Patrona ilk adıyla hitap edip 'Ne haber?' der misiniz?

Güncelleme Tarihi:

Patrona ilk adıyla hitap edip Ne haber der misiniz
Oluşturulma Tarihi: Kasım 16, 2010 10:04

Amerika'ya geleli fazla olmamış. Serin geçen bir sonbahar başlangıcı. Sabahın erken saatinde Rockefeller Center'da Ahmet Ertegün'ü ziyaret edeceğim. Giriş holü tenha, bir temizlik işçisi parlak taşların tozlarını alıyor.

Haberin Devamı

Önümde, lacivert Keşmir pardesüsü omuzlarına asılı gösterişli bir adam asansörlere yürüyor. Temizlikçinin yanından geçerken dostça laf atıyor:'' Günaydın Peter. '' İş pantolonun rengi kaçmış Peter yana dönüyor, sesin sahibini görmekten memnun. '' Merhaba Steve, ne haber?'' (What's cooking?) diye hafif argoca laf atıyor. Ayakta kısa sohbet, sonra Steve asansöre yöneliyor, diğeri taş temizliğine devam.

Meraklanıyorum. Gösterişli adamın kim olduğunu soruyorum temizlikçiye, yanıtlıyor: '' Warner Communications'ın patronu Steve. Artist gibi adam, değil mi?'' Sonradan düşününce Amerika'da sosyal ilişkilerin bizden farklılığını gösteren ilk örneklerden biri bu diyorum. Steve Ross '70li yılların başında 400 milyon dolara satın aldığı dev bir  medya şirketinin sahibi. Ama yerleri süpüren temizlikçiyle senli-benli, onun ötesinde yerleri süpüren işçi patronuna ''Ne haber Steve?'' diye hitap ediyor.
Yıllar katlanırken çeşitli meslekte en üst düzeyde kişilerle görüşme fırsatını buldum ama hiç birine ne o zaman ne de sonraki  kaarşılaşmalarda ilk ismiyle hitap etmedim. Hürriyet'te meslekdaşlarımla dönemin patronları gıyabında konuşurken tanımlama ''Erol bey, Haldun bey'' idi. Şimdilerde ise ''Aydın bey.'' Yaşça ileri olanlar veya iş, ticaret, eğitim gibi alanlarda sivrilmiş kişilerle konuşurken 'Bey' hitabını unuttuğumuz olmuyor.

Haberin Devamı

Oysa Amerikalılar farklı. Tanıştıktan iki dakika sonra 40 yıllık arkadaş havasına giriyorlar, isim-soyadı tek kelimeye indiriyorlar, zengin gibi orta hallisi de.Amerika'lı tanıdıklar '' Konuşurken 'siz' yerine 'sen' kullanmakla karşılıklı zaman kazanıyoruz. Ortak yönlerimiz varsa kısa yoldan yakın ilişkiye girebiliyoruz.'' diye başlayıp bir dizi görüş veriyorlar.
Amerika'da vatandaş eşitliği  özgürlükler yaşamın temel taşı. Aklına geleni yaz, ağzına geleni söyle mahkemelik olursan  ''Anayasamızda ifade özgürlüğü bu hakkı veriyor.'' diyerek cezadan sıyrılmak mümkün. Aşırı saygısızlığa bulaşanlar da yasalara sığınıyor. Vietnam Harbi'ni protesto için sivil halk yanısıra orduda da Amerikan bayrağını yakanlar yakın geçmişe kadar cezalandırılmadı. Başkan George Bush (Baba) Kongre girişinde bayrağı yaktıktan sonra çiğneyen zenci Dread Scott'un eylemini gördükten sonra bayrak yasası çıkardı.

Haberin Devamı

1977'de New York belediye başkanı seçiminde aday Mario Cuomo taraftarları meydanlarda ''Coumo'ya oy ver, homo'ya değil.''yazılı pankartlar taşıyıp rakip Ed Koch'un bilinmeyen cinsel eğilimine sataştılar. Polis, iki aday taraftarlarının çatışmasını önleme gayretiyle yetindi. Kasım başında ara seçim öncesi Colorado, Grand Junction kentinde açık oto parkında sergilenen billboard ABD Başkanı Barack Obama'yı hakaret çukurunun dibine soktu. ABD başkanı dev büyük boy billboard'da renkli karikatürlerle müslüman intihar bombacı, eşcinsel, Meksika'lı uyuşturucu taciri, puro tüttüren gangster tasvirleriyle teşhir edildi. Üstünde 'Vote DemocRAT' (Demokrata oy ver derken RAT sıçan sözcüğü de kullanıldı. Obama'nın aşağılanması diğer ülkelerde geniş tepkilere neden oldu. Ressam Paul Snover billboard'u ısmarlayanın kimliğini açıklamadı. Muhalif Cumhuriyetçi partililer olayı '' Çocukça bir şey'' diye geçiştirdiler. Hakkında dava açılsa dahi Snover'in yasalara sığınıp kurtulacağı kesin. Ama bir başka ülkenin lideri eşcinsel, terorist, uyuşturucu tüccarı gibi çirkin resimlerle tahkir edilerek aşağılanması başka yerde olsa hüküm giymekten sıyrılması hayli hayli güç olur.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!