) ve Kardeşlik (Fraternite) ilkelerinin büyük harflerle yazıldığı Fransa’da, devletin en tepesinde yer alma umudu arttı.
Trump’ın ABD’de seçimleri kazanması ise Marine Le Pen’in umutlarını daha da artırdı.
Çünkü Marine Le Pen de Trump gibi popülist bir seçim kampanyası sürdürmeye hazır bekliyor.
Hedef belli:
Çok kültürlü topluma hayır.
Göçmenlerin asimilasyonu (eritilmesi).
İslam ülkelerinden göçmen gelmesine izin verilmeyecek.
Fransız olmayanlara daha az soyal yardım ödemesi yapılacak.
Fransa’da dünyaya gelenlere doğuştan çifte vatandaşlık hakkı verilmesi uygulaması iptal edilecek.
NATO’dan çıkalım.
İdam cezasının yeniden devreye sokulması için referandum.
***
Evet, Fransız İhtilali’nin temel ilkeleriyle hiç de bağdaşmayan bir politik tutum.
Fransızların bu popülist yaklaşımlara daha doğrusu dolduruşlara destek verip vermeyeceğini gelecek yıl yapılacak cumhurbaşkanı seçimlerinde göreceğiz.
Avusturya’da ise bu hafta sonu.
4 Aralık’ta, bağımsız olarak seçimlere giren Yeşiller Partisi üyesi Alexander Van der Bellen ile aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) adayı Norbert Hofer yeniden yarışacak.
Mektupla oy sisteminde usulsüzlük olduğu gerekçesiyle toplam oyların yüzde 50.3’ünü aldığı halde koltuğuna oturamayan Van der Bellen ile oyların yüzde 49.7’sini alan Hofer yeniden kozlarını paylaşacak.
Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında sürdürülen müzakerelerin derhal durdurulmasını isteyen ve Türkiye’nin AB’de yerinin olmadığını savunan Norbert Hofer’in söylemlerine Avusturyalı seçmenlerin ne kadar ciddiye aldığını gelecek hafta göreceğiz.
Hollanda’da “Camileri kapatacağız”, “İslam ülkelerinden göçü durduracağız” hatta “Kuran’ı yasaklayacağız” diyen aşırı sağcı Geert Wilders’in genel başkanlığını yaptığı Özgürlük Partisi’nin (PVV) gücünü ise gelecek yıl 15 Mart’ta yapılacak parlamento seçimlerinde.