Güncelleme Tarihi:
***
Aradan çok zaman geçmedi.
14 Temmuz 2010 tarihinden beri KRV Eyalet Başbakanlığı koltuğunda oturan SPD’li Hannelore Kraft ekrandaydı.
Her ne kadar resmi sonuçların açıklanmasına daha saatler olsa da, belli ki, açıklanan verilerin çok da değişmeyeceğinin bilincindeydi.
Her şeyden önce CDU’lu rakibi Armin Laschet’i kutladı ve bu sonuçların KRV için hayırlı uğurlu olmasını diledi.
Yenilgiyi kabullenerek, “SPD için çok kötü bir gün, çok kötü bir sonuç” dedi.
“Bu yenilginin tüm sorumluluğunu üstleniyorum. SPD’deki tüm görevlerimi şu an itibariyle bırakıyorum” dedi.
Yani hem SPD KRV Eyalet Teşkilatı Başkanlığını hem de SPD Genel Başkan Yardımcılığını bıraktığını ilan etti.
SPD’li Kraft’ın bu sözleri ve davranışı CDU’lu gençler tarafından alkışlandı.
***
Bu sözleri duyunca ben kendimi birden Türkiye’de buluverdim.
Türkiye’deki seçim akşamlarını ve parti liderlerinin tutumlarını, değerlendirmelerini düşündüm.
Türkiye’deki seçimlerin hiçbir zaman kaybedeni yoktu.
Kazanan da, kaybeden de, “Başarılı olduk” derdi.
Seçimleri kazanan lider haklı olarak “Kazandık” derdi ama kaybettikleri halde “Kazandık” diyenler aklıma geldi.
Kimileri “Seçim öncesi yapılan kamuoyu yoklamalarına göre daha fazla oy aldık” diyerek zafer havası estirirdi.
Kimileri “Geçen seçimlere nazaran oy oranımızı artırdık” diye kendi kendilerini kandırırlardı.
Hatta bir öncesi seçimlere nazaran “Çok fazla oy kaybımız yok” diyerek koltuklarına yapışanlar bile vardı.
Yani hiç “Kaybettik. Sorumluğu üstlenip görevi bırakıyorum” diyen yoktu.
İşte Hannelore Kraft’ı dinlerken bunları düşündüm.
Kendi kendime “İşte demokrasi kültürü budur” dedim.
“İşte Hannelore Kraft, tam bir politik kültür dersi” verdi dedim.