Güncelleme Tarihi:
Bir zamanlar İran Şahı'ıyla ilgili tüm haberlerin altında hep Ayşegül Dora imzası vardı. İran'a gittiğinde Niyaveran Sarayı'nda kalan, Farah Pehlevi ile Şah Rıza Pehlevi'yi çekiştiren yılların gazetecisi Ayşegül Dora, eline doğan Prenses Leyla Pehlevi'nin geçtiğimiz günlerde Londra'daki ölümünü, ‘‘Beklenen bir son’’ olarak değerlendirdi.
‘‘Hem prensessin, hem hiç kimse değilsin. Hem sosyetenin içindesin, hem dışındasın. Paran var, ama gösteremiyorsun. İşte Leyla'nın yaşamı...’’
Bu sözler yılların gazetecisi, şimdinin ajans sahibi Ayşegül Dora'ya ait. Dora, doğumundan üç saat sonra kucağına aldığı, cumhuriyet altını ve maşallah taktığı Prenses Leyla'nın ölümüyle derinden etkilenmiş. ‘‘Annesi Şahbanu Farah'ı lohusa yatağında ziyaret ettiğimde, bu bebeğe olan yoğun sevgiyi gördüm. Ne de olsa üç çocuktan sonra, daha bir olgunluk dönemine doğmuştu Leyla. Hani bizde 'tekne kazıntısı' derler ya, işte öyleydi. Farah onu bir başka seviyordu’’ diye anlatıyor.
EN BÜYÜK DARBE
Leyla Pehlevi, 2 Nisan 1970'te Tahran Ordu Hastanesi'nde, normal doğumla dünyaya geldi. Doğduğunda babası Rıza Pehlevi İran Şahıydı. Mütevazılığı ve zarafeti ile tanınan annesi Farah ise Şahbanu'ydu. Şah'ın beşinci, Farah- Rıza Pehlevi evliliğinin dördüncü çocuğuydu. Leyla, henüz 9 yaşındayken sürgünle tanıştı. 10 yaşında da babasının ölümüyle.
Devrim sonrası biraz Mısır'da, biraz Fransa'da, biraz İspanya'da kaldılar. Sonra da California'ya geçtiler. Hep öldürülme korkusuyla yaşadılar. Eğitimlerini dışarıdan sürdürdüler. Kimliklerini gizlediler. Abla ve ağabeyleri için bu kolaydı. Ama Leyla, çok küçük, çok hassastı. Ayşegül Dora, kolları arasında tuttuğu kara gözlü Leyla için ‘‘Şah'ı bilemem ama, ne Farah, ne de Leyla bu sonu hak etmemişti’’ diyor. Devrim sonrası Tahran radyosunda kendisi için söylenen ‘‘Kan emicinin kızı’’ sözü Leyla'nın ruhunda derin bir yara açtı. 31 yaşında bir otel odasında ölene kadar kimliğini saklamak zorunda kaldı. Hiç evlenmedi. Her an öldürülme korkusuyla yaşadı.
Genç bir kadın için çok zor bir yaşam yaşadı Leyla Pehlevi. Üstelik İran'a layık bir prenses olma sorumluluğunu asla bırakmadan yaşadı.
Kim kimdir?
Eğitmen bir anne babanın kızı olan Ayşegül Dora, Üsküdar Amerikan Kız Lisesi ve London School of Economics İletişim Bölümü mezunu. Dora, gazeteciliğe 1964 yılında Cumhuriyet Gazetesi'nde başladı. 1968 yılında girdiği Hürriyet'ten 1980 yılında, çocuklarını büyütmek için ayrıldı. Şu anda kurucusu olduğu Penajans Darcy'de Yönetim Kurulu Başkanı. Gazeteciliğe bir gün geri döneceğini söyleyen Dora, İran Şahı Rıza Pehlevi'yle İstanbul'a yaptığı bir ziyaret sırasında tanıştığını anlatıyor: ‘‘Basın toplantısında tek kadın gazeteci bendim. İlgisini çektim. 'Benim ülkemde de kadınların gazeteci olmasını istiyorum. Davet etsem gelip onlara ders verir misiniz?' diye sordu. Gazetemin izniyle bir sömestr boyunca 10 kız öğrenciye Tahran Üniversitesi'nde ders verdim. Bu sırada saraydaki misafirhanede kaldım. Farah'la kahvaltı yapıyor, akşam yemeklerini onlarla yiyordum. Orada başlayan dostluğumuz yıllar boyu sürdü.’’