Güncelleme Tarihi:
Bu rahatsızlıklarını kendi aralarında dile getirmeleri de olabilecek bir tepki.
Ama benim anlayamadığım ve de arkasında “hin oğlu hinlik” olduğunu düşündüğüm şey, bu kıyafeti giyenlerin ya para, ya da hapis cezasına çarptırılmalarıyla ilgili “yasakçı” girişimler.
Belçika başı çekiyor. Fransa takip edecek ve büyük bir ihtimalle İtalya ve Hollanda’da bu izden yürüyecek.
Gerekçe, “Kadının onurunun zedelenmesi” ve “Güvenlik”...
Bu yasağı getirenlerin görüşlerinde samimi olduğuna inansam, anlamaya gayret göstereceğim. Ama bence hiç bir samimiyet yok. Bu “yasakçı” zihniyetin ardında, “İslamofobi” ve “Irkçılık” yatıyor gibi geliyor bana...
***
İzah edeyim...
Biliyorsunuz bu konu en çok Fransa’da gündeme geldi.
Geçen yıl Fransa İçişleri Bakanlığı’nın polis teşkilatına yaptırdığı bir araştırma, bütün Fransa’da “Burka” ya da ”Nikap” giyen, bir başka deyişle sadece gözleri görünen veya bir peçeyle tamamen yüzü kapalı olan kadınların sayısının 367 olduğunu ortaya çıkarmıştı.
Hadi diyelim bu rakam geçen yıldan bu yana 100-200 veya 300 daha artmış olsun, bütün bu çıkarılan gürültüye değecek kadar önemli bir rakam mı?
Değil.
Yasaklama konusunda başı çeken Belçika’da ise kaç “peçeli” kadın var dersiniz? Geçen yıl ki rakam 30’du. Hadi diyelim bu yıl 50’ye, 70’e çıktı. Peki bu gürültü neden?
Bu konu Avrupa’nın “Baş gündemini” meşgul edecek kadar önemli mi?
Bence değil.
Amaç ne?
İşte beni rahatsız eden de bu... Çünkü amaç, “Peçe” ya da “Burka” üzerinden, göçmenlere karşı yapılan “Karşı” siyaset...
Bir daha tekrarlayayım. Bu türlü kıyafetler benim de hoşuma gitmiyor, göz zevkimi bozuyor. Ama bu benim “yasakçı” zihniyete sahip olmamı gerektirmiyor. Hele hele sayısı sadece “bir kaç yüzle” ifade edilirken...
***
Sorun, yabancıların ülkeye “entegrasyonu” için hiç bir “sağlıklı” politika uygulayamayan, bu konuda “sınıfta kalmış” Avrupa ülkelerinin, peçeli ya da burkalı bir kaç yüz kadının peşine düşerek, “yasakçı”lık yapılması, o kadınları topluma kazandırmak için çaba gösterilmemesi...
Belçika’da, Türklerin 58.9’u, Faslıların ise yüzde 55.6’sı açlık sınırında yaşıyor. Buna kıyasla, yüzlerini örten 30 kadının pek bir önemi kalmıyor.
İşte bu nedenle ben bu tartışmayı “iki yüzlülük” olarak algılıyorum.
Siyasiler enerjilerini bir kaç yüz kadının peçelerini açmaya harcayacaklarına, eğitim, işsizlik ve entegrasyon konusuna harcasalar “daha anlamlı” iş yapmış olurlar.
Beni peçenin ardındaki bir kaç yüz kadın değil, peçenin arkasına saklanan siyaset ilgilendiriyor.