Öyle yaparlarsa bindikleri dalı keserler

Güncelleme Tarihi:

Öyle yaparlarsa bindikleri dalı keserler
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 21, 2017 09:35

Yıl 1996, aylardan Kasım. Almanya’nın o dönemdeki Cumhurbaşkanı Roman Herzog, resmi ziyarette bulunan Türk Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel onuruna verdiği akşam yemeğindeki konuşmasında, “Türkiye, Avrupa’ya aittir. Almanya, Türkiye’yi bu yolda tüm gücüyle destekliyor. Biz 1963 yılında imzalanan ve Türkiye’ye Avrupa Birliği’ne (AB) tam üyelik perspektifi sunan Ortaklık Sözleşmesi’nin arkasındayız. Avrupa bir Hıristiyan Kulübü değildir” demişti.

Haberin Devamı

Öyle yaparlarsa bindikleri dalı keserler
HERZOG’un bu konuşmasından birkaç ay sonra Avrupa’daki Hıristiyan Demokrat Partilerin Belçika’nın başkenti Brüksel’de düzenledikleri konferansta, o dönemdeki Almanya Başbakanı ve Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin (CDU) Genel Başkanı Helmut Kohl’ün, “Türkiye ile Almanya arasında kültürel ve dinsel aşılmaz farklılıklar” olduğunu dile getirerek, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıktığı yönünde bir dizi haberler yayınlandı.

Tabii Kohl’ün bu tutumuna en çok o dönemdeki Türkiye’nin Başbakanı Mesut Yılmaz bozuldu.
Alman ekolünden gelen Mesut Yılmaz, eski Doğu Blok ülkelerinin AB’ye girmesi için sonsuz destek veren Helmut Kohl’ü, Nazi döneminin Lebensraum (yaşam alanı) politikasını sürdürmekle suçladı.
Bu suçlama iki ülke arasında ciddi gerginliklere yol açtı.
Almanya’da 1998 yılında yapılan genel seçim öncesi Mesut Yılmaz, Almanya’daki Türk kökenli Alman vatandaşlarına CDU’ya oy vermemeleri, Helmut Kohl’ü ve partisini desteklememeleri tavsiyesinde bulundu.
Yılmaz’ın bu tutumu iki ülke arasındaki gerginliği daha da artırdı.

Haberin Devamı

***
Yıl 2017
Yani yaklaşık 19 yıl sonra Türkiye ile Almanya arasında yine bir oy kavgası yaşanıyor.
Geçen yılki referandum öncesi Türk politikacıların Almanya’da düzenlenecek etkinliklere katılmalarının engellenmesiyle başlayan gerginlik, karşılıklı suçlamalar yüzünden son dönemlerde daha da artarken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Almanya işte 25-30 gün sonra yapılacak seçim için adeta SPD ve Hıristiyan Demokratlar olarak ‘Türkiye’yi ne kadar hırpalarsak o kadar içerde fazla oy alırız’ havasına düşmüşler. Ben de Almanya’daki bütün soydaşlarıma diyorum ki, sakın bir yanlışa düşüp de bunları desteklemeyin. Ne Hıristiyan Demokratları ne SPD’yi ne Yeşiller’i. Bunların hepsi Türkiye düşmanı. Türkiye’ye karşı düşmanlık yapmayan siyasi partilere gerekli desteği verin” şeklindeki açıklaması Almanları çıldırttı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu yöndeki çağrısı “Almanya’nın egemenliğine müdahale” olarak algılandı.

Haberin Devamı

***
Evet, Almanya’da Federal İstatistik Dairesi’nin verilerine göre 61 milyon 500 bin seçmen vardır.
Bunlardan 1 milyon 250 bini Türk kökenlidir.
Bu rakamlar ışığında Almanya’daki seçimlerin kaderini Türk kökenlilerin belirlemesi mümkün değildir.
Ancak 2002 yılında yapılan genel seçimlerde SPD ile CDU/CSU arasındaki oy farkının sadece 6 bin 27 olduğu ve Türk kökenli seçmenlerin yüzde 64’ünün SPD’yi desteklediği göz önünde bulundurulursa, dönemin Başbakanı Gerhard Schröder’in koltuğunu Türk kökenlilerin oylarıyla koruyabildiği de göz ardı edilmemelidir.
Yapılan kamuoyu yoklamalarına göre, Almanya’daki Türk kökenli seçmenlerin yüzde 60’ından fazlası SPD’yi, yüzde 20’ye yakını Yeşiller’i, yüzde 8’i Sol Parti’yi ve yüzde 7’si de CDU/CSU’yu desteklemektedir.
Sol Parti, Türkiye’yi yerden yere vuran, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “diktatör”, terör hamisi” olarak niteleyen bir partidir.
Hür Demokrat Parti (FDP) de diğer köklü partiler gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ateş püskürmektedir.
SPD, Hıristiyan Demokratlar ve Yeşiller de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre desteklenemeyecek partilerdir.
O halde Türk kökenli seçmenler oylarını kime verecekler?
Baştan beri ırkçı söylemlerle, yabancı, sığınmacı, Müslüman ve Türk düşmanlığıyla oy toplamayı hedefleyen sağ popülist Almanya İçin Alternatif’e (AfD) mi?
Böyle bir davranış Türk kökenli seçmenler için bindikleri dalı kesmek demektir...
Tabii demokrasiye de ihanet...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!