Güncelleme Tarihi:
*
Evet, bu ortaklık hiç şüphesiz bir ‘aşk evliliği’ değildir.
Yani bu bir yerde ‘mecburi evlilik’tir.
Ama demokrasilerde, demokratik partilerin her alanda hemfikir olmasalar da bir yerde uzlaşmaya varıp ortaklık etmeleri, yani bir ‘koalisyon hükümeti’ kurmaları geleneği vardır.
Demokratik ülkelerde bu çok doğal bir olgudur.
Bunun en bariz örneğini 18 Eylül 2005 tarihinde Almanya’da yapılan genel seçimlerden sonra yaşadık.
Seçim akşamı oy oranları şekillenmeye başladığında, SPD’nin yüzde 34 ve CDU/CSU’nun yüzde 35 civarında oy alacağı ortaya çıktı.
Nitekim öyle de oldu.
CDU/CSU yüzde 35.2, SPD yüzde 34.2, Hür Demokrat Parti (FDP) yüzde 9.8, Sol Parti yüzde 8.7 ve Yeşiller de yüzde 8.1 oranında oy aldı.
Ancak seçim akşamı liderlerin katıldığı ‘filler buluşması’ adı altındaki televizyon programında, 1998 yılından beri başbakanlık koltuğunda oturan SPD’li Gerhard Schröder, “O, (Merkel) benim partimle bir koalisyon gerçekleştiremeyecek. Boşu boşuna uğraşmasın” diyordu.
Hatta partisinden o kadar çok emindi ki, “Gerçekten benim partimin ‘Ben başbakan olmak istiyorum’ diyen Bayan Merkel’in böyle bir önerisine ‘evet’ diyeceğine inanıyor musunuz?” bile demişti.
Ama Schröder’in hesapları tutmadı.
Hatta altüst oldu.
Çünkü CDU/CSU ve SPD arasındaki uzun pazarlıklardan sonra ‘büyük koalisyon hükümeti’ kuruldu.
Zira, Sol Parti ile hiçbir parti ortaklık etmek istemedi.
CDU/CSU ve FDP’nin oyları iktidarı devam ettirmek için kafi gelmedi.
FDP ve Yeşiller de, CDU/CSU veya SPD ile ‘üçlü koalisyona’ yanaşmadı.
İşte o yüzden ‘büyük koalisyon hükümeti’ kuruldu.
Başbakanlık koltuğuna da Angela Merkel oturdu.
Almanya Federal Cumhuriyeti’nin tarihinde bu bir ilkti.
Yani ilk kadın başbakan.
*
Şu andaki kamuoyu yoklamalarına göre, 24 Eylül’den sonra da böyle bir ortaklık büyük bir olasılıkla yeniden gündeme gelecek.
Ancak şu anda ortalık toz duman.
Martin Schulz’un Merkel’e dönük ‘demokrasiye saldırı’ suçlamasına hem CDU hem de CSU ateş püskürmeye başladı.
CSU Genel Başkanı ve Bavyera Eyalet Başbakanı Horst Seehofer, SPD’nin başbakan adayının seçim öncesi kendini kaybedip, diline hakim olamadığını söyledi.
Hatta, “Böyle bir tutum, bir başbakan adayına hiç yakışmıyor. Onursuz bir tutum” açıklamasında bile bulundu.
Kuzey Ren Vestfalya’da (NRW) Eyalet Başbakanı olarak dün göreve başlayan CDU Genel Başkan Yardımcısı Armin Laschet, son aylarda Saarland, Schelswig-Holstein ve NRW’de yapılan Eyalet Parlamentosu seçimlerine katılımın bir önceki seçimlerden daha yüksek olduğunu hatırlatarak, bir yerde Martin Schulz’u ‘yalancılıkla’ suçladı.
CDU Genel Başkan Yardımcısı Julia Klöckner ise, “Biz bu söylemi şimdiye kadar yalnız teröristler için kullandık” diyerek, Martin Schulz’u sert bir dille eleştirdi.
Başbakan Merkel, her zaman olduğu gibi yine duymazdan geldi.
Yani bir yerde, ‘kervan yüyür’ diye düşündü.
Evet, Almanya’da ortaklar birbirine girdi.
Evet, seçim öncesi de olsa, politikacılar söylemlerinde de suçlamalarında da ‘ölçüyü kaçırmamaya’ dikkat etmeliler.