Oluşturulma Tarihi: Mart 03, 2006 00:00
İtalyan Parlamentosu’dan bir komisyonun hazırladığı raporda Papa 2’nci Jean Paul’a yönelik suikastın ardında Sovyetler Birliği’nin olduğu sonucuna varıldı. Mehmet Ali Ağca’nın 1981 yılında düzenlediği saldırı sırasında Bulgar ajanı Sergei Antonov’un da Aziz Petrus Meydanı’nda olduğu kanıtlandı. Rapora göre, Bulgarlar taşeronluk yaparken, Doğu Almanlar da hedef şaşırttı.
İTALYAN Parlamentosu, 1981 yılında Papa Jean Paul’a yönelik suikast girişiminin ardında "kuşkusuz" Sovyetler Birliği’nin olduğuna karar verdi. Şimdiye kadar çok tartışılan, ancak kanıtlanmayan iddiaya, fotoğrafların yeniden analiz edilmesinin açıklık kazandırdığı bildirildi.
İtalyan Parlamentosu’ndan bir komisyonun hazırladığı rapor taslağına göre, Sovyetler, Papa’yı Polonya’da yükselişe geçen Dayanışma Hareketi’ne destek vererek komünizmi tehlikeye düşürdüğüne inanıyordu. Raporda, "Komisyon, kuşku götürmeyecek şekilde, Sovyetler Birliği’nin liderlerinin Papa Karol Wojtyla’nın ortadan kaldırılması yönünde inisiyatif aldığına inanıyor" dedi. Wojtyle, 2. Jean Paul’un, Papa olmadan önceki adıydı.
Raporda, herhangi bir adli soruşturmayla ilgili bilgiye yer verilmezken, Sovyetler Birliği ilk kez resmi bir belgede bu konuyla ilgili suçlanmış oldu. Raporda 13 Mayıs 1981 günü gerçekleştirilen suikast girişiminde Mehmet Ali Ağca’nın yalnız olmadığı, Aziz Petrus Meydanı’nda Bulgar gizli servisi için çalışan Sergei Antonov’un da bulunduğu öne sürüldü. Bulgar Hava Yolları’nın Roma bürosunda çalışan Antonov, olay günü ofisinde olduğunu, Antonov’un avukatı da fotoğraftaki kişinin Macar asıllı bir ABD’li bir turist olduğunu savunuyordu.
PAPA: AĞCA’NIN İŞİ DEĞİL
Komisyon Başkanı Senatör Paolo Guzzanti, Papa’nın "Hafıza ve Kimlik" kitabını okuduktan sonra bu soruşturmaya gerek duyduğunu söyledi. Papa’nın ölümünden kısa bir süre sonra yayınlanan kitapta Vatikan’ın ruhani lideri saldırının tek başına Ağca’nın işi olmadığını, başkaları tarafından planlanıp gerçekleştirildiğini öne sürüyordu. Komisyon, İtalya’daki davalarda sunulan materyalin yanı sıra Fransız terörle mücadele yargıcı Jean Louis Bruguiere’nin verdiği bilgilerden de yararlandı.
STASİ HEDEF ŞAŞIRTTI
İtalya’da "Mitrokhin Komisyonu" adıyla bilinen komisyonun başkanı Guzzanti, raporda, 10 Ekim 2005’te kendilerine ulaşan üç fotoğraftan hareketle, Ağca’nın yalnız olmadığını saptadıklarına değindi. Guzzanti, yeni bilgisayar teknolojisi sayesinde fotoğrafların yeniden karşılaştırıldığını belirterek, "yüzde 100 uyum var" dedi.
Raporda, Antonov’un suikasttan sonra Ağca’nın kaçırılması için bekletilen aracın üzerinde görüldüğüne işaret edilerek, "Bu, büyük bir olasılıkla, Ağca’nın Papa’yı öldürmesinin ardından ortadan kaldırılmasının planlanmış olduğu anlamına geliyor. Ancak gelişmeler, planların alt üst olmasına neden olmuştur" denildi.
Guzzanti, "Antonov davasının yeniden açılacağına inanmıyoruz. Sadece ortaya çıkarmak istedik" dedi. Raporun 7 Mart tarihinde onaylanması gerekiyor. Ağca, suikast girişimi yüzünden 19 yıl İtalya’da hapis yattıktan sonra Türkiye’ye iade edilmişti.
Raporda, Doğu Almanya’nın gizli servisi STASİ’nin suikast girişiminin ardından önemli bir işlev gördüğüne işaret edilerek, "STASİ’nin, hadise akabinde, ilk anından itibaren medyadaki dezenformasyon faaliyetiyle hedef şaşırtma çalışmalarının mükemmel neticeler verdiğini de kabul etmek gerekmektedir" denildi.
Bulgar yetkililer yalan söyledi
1981’deki suikastla ilgili olarak, işbirlikçilik ve yataklık ettiği suçlamasıyla yargılanmasına rağmen delil yetersizliğinden beraat eden Sergei Antonov ve Bulgaristan’ın olaydaki rolü ise raporda şu ifadelerle özetlendi:
"Antonov, o gün Aziz Petrus Meydanı’nda olmasına rağmen, yalan söylemiştir. Dönemin Bulgar yetkilileri ve onların kullandıkları tanıklar da yalan söylemişlerdir. Olayda, hiç kuşkusuz Bulgar gizli polisi ile istihbaratına ve askeri gizli servisine mensup bazı unsurların sorumluluğu söz konusudur. Tabii ki bundan, zaten yüksek bir bedel ödemiş durumdaki Bulgar halkı ve Bulgaristan sorumlu tutulamaz. Halen ’Bulgar parmağı’ndan söz etmeyi sürdürmek, onur kırıcılıktan da öte hedef şaşırtmaktan başka bir şey değildir. Zira bu yaklaşım, dikkatleri, olayın ardındaki yegane gerçek mimar konumundaki Sovyetler’den başka yöne kaydırma eğilimindedir."