Güncelleme Tarihi:
Hem liberal hem de muhafazakâr Ruslar tarafından beğenilen ve ‘otokratik bir modernleştirici’ olarak anılan Rus İmparatoru Büyük Petro (I. Petro) 43 yıl hüküm sürdü ve İsveç'ten fethettiği topraklar üzerine yeni bir başkent inşa edilmesini emretti. Bu yeni başkent Putin'in de memleketi olan St. Petersburg'du.
Bu, Baltık Denizi kıyılarındaki bataklıklarda Petro'nun “Avrupa'ya açılan penceresini” inşa etmek için zorunlu işçi olarak askere alınan on binlerce serfin hayatına mal olan bir projeydi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, doğumunun 350. yıldönümünde Çar Büyük Petro'ya saygı duruşunda bulunarak, Rus topraklarını geri kazanmaya yönelik ikiz tarihi arayışları arasında bir paralellik çizdi.
Putin'in Petro için açılan sergiyi ziyaretinden önce devlet televizyonu, Büyük Petro'yu sert bir askeri lider olarak öven, inşa ettiği modernize edilmiş ordu ve donanma ile İsveç ve Osmanlı İmparatorluğu'nun pahasına Rus topraklarını büyük ölçüde genişlettiğini anlatan bir belgesel yayınladı.
KENDİNİ EN BÜYÜK RUS İMPARATORUYLA KARŞILAŞTIRDI
Son yıllarda, Putin'in Rus tarihine olan ilgisi, kamuoyu önünde daha da arttı. Rus lider Putin artık kendini Rus topraklarını geri almak için savaşan Büyük Petro ile karşılaştırıyor…
Rusya Devlet Başkanı Putin, İsveç'e savaş açan çarla paralellik kuruyor ve Ukrayna'daki ‘kampanyanın’ Rusya'nın 'temel değerlerinden' kaynaklandığını söylüyor
Petro'nun reformları Rusya üzerinde kalıcı bir etki bıraktı ve Rus hükümetinin birçok kurumunun kökenleri onun hükümdarlığına kadar uzanmaktadır. İmparator Petro ayrıca 1917'ye kadar Rusya'nın başkenti olarak kalan Sankt-Peterburg şehrini kurması ve geliştirmesiyle de tanınmaktadır.
Putin “Büyük Petro 21 yıl boyunca büyük kuzey savaşını yürüttü. Görünüşe göre İsveç ile savaş halindeydi, onlardan bir şey aldı. Ancak aldığı şey onlardan alınmış bir şey değildi. Aslında Rusya'nın olanı Rusya’ya geri verdi" dedi ve sözlerine şu ifadelerle devam etti:
“Görünüşe göre Rusya'nın olanı iade etmek ve ülkeyi güçlendirmek de bize düştü. Ve bu temel değerlerin varlığımızın temelini oluşturduğu gerçeğinden yola çıkarsak, karşı karşıya olduğumuz görevleri çözmeyi kesinlikle başaracağız.”
TEHDİT İSVEÇ VE FİNLANDİYA'YI HAREKETE GEÇİRMİŞTİ
Putin'in bu üstü örtülü tehdidi, Ukrayna'da işini bitirdikten sonra Estonya, İsveç ve Finlandiya dahil olmak üzere Baltık'ta savaş başlatacağına dair korkuları artırdı. Zaten İsveç ve Finlandiya'yı, Putin'in işgal etmesi durumunda ittifakın karşılıklı savunma taahhüdünden korunma umuduyla NATO'ya katılmak için başvurmaya sevk eden de bu korku olmuştu.
İktidarda 23. yılında olan Putin, güçlerinin şehirleri harap ettiği, binlerce insanı öldürdüğü ve milyonlarca insanı kaçmaya zorladığı Ukrayna'da Rusya'nın eylemlerini defalarca haklı çıkarmaya çalıştı ve Ukrayna'nın gerçek bir ulusal kimliği olmadığını iddia eden bir tarih görüşü öne sürdü.
Putin, Nisan 2020'de, Rusya ilk koronavirüs karantinasına girerken, televizyonda millete hitaben yaptığı bir konuşma sırasında salgını orta çağ Rusya'sının dokuzuncu yüzyılda uğradığı istilalarla karşılaştırdığında bazı çevrelerde şaşkınlık yaratmıştı.
MOSKOVA'NIN TEZİ ÇOKTAN ÇÜRÜDÜ
Temmuz 2021'de Kremlin, Putin'in Rusya ve Ukrayna'nın yapay olarak bölünmüş tek bir ulus olduğunu savunduğu “Ruslar ve Ukraynalıların tarihsel birliği üzerine” başlıklı yaklaşık 7.000 kelimelik bir makale yayınladı. Şubat ayında ise Rusya Ukrayna'ya asker göndermesinin temellerini attı.
Moskova, Ukrayna'daki savaşını, komşusunu silahsızlandırmak ve “Nazilikten arındırmak” için sınırın ötesine asker gönderdiğini söyleyerek meşrulaştırmaya çalıştı. Ukrayna ve Batılı kaynaklarsa bunun asılsız bir iddia olduğu söylüyor.
Rusya'nın "özel askeri harekâtı" olarak adlandırdığı operasyonun başlamasından önce Putin, Sovyetler Birliği'nin kurucusu Vladimir Lenin'i, Ukrayna'yı, Putin'in tarihsel olarak Rus toprağı olduğunu söylediği topraklarda yaratmakla ve bu toprakların tohumlarını ekmekle suçladı.
"HEM MODERN HEM DE OTORİTER OLMAK İSTİYOR"
Buna karşılık, Rus lider, Sovyet diktatörünün “totaliter” baskıcı kimliğini kabul etmesine rağmen, “sıkıca merkezileştirilmiş ve kesinlikle üniter bir devlet” yarattığı için Joseph Stalin'e ihtiyatlı bir övgü sundu.
Bu arada, Lenin ve Nikita Kruşçev de dahil olmak üzere güçlü, üniter bir Rus devletine karşıt olarak görülen liderler, katkılarının önemsenmediğini gördüler.
Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'nın kıdemli üyelerinden Andrei Kolesnikov, "Putin, sert, güçlü yöneticiler olarak gördüğü liderleri seviyor. Tarihe daha çok Korkunç İvan gibi zalim bir hükümdar olarak geçecek olsa da, Büyük Petro tarzı bir modernleştirici olarak görülmek istiyor.” dedi.