Güncelleme Tarihi:
SSCB ile ABD’nin ikinci dünya savaşının ardından Avrupa’yı adeta “bölüşmeleri” nedeniyle, süper güçler arasındaki asıl rekabet ve kavga, Ortadoğu bölgesinde yaşanmıştı. Ortadoğu’da İsrail, Türkiye, Körfez’deki Arap ülkeleri ABD bloğunda yer alırken, Mısır, Suriye ve Irak gibi Arap ülkelerinin ordularını doğrudan SSCB eğitmiş, silahlarını Moskova yönetimi sağlamıştı.
ABD ve Rusya, Ortadoğu’da hiç doğrudan karşı karşıya gelmeseler de, Yemen’deki iç savaşta ya da Arap-İsrail savaşında, “savaş tarafların arkasındaki asıl güçler” olmuşlardı. Gürcistan nedeniyle su yüzüne çıkan Wasington ile Moskova arasında gerginlikte, rekabet alanının bir kez daha Ortadoğu olacağına ilişkin ilk işaretler gelmeye başladı.
Soğuk savaş sonrasında Ortadoğu’da, deyim yerindeyse, meydanı ABD’ye bırakan Moskova, yıllarca bu bölge ile ilişkilerini sadece “ekonomik” alanda tutmuş, siyasi konulara ise BM Güvenlik konseyi’ndeki “daimi üyeliği” çerçevesinde müdahalede bulunmuştu.
Oysa Rus diplomasisi, son dönemde Ortadoğu’nun siyasi konularına artık “doğrudan” müdahil olmaya da başladı. Bunun en iyi göstergesi, Moskova ile Ortadoğu ülkeleri arasında son bir yılda artan, ancak bu ay “doruk noktasına” ulaşan karşılıklı üst düzey ziyaretler.
İRAN’LA “ENERJİ BLOĞU”
Moskova yönetimi öncelikle Ortadoğu bölgesinde ABD’nin “şer odağı” olarak ilan ettiği ülkelere el attı. ABD, BM kararları aracılığıyla tüm dünyayı İran’a karşı ambargo uygulatmaya çalışırken, BM Güvenlik konseyi’nde Washington’un getirdiği “ambargo karar taslaklarını” sulandıran hep Rusya oldu.
Rusya’da şu anda “başbakan” olarak görev yapsa da, aslında herkesin ülkedeki “asıl karar verici” olduğuna inanılan Putin, İran politikasında daha da ileri giderek, geçen yıl sonbahar’da Tahran’a resmi bir ziyarette bulundu. Putin, ABD Başkanı George Bush’un, Saddam Hüseyin’in ortadan kalkmasının ardından dünyadaki “en büyük hasmı” niteliğine bürünen İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad tarafından ağırlandı, boy boy “dostluk pozları” verdi.
Putin bu kadarla da kalmadı; İran’la işbirliğini ABD’nin en korktuğu alana, enerjiye kaydırarak, dünyada petrol fiyatlarını belirleyen OPEC (Petrol ihraç eden ülkeler topluluğu) benzeri bir “doğalgaz ihraç eden ülkeler topluluğu” kurmak konusundaki ilk adımları da attı.
İSRAİL-ARAP ANLAŞMAZLIĞINDA DA RUSYA DEVREDE
Moskova’nın ikinci hamlesi de, Bush’un dünyadaki bir diğer “hasmı” nezdinde geldi; Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Gürcistan gerginliğinden hemen sonra, Moskova’ya gitti. Üstelik Rus yetkililerle birlikte gazetecilere poz verirken, Gürcistan krizi konusunda Moskova yönetimine “açık desteğini” de iletti. Beşar bir de, Rusya’nın halen Türkiye aracılığıyla devam etmekte olan Suriye-İsrail dolaylı görüşmelerinde de “rol oynayabileceğini” açıklayarak, Moskova’yı resmen “Ortadoğu politikasına davet etmiş” de oldu.
Beşar’ın en çarpıcı açıklaması ise, Moskova ve şam arasında “silah anlaşması imzalandığını” söylemek oldu. Suriye’nin Moskova’dan silah satın alacak olması, soğuk savaş döneminde Rus silah ve uzmanları ile oluşturulan Suriye ordusunu hatırlattı.
Moskova’nın Ortadoğu ilgisi bu kadarla da sınırlı kalmadı. Çünkü Rusya bugün de, bir başka önemli Ortadoğu liderini ağırlıyor; Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev’in bugünkü konuğu, Ürdün Kralı Abdullah olacak.